26. BÖLÜM: YANDIM! (ÖZEL BÖLÜM)

57 6 4
                                    

Uzun süre yazmadığım için üzgünüm ama kulağım iltahap kaptı ve yataktan adım atamadım. Gözlerim öyle ağrıyordu ki telefona bakamadım.

Medyada gördüğünüz benim mükemmel becerilerin ile yaptığım bir shop. Çınar ve Gizem'i öpüşürken şopladım kdkdkdk. Çınar'ın kafası çok büyük oldu galiba ama olsundu. Fotoshop değil fotoşok oldu mskxn.

Abi! Abi! Abi! Tamı tamına 1K (okunma) olmuşuz! İnanmıyorum gerçekten. Herkse çok teşekkürler gerçekten! Bu bölüm özel bir bölüm uzun ve heyecanlı yazmaya çalışacağım. Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın! Bayys

"Sıkıntıdan patlıyorum." dedi ve telefonunu fırlatarak yere uzandı Buket. Bende dudaklarımdan garip bir ses çıkardım ve tavanla bakışmaya başladım. Hava zaten yeterince sıcaktı ve bir de haftasonuydu.

"Ben acıktım." dedi Buket ve karnını ovdu. Gizem kafasını salladı. "Bende." dedi ve ayağa kalkıp volta atmaya başladı. Hepimiz ayrı deli yerde yatıyorduk. Camlar sonuna kadar açıktı. Yastığımın soğuk olan tarafını çevirip ensemi bir nebze serinlettiğimde camdan sıcak bir hava geldi.

"Çınar." Kafamı yanımda yatan Gizem'e çevirdim. "Hm?". Ofladı. "Ben tavuk istiyorum." dediğinde kaşlarımı çattım. "Ne tavuğu. Napcan tavuğu. Çok tüy döker o." diye yüzümü buruşturarak konuştuğumda güldü ve göz devirdi. "Öyle değil. Canım böyle cos cos tavuk çekti. Ama böyle mis gibi kokcak."

Sinsice sırıttım ve ayak başparmağımla Buket'i dürttüm. Havanın müsait olması bizim için mükemmeldi. Hele ki Haziran ayında ve okulların kapanmasına 3 hafta kalmışken. "Sen açsın demi Buket." dedim ve yerimden doğruldum. "Evet. Hemde çok." dedi ve o da benim gibi yastığının soğuk tarafını çevirdi. Bakışlarımı Deniz'e çevirdim. "Bizim evde ızgara var mı?"

《《《《》》》》

"Önce denize girelim." diye söylendikten sonra kollarımı göğüslerimde birleştirdim. Deniz araba direksiyonunu sağa doğru çevirdi. "Bencede. Mangalı sonra yaparız." diye bana destek çıkan Deniz'e gülümsedim. Deniz'de tebessüm etti ve kafasına taktığı şapkayı düzeltti.

"E iyi o zaman. Önce deniz sonra mangal." dedi Gizem ve yanında duran parmağımı sıktı. Parmağını tuttum ve bende sıktım. Ağzından bir gülücük kaçırdı. Saçlarını tepeden topuz toplamıştı. Yüzünde 1 gram makyaj yoktu. Göz yuvaları belirginleşmişti ve dudakları neredeyse teniyle aynı renkti.

Arabanın ani fireni arkadaki herkesi sarsınca ikimiz de kendimize gelip kafalarımızı başka yöne çevirdik. Kendi kendime kıkırdadım. Onu bana çeken bir şey vardı. Sürekli onunla konuşmak, onunla gülmek ve ona sarılmak istiyordum. Gözlerinin rengi bile dünyadaki en tatlı renkti sanki. Çimen yeşili gibiydi. Ama değildi sanki. Teni açıktı ama koyuya kaçıyor gibiydi. Saçları... Kızıl gibiydi ama aralarında hafif kırmızılar vardı.
Biz ilk başta bunu 'kendine yakın hissetme' olarak tanımlamıştık. Onu bilmem ama benim hislerim ve mavi kelebeklerim çoğalmıştı.

Onunla yaşadığımız komik anlar geliverdi birden aklıma. Tuz yerine şeker atmam, ilk konuşmamızda ceset bulmamız ve beni vurmaya kalkışması, beraber göreve çıkmamız... Ve onun kazası. Tüm yüzüm soldu ve gözlerimin ağırlaştığını hissettim. Zihnime kara bulutlar çöker gibi oldu. Aklıma karnını tutarak düşmesi gelip duruyordu. Onu yapanın Tunay olduğunu bildiğimiz halde hiçbir şey yapamak... Midem bulanır gibi oldu.

Ani fren ile herkesin sarsılması ve benim de kendime gelmem bir oldu. "Geldik." Deniz hızla arabadan indi ve bagaja yöneldi. Hepimiz elimize bir şey alarak deniz kenarına oturduk. Yanımızdaki ızgaraları örtünün üstüne koyduk. Herkes tek kelime etmeden elindekileri bir yerlere sıkıştırdı. İlk bitiren Deniz oldu. "Hadi denize girelim." dedi ve tişörtün üstünden sıyırdı. Eğildiğim yerden doğruldum ve bende tişörtümü çıkardım. Hepimiz sırayla üstümüzü çantalara attık. Ta ki Deniz'in Buket'e bağırmasını işitene kadar.

İntikam SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin