2.Bölüm ~Sarı Şeytan~

867 365 925
                                    

Multide Gülizcimcim'in gözü 👀 :)
~Keyifli okumalar~

O tokadın ardından tam 1 saat geçti ve ben hala sinirden insanlara çatıyordum. Bugün birini dövmezsem mahallede çocuklara şeker dağıtacağıma dair kendime telkinlerde bulunmadan edemedim. Bir kaç vukuatım vardı bu okulda. Mesela bir kızın saçını yemek salonundaki miksere koyup mikseri çalıştırmıştım. Fazlasıyla haketmişti. Çabuk sinirlenen bir tip olduğum için sinirlendiğimde pancar gibi olurum. O zamanlar Büşra'ya bile çakmışlığım var tabi.

Saatime baktığımda ikinci dersin olduğu salona doğru ilerledim. Seçmeli ders olarak müzik tarihi alıyordum. Resim kadar olmasa da müzikle de aram çok iyiydi. Müzik sınıfındakilerle eşit gibiydim. Küçükken hem resim hem müzik eğitimi almıştım. Piyano çalmaya bayılıyor, duygularımı ne zaman depreştirmek istesem müzik salonunda piyano çalarak deşarj oluyorum. Annem ve babamın ölümünden sonra o küçük kalbimi ve duygularımı sonu olmayan uçurumdan fırlatmıştım ben. Yaşıyor mu, bir umut arıyor mu kalbim? Bilmiyorum. Tek bildiğim bir şey var ki Büşra'dan başka asla kimseye hayatımda yer veremeyeceğimdir. Eğer Büşra olmasaydı bu kadar toparlayabileceğimi de düşünmüyordum.

Bu can sıkıcı fikirlerden arınıp müzik sınıfının kapısına yaklaştığımda Salih hocanın derse girdiğini gördüm. Biraz geç kalmıştım ama canım saolsun. Salih hoca kızmaz bana ne de olsa. Gözde öğrencilerindenim kim tutar beni!

Kendimle övünüp durmaktan gerçekten azar işitecektim ve azar işitmekten nefret ederdim.

Kapıyı çalıp içeri bodoslama daldığımda sınıftakiler tip tip bana bakarken ben Salih hocaya dönüp mahçupça gülümsedim.

"Geç kaldığım için özür dilerim hocam" dedim en tatlı sesimle. Salih hoca da gülümsedi

"Önemli değil Gülizcim, geç otur en önlerde bir yere. İlk şarkımızı sen söyleyeceksin. " deyip sırıttığında somurttum. Aklınca ceza veriyor adam. Ama hoca hoca değil manken mübarek gençler. İçimdeki sapık Güliz'i bir kenara sıkıştırıp en önde kimseye bakmadan bir yere oturdum. Oturmaz olaydım tabi. Tam da adamının yanına oturdun Güliz. Aferin sana bravo yani. Otura otura Barbaros Hödüğü'nün yanına mı oturursun ki. Bugün sınanıyordum cidden...

Bana eğildiğini o odunsu parfüm kokusundan anladım ve bütün sınıfın bize baktığını adımın Güliz olduğu kadar eminim.

Kulağıma nefesini üflediğinde içim titredi. ' Ne titremesi lan trafo çarptı trafo!' diyen iç sesimle büyük savaş sonrası zafer emojisi yaptım içimden.

Kendi alemimde düşüncelere dalarken "O tokadın hesabını sana sormayacağımı mı düşündün sarı şeytan. Çok süper planlarım var senin için" dediğinde sesli bir şekilde yutkundum. Az da olsa tırsıyordum bu çocuktan. Ben ne dersem tersini demeye ant içmiş hödük. Barbaros'un transından çıkmama yardım eden Salih hoca olmuştu.

"Güliz'cim, bugün senden piyano eşliğinde yalnızlık senfonisini istiyorum. Zorlamıyorumdur inşallah seni? "

" Sıkıntı yok hocam. " dedim ve ayağa kalktığımda biri kolumdan tutmuştu. Arkamı döndüğümde Barbaros'un alaycı bakışları laf sokmak için hazırlanıyordu.

" Kulaklarımı seviyorum Sarı Şeytan. Eziyet etme bana. " dediğinde sınıf gülmüştü. Ölümcül bakışlarımı sınıfta gezdirdiğimde herkes sustu. Bende Barbaros'un dibine girdim ve gözlerine diktim gözlerimi. O deniz mavisi gözlerinde film şeridi gibi geçen şaşkınlığı gördüğümde cesaretlendim.

" O kalın kafatasının içindeki kuş beynine sesleniyorum Barbaros. Bekle ve gör" dediğimde sınıftan 'Ooooooo' nidası koptuğunda ben de bu gazla sahneye çıktım ve piyanonun başına oturdum. Notaları önüme açtım ve çalmaya başladım. Bu şarkı hep annemle babamı hatırlattığı için ağlardım hep. Bu gidişle yine ağlayacaktım ve Barbaros üstüme gelecekti biliyorum.. Ama başka çare yok...

Sen Benim Sonsuzluğumsun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin