22.Bölüm~Enkaz~

138 33 79
                                    

Selam benim güzel ve özel okuyucularım 🖐️🖐️

Geç ama bir o kadar güzel bir bölümle geldim. Kısa oldu ama güzel oldu.

Umarım bölümü beğenirsiniz. O minnak yıldızcığa da basmayı unutmayalım. 🍩

Keyifli okumalar... 🎵🎵🎵




Bazen hayattan istediklerimizi alamayız. Hayattan istediğimizi almamak  bizi hırslandırır ve gözümüzü o hırsın cızırtılı cazibesi kör eder. Bu körlük önümüzdeki fırsatları bir enkaza çevirirken, o enkazın nasıl oluştuğunu göremeyecek kadar, çevremize karşı kör oluruz.

Barbaros da bize bunu yapmıştı. O an etrafındaki beni görmemiş, içini öfke ve hırs kaplamıştı. Bense, onun arkasında bıraktığı enkaz olarak devam etmiştim hayatıma. O beni göremeyecek kadar kördü, bense onun o körlüğünde bıraktığı enkaz.

Gözlerimden düşen, tenimi cayır cayır yakan birkaç göz yaşının bıraktığı ıslaklığı ellerimle silip, oturduğum yerden kalktım. Lavaboya girip, elimi yüzümü soğuk suyla iyice yıkadıktan sonra ellerimi lavabonun kenarlarına yaslayıp derin bir nefes alıp sert bir şekilde bıraktım. Bir iki adım gerileyip asılı olan havlu ile yüzümü yavaş hareketlerle kurulayıp havluyu geri astıktan sonra lavabodan çıkıp mutfağa yürümeye başladım.

Şuan sevdiklerimden kilometrelerce uzakta, kendi nefesimde boğulmayı bekliyordum ama boğulmak yerine daha fazla acı çekiyordum ve bu acıyı artık kabullenmiştim. Benden büyük bir parçayı alıp götürürken, sadece susmuş, kendi enkazımı izlemeye devam ediyordum.

Acı bir kahve yapıp kupaya doldurduktan sonra, kupayı elime alıp mutfaktan çıktım. Cam kenarında olan tekli mavi koltuğa oturup bacaklarımı karnıma çektim ve koltuğa iyice yerleşip manzaraya bakarak biraz da olsa rahatlamaya çalıştım. Bu çabalarım boşunaydı. Ne yapsam  da içimdeki sıkıntı bir türlü geçmiyordu. Masanın üzerindeki telefona uzanıp Büşra'nın numarasını buldum. Tıklayıp tıklamamak arasında gidip gelirken, bunu düşünmenin bile saçma olduğuna karar verip arama tuşuna bastım. Telefon uzun bir süre çaldıktan sonra ben tam kapatacakken özlediğim sesi duymamla gözlerim yaşarmaya başlamıştı bile.

"Alo? Kimsiniz?"  Sesini duymak beni daha da duygulandırırken kendimi toparladım ve cevap verdim.

"Benim çimen gözlüm." Dediğimde hattın ucundan gelen hıçkırık sesi ile gözlerimi sımsıkı kapattım. Sanki bu hıçkırığı bekleyen asi göz yaşlarım tek tek özgürlüğüne yelken açarken hıçkırmamak için ağzımı kapattım.

"S-sen? Güliz, sen misin?! Allahım inanamıyorum! Güliz aradı. Beni, Güliz aradı. Sarı civcivim!" Diye çığlık atarak ağlamaya devam eden can dostum beni güldürmeyi başarmıştı.

"Sakin ol güzelim. Evet, benim." diyerek kıkırdadığımda karşı taraftan toparlayıcı bir öksürük duyuldu. 'Yandım' diye içimden geçirirken telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve telefonu hoparlöre alıp azarımı yemek için hazırda bekledim.

"Sen neredesin sarı çiyan?! Ben burada helak oldum be! Aramadığım yer kalmadı. Ne bir mesaj, ne bir mail attın! Ne hallere düştüm ben burada biliyor musun sen?! Buğra ile gitmediğimiz delik kalmadı. Hadi Barbaros'a sinirlendin, benden neden kaçıyorsun?! Ben senin kardeşinim ya! Beni düşünmeden nasıl gidersin?!" deyip ağlarken telefonu suratıma kapattı. Yanaklarımdan süzülen lav gibi kavurucu göz yaşlarımı ellerimle silip, birkaç dakika bekledim. Sinirinin geçtiğini umarak telefondaki numarasını tuşlayıp beklemeye başladım. Telefon açılmıştı ama hafif hıçkırıklardan başka bir şey duyulmuyordu. Derin bir nefes alıp sertçe bıraktıktan sonra bu sessizliğe bir son vermek için kendimi toparladım.

"Büşra'm, lütfen beni anlamaya çalış. İnan seni bırakıp gitmek bende istemezdim ama böyle olması gerektiğini benim kadar sende biliyorsun. Bana hak verdiğini de  biliyorum." dediğimde karşı hattan gelen 'hıhı' mırıltısı dudaklarımda ufak bir tebessüm yaratmıştı.

"Seni çok seviyorum kardeşim. Seni ben asla bırakmam, biliyorsun. Fakat, gitmem lazımdı. Bunu anladığını düşünüyorum."

"Bende seni çok seviyorum civcivim. Biraz sert çıkmış olabilirim haklısın. Durumunu da anlıyorum ama artık dön lütfen." diye yalvaran sesi duyduğumda iyice yumuşamıştım.

"Geleceğim güzellik. En yakın zamanda kollarının arasında olacağım. Sarılmaktan kemiklerimi kırsan da gıkım çıkmayacak."

"Söz mü? Bak sarılırım sımsıkı. Mırın kırın edersen  döverim." deyip kıkırdadığında bende güldüm.

"Tamam canım, söz veriyorum. Kırsan da açmam ağzımı." dedim ve kıkırdadım.

Keyfi yerine gelmişti dediklerimle. Bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapatıp oturduğum yerden kalktım. Mutfağa girip kupayı yıkayıp tezgaha koyduktan sonra biraz uyumak için odama geçip üç maymun desenli pijama takımımı üstüme geçirdim. Örtüyü kaldırıp yatağa girip ayaklarımı kendime çektim ve gözlerimi kapattım. Tam uykuya dalacakken çalan kapıyla homurdanarak örtüyü attım ve yataktan kalkıp odadan çıktım. Sinirle kapıyı açıp "Ne var?!" diye sesimi yükseltmişken karşımda gördüğüm yüzle sesim soluğum münasip yerlerime kaçmıştı. Bir karış açılmış ağzımı zorla kapatıp, münasip yerlerime kaçan sesimi bulduğumda kendimi toparlayıp karşımdaki kişiye daha dikkatli bakmaya devam ettim.

"S-sen b-burayı nasıl buldun? Sen nasıl g-geldin buraya?"

"Ben sana her zaman ne derdim?" dediğinde soran bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Ufak bir tebessüm edip kulağıma yaklaştı. Nefesi tenimi yakıp geçerken dedikleriyle nefesim kesilmişti.

"Seni nereye gidersen git bulurum ben."


Güzel bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım beğenirsiniz canlarım.

Bir dahaki bölüme görüşmek üzere.

Esen kalın🖐️🖐️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 02, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sen Benim Sonsuzluğumsun Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin