12. BÖLÜM: DELİ

47 12 2
                                    

"Ay valla ağzının ortasına patlatasım geldi. Hazır baygınken." diye dişlerinin arasından konuştu Çınar. Bende bir elim yanağımda cama yaslanmış, öteki elim direksiyonda arabayı kontrol ediyordum.

"Dur az kaldı. Geldik işte." diye söylendi Buket. Direksiyonu sola kırdım. Kırmızı tabela gözüme çarptı. 'İzmir akıl ve psikoloji hastanesi' Onu hapishaneye yollamamız gerekirdi. Ama bir süre burada kalması daha iyi olabilirdi.

Hastanede tanıdığımız olan, benim lise arkadaşım Berru ile konuşmam gerektiğini aklımın bir köşesine yazdım ve park etmek için gözlerimle etrafı taramaya başladım.

4-5 dakika gezdikten sonra bir yere koydum ve kafamı arka koltuğa çevirdim. "Bekleyin burada sedye alıp geliyorum." dedim ve cevap vermeden arabamdan indim. Hastane kokusu burnuma dolduğunda danışma masasına doğru yürümeye başladım.

Danışmada sıkı topuzlu kumral ve yeşil gözlü bir kız vardı. Bana gülümsedi ve "Merhaba. Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi ve eline boş bir A4 kağıdı aldı. Zoraki bir şekilde gülümsedim. "Bir hastamız var. Arabada şuan. Uyuyor. Onun için birkaç yardımcı isteyecektim." dedim ve elimle kızıl saçlarımı kulak arkası yaptım.

Kadın "Bir saniye." dedi ve eline kırmızı telefonu aldı. "Ercan bey ve Ceren hanımı gönderir misiniz? Sedyeyle." dedi ve telefonu kapattı. Sonra tekrar fazla beyaz dişlerini göstererek gülümsedi. "İsterseniz şuraya oturabilirsiniz." dedi ve eliyle arkamı gösterdi.

İtiraz etmedim ve oturdum. 2 veya 3 dakika sonra beyaz elbiseli saçları dağınık bir kız koşa koşa yanıma geldi. "O da benim gibi. O bir telekinezi." diye bağırmaya başladı. Boş anıma gelince beni omuzlarından sarsmaya başladı. Korktum ve onu ittirdim. Danışmadaki kadın ayaklandı ve lacivert kalem eteğini aşağı çekti.

"İlay! Sen nasıl dışarı çıktın!" dedi ve dar etekle koşabildiği kadar yanımıza geldi. O sırada (sanırım) Ercan ve Ceren adlı görevliler geldi ve Ercan iki elini arkada buluşturdu. "İğne yap Ceren!" dedi ve mavi gözlü bir kız cebinden bir iğne çıkardı. İlay "Hayır! Durun ona söylemeliyim!" diye bağırdı. İğne yememek için direniyordu. "Durun!" diye bağırdığımda Ceren ve Ercan gözlerini bende buluşturdu.

"Dinlemek istiyorum." dedim tek nefeste. Ceren hala elinde iğneyle bakarken zaman kazanmaya başladım. "İlay. Söyle. Ne olacak?" diye hızlı hızlı konuştum. İlay'ın dudakları kurumuştu ve gözlerinde yaşlar vardı. "Tesadüf değil! Sen ve arkadaş çevren. Tesadüf değil!" dediğinde Ceren iğneyi boğazına sapladığında "Hayır!" diye bağırdı son kez. Yere düşmeden önce koltuk altlarından tuttum. "Devam et." diye bağırdığımda gözleri gidiyordu.
"Ç-çevrendeki herkesin bir gücü v-var." dediğinde uyduruyor mu diye merak ettim. "Çınar?" dedim son kez. Gücü tükenmişti iyice. "Genlerinde Kotahis kanı v-var." dediğinde kendini tamamen yere bıraktı.

Ertesi gün okulda. 3. Ders. Buket'in ağzından

Dersimizin kimya olmasına mı, yoksa Gizem'in bana tam 3 saatir bir delinin söylediklerini dinlememden mi başım ağrıdı bilmiyorum. Ama başım cidden ağrıyordu ve bu Deniz'e geri döndüğü için bana el kol yapıyordu.

"Telekinezinin anlamını araştırdım. Beyin gücüyle eşyaları hareket ettirebilmekmiş." dediğinde ofladım ve bir kez daha göz devirdim. "Deneyelim mi?" dediğinde sadece bu cümlenin ilgimi çektiğini fark edince heyecanla "Olur." dedim. "Tualete gidiyorum arkamdan gel." dediğinde kafa salladım.

Hocanın yanına gitti ve karnını tutup yüzünü buruşturdu. Bu taktiğine sadece güldüm ve gitmesini bekledim. Gittikten 5 dakika sonra bende hocanın yanına gittim. "Hocam Gizem hala gelmedi. Bi gidip bakabilir miyim?" dediğimde hoca kafa salladı. Bende masum bakışlarımdan birini attım ve mavi ekoseli eteğimin pilesini sıktım.

İntikam SavaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin