3

99 6 0
                                    

Beynim yavaş yavaş ayılırken bulanık görüntüden kurtulmak için gözlerimi birkaç kez  kırpıştırdım.

Sabah olmuştu herhalde. Yavaşça yattığım yataktan kalktım. Bu yatak bu kadar yumuşak değildi ya, neyse. Otel sanki değişmiş miydi? Acaba akşam otele dönmedim mi? Yoo, döndüm. Yavaşça ilk gördüğüm kapıdan çıkarken gerindim. Harbiden saat kaçtı?

Mutfak gibi bir yere geldiğimde duvara yaslanmış yabancı adamı gördüm. Sabahları artık keyifli uyandığım için "Günaydın" demeyi es geçmeyerek buzdolabını açtım. Adam bana tip tip bakmasına anlam verememiş olsamda buzdolabına bakmayı sürdürdüm. Buzdolabına boş boş bakarken aklıma dün gece gelince gözlerim büyüdü. Az önce beni kaçıran adama günaydın demiştim. Buzdolabını kapatıp hızlıca ilk gördüğüm bıçağı elime alırken biraz terettüt etmiştim.

"Kimsin sen?" Bıçağı adama doğru tutarken sesim ifadesizdi. "Şu bıçağı bırakır mısın?" Adamın bu gevşek söyleme tarzıyla sinirlerim gerlilirken bir adım daha yaklaştım. "Kimsin sen?" Adam biraz bekledikten sonra kararlılıkla gözlerimin içine baktı. "Gölge"

Anlamadığımı belirten bir ifade ile bakarken adam nefesini dışarı üfleyip onu takıp etmem gerektiğini belirten bir işaret yaptı.

Adam bana bir kot pantolon ve tişört verdikten sonra dışarı çıkmıştı. Bense kıyafetlerle birkaç saniye bakışmış sonra hızlıca üstüme geçirmiştim. Çıkardığım pijamalarımı da katladıktan sonra koltuğun yanına bıraktım. Odadan çıktığımda adam zaten hazırlanmış ve beni bekliyordu. Ne olur olmaz diye aldığım küçük katlanabilir bıçağı da zaten gizlice cebime koymuştum. Merdivenleri indikten sonra dışarı çıkabilmiştik. Ben her ne kadar fark etmesemde ev, ev değildi, resmen saraydı!

Bahçedeki geniş havuz, çıktığımızda anında fark edilirken garaja gitmiştik. Gördüğüm manzarayla şok geçirirken ağzımdan "oha" kelimesinin çıkmasına mani olamamıştım.

Adam bu duruma gülerken ben hala şaşkınca en az 10 son model spor arabanın bulunduğu alana bakıyordum. Hareket etmem gerektiğini hatırlırken adamın bindiği arabaya bindim.

Bu arabanın adamın yarışta kullandığı araba olduğunu hatırlayınca gülümsedim.

Adam aynı benim yaptığım gibi arabaların arasından zikzak çizerek geçiyor, arabanın sınırlarını zorluyordu. Adam ise ara sıra bana bakmış, sanki korkup korkmadığımı ölçmüştü.

Yarım saatte geldiğimiz yer depo gibi biryerdi. Hafiften korku bedenimi işgal ederken adam arabasını rastgele bir yere koydu. Adam arabadan inerken ben inmemeye kararlıydım. Ne diye arabaya binmiştim ki? Gerçekten tam bir gerizekalıydım! Adam arabanın önündeyken inmem için işaret yapmıştı. Cevabım, hayır anlamında kafa sallamak olmuşken etrafı incelemeye başladım. Resmen ormanlık alanda bir depodaydım. Dünyada benim kadar salak bir insan var mı acaba?! Resmen kendi ayaklarımla kendimi cehenneme getirmiştim.

Kapım açılırken düşüncelerimden sıyrıldım. Adam kapımı açmıştı. "İniyor musun?" Kaşlarımı çattım. "Hayır" adam sıkılmışçasına gözlerini devirdi. "3'e kadar sayıcam ya indin ya indin, anladın mı?" Omuz silktim.

"...3" yok ya birşey yapmaz. Zaten bıçağımda var. Yapcak olsa şimdiden yapardı.

"...2" yapar mı ya? Hem zaten ormandayız kim duyar ki bizi?

"...1" bittim ya. Herif bana burada tecavüz etse kimsenin ruhu duymaz. Zaten ormanlık alandayız. Sıçtım!

"Süre bitti" ayaklarımdan geçirilen ellerden sonra kendimi tepetaklak bulmuştum. Oha! Resmen adam kaçırıyorlar! "İmdaat! Yardım edin! Adam kaçırıyorlar!" Adamın gülmesi sesi kulaklarımı doldururken sinirim bozulmuştu. Çırpınışlarım artarken adamın sırtına bilmem kaçıncı yumruğumu geçirmiştim ama ne fayda.

YASA DIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin