8

48 2 0
                                    

Multi: Dağ evi

Şarkı : James Arthur - İmpossible

"Gölge! Saatlerdir ne bok yiyorsun?"

Emre?!

Şaşkınlık içinde arkamı döndüm. Emre kolunu Gölgenin omzuna atmıştı. Boyları neredeyse aynıydı. Harika! Emre ile Gölge tanışıyor, benim merak ettiğim şey boyları. Hani bana alkış?

Emre'nin kafasını kaldırmasıyla gözlerimiz buluştu. "Deniz?" Bende aynı şaşkınlıkla cevap verdim. "Emre?"

İlk atılan kişi Emre olmuştu. "Ne işin var burada?" "Asıl senin ne işin var?" Birkaç saniye bekledim. "Siz tanışıyor musunuz?" Bu sırada elimle ikisini gösteriyordum. Noluyo pardon?

Emre şaşkına dönerken maalesef benimde ondan farkım yoktu. "Siz tanışıyor musunuz?" Emre sormuştu bu sefer. "Herkes herkesi tanıyor, anladık" Gölge olaya el koyması ile herkes sustu.

****

İşler çözülmeyince bir kafede konuşmamız gerektiğine karar vermiştik. Herkes ne olduğunu öğrenmek için beklerken Sinemin kafayı koyup uyuması ironikti.

Ilk soru sormanın daha iyi olacağını anlamam zamanımı almazken konuştum. "Nerden tanışıyorsunuz?" Emre derin bir nefes aldı. Fakat Gölge ondan önce davranmıştı. "Arkadaşız. Peki ya siz?"

"Sevgilim" Gölge şaşırmıştı, her halinden belliydi ama sanki biraz sinirliydi, ha?

Bu sefer Emre sordu nerden tanıştığımızı. Gölgeyle bir süre bakıştık. Zaman kazanmak için suyumu içmeye başladım. "Eski bir dost" Mantıklı. "Eski derken?" Ne meraklıymışsın sende. Eski eskidir yani ne diye zorluyorsun?

"Liseden" bu sefer ben cevaplamıştım. "Sende mi liseyi Izmirde okudun?" He? İzmir? Sıçtım. Boğazıma kaçan suyla öksürmeye başladım. Emre sırtıma vurup beni kurtarırken boğazımı temizleyip konuştum.

"Hayır ama biz sürekli Izmire giderdik o zamanlar. Öyle tanıştık." Şüpeyle kaşlarını kaldırdı "Ama lisede dedin" Hasbin Allah! "O dönemde demek için kullandım" tamam anlamında başını salladı. Sherlock'umuzu da ikna etmiştik sonunda.

"Sonunda herkes herkesin nerden tanıştığını öğrendiğine göre sohbet ederiz, değil mi beyler?" "Sohbet demişken bir konuşalım senle. O mesajlar neydi canım" Özellikle canım kelimesini vurgulayan Emreye baktım. "Gelelim bakalım. Ne o emirler? Sen beni kısıtlayanazsın Emre, izin vermem" Kaşlarını çattı.

"Sen benim sevgilimsen vereceksin!" Sesini yükseltmesi bakışları bizim masaya toplarken cevabım geç gelmemişti.

"Sevgilim olman sana bu hakkı vermez!" Sinirden gözümden ateş çıkabilirdi. Herkes bize bakarken Sinemde uyanmıştı. "Birdaha bana sesini yükseltme" Sanırım bir tıslama insanın içine ancak bu kadar işleyebilirdi. "Yükseltirsem ne olur?" Onu taklit ederek konuştum. Kısacası onun her adımında bende bir adım atıyordum.

Yüzlerimiz çok yakındı. Bakışlarımız biribirimizi delip geçiyordu. "Dönün lan önünüze!" Gölgenin bağırması bizi biraz olsun etkilememişti. Fakat kafedeki gürültü artmaya başlamıştı. Ancak o zaman Emre'nin kolumu sıktığını fark etmiştim. Gözlerimle kısaca koluma baktım. Fakat Emre sadece gücünü arttırmıştı.

YASA DIŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin