TURUNCU KAFA
Arkamı yavaşça dönüp turuncu saçlı kıza baktığım da ayağa kalkmış pantolonunda ki tozu silkelediğini gördüm. Uzun, şekilsiz ve kıvırcık turuncu saçları öne doğru düşmüş yüzünü kapatmıştı.
Kafasını kaldırdığında çatık ince kaşları ile tekrar bana baktı. Bana küfür ettiğini duymasam bile dudaklarının hareketinden anlamıştım.
Hafif dolgun yanakları sinirden olsa gerek pembeleşmişti. Üzerinde ki beyaz kalın kazak bir kaç beden büyük olduğu için kollarını katlamış ve altında ki açık mavi kot pantolunun içine koymuştu. Böylece belli belirsiz göbeğini görebiliyordum.
Bir kaç adımda bana doğru yaklaşıp çatık kaşlarıyla pembe kalp şeklinde ki dudaklarını araladı.
"Why did you push me? This is very rude of you." (Neden beni ittiniz. Bu yaptığınız çok kabaca.)
Bu cümleyi kurarken tam üç kez duraksamış ve komik bir aksanla söylemişti. Hala suratıma bakarken benden bir cevap bekliyordu. Duygusuz ve soğuk bir sesle istediği cevabı verdim.
"Özür dilerim"
Kızın çatık kaşları havaya kalkarken dudakları 'o' şeklini almıştı. Biraz önceki öfkeli hali yok olmuş onun yerine yüzünde bir gülümseme peyda oldu.
"Türk müsün sen ?!"
Volümü yüksek sesi ile yüzümü buruşturmadan edemedim.
"Evet"
Kız gülümseyerek elini uzattığında refleksle bir adım geri gittim. Turuncu kafalı kızın eli havada kalırken tekrar şaşkın yüz ifadesine dönüş yaptı. Ne çabuk duygu değişimi yaşıyordu. Açıklama gereği duyarak cevap verdim.
"Temastan pek hoşlanmam"
Kızın eli hala havadayken kafasını biraz önce düştüğü zemine çevirdi. Anlamış olacak ki yüzüne yeniden aynı gülümsemeyi kondurdu.
Hala havada asılı duran elini diğer eliyle tutup selamlaşır gibi salladı ve geri indirdi. Bu hareketine aynı ifadesizlikle bakarken o gülümsemeye devam ediyordu.
"Benim adım Zümra. Seninki ne ?"
Konuşmanın uzamasından sıkılmış bir tonda cevap verdim.
"Nerva"
Bir an önce evime gidip kitaplara gömülmek ve bu saçma muhabbetten sıyrılmak istiyordum. Ama turuncu kız buna izin vermeyecekmiş gibi bir tekrar konuştu.
"Aa çok garip bir isim daha önce duymadım. Anlamı ne?"
Şimdi Roma tarihinden ,ismimi değiştirme evresine geçebilecek bir konuşma yaşanmasından korkarak kızın meraklı bakışları arasında elimde ki trençkotu üzerime giydim.
Ardından baş selamı verip "İyi günler" diyerek arkamı döndüm. Tam kapıdan çıkıp gidecekken koluma sarılan parmakları ile kalakaldım tekrar.
Vücudum kasılırken herhangi bir tepki vermemiştim. Turuncu kafa fark etmiş olacak ki hızla parmaklarını çekti kolumdan.
"Özür dilerim ,bir anda arkanı dönünce..."
Hemen önüme geçip kapı ile aramda ki boşluğa sıvıştı. Çatık kaşlarım kızın yaptığı hareketle daha da çatılırken turuncu kafa aceleyle konuştu.
"Bana yardım eder misin Nerva? Bugün geldim Belçikaya. Kimseyi tanımıyorum ,kalacak yer bile bulamadım. Ne yapacağımı bilmiyorum"
Kızın ince kaşları üzgünce kalktı. Ardından kalp şeklindeki pembe dudağını büzdü. Benden oldukça kısa duran boyu yüzünden kafasını geriye doğru eğmek zorunda kalmıştı. Sahi boyu kaçtı ? 1.50 falan mı ?
"Ne yapmamı istiyorsun ?"
Gözlerini kararsızca etrafta gezdirdi. Ya da çoktan kararını vermiş ama söylemek için kendince zaman yaratmış bir bakıştı bu.
"Bir kaç gün kalacak yere ihtiyacım var "
"Buraya yakın bir otel var. Adresini verebilirim "
Abartılı bir şekilde omuzlarını düşürdü ve derin bir nefes verdi. Bu iç çekme gibi bir sesti. "Ama otele ayırabilecek param yok ki "
Bir an önce huzur dolu evime gitmek ve orada ki dünyama hapsolmak istiyordum. O yüzden sabırsızca konuştum.
"Otel ücretini verebilirim" Bunu bir an önce buradan çıkıp gitmek ve artık sabrımı zorlayan muhabbeti kesmek için söylemiştim. Ama turuncu kafa tekrar konuştu.
"Olmaz ,yani para falan almam. Hem ne o öyle dilenci gibi."
Kızın mız mız sesi ile gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. O anda mandalina kokusu doldu burnuma. Gözlerimi açıp kokunun kaynağına diktim gözlerimi. Hakim olamadığım ses tonum hem bıkkın hem de biraz sinirli çıkmıştı.
"Ne yapabilirim ki başka? "
Turuncu kafa sesimde ki sinire aldırmadan gözlerini bir kaç kere kırpıştırıp tatlı olduğunu sandığı bir ses tonuyla konuştu.
"Birkaç gün seninle kalabilir miyim?"
Bu dediğine anında kaşlarımı çatarken açıklama yapmak ister gibi tekrar konuştu.
"Yanlış anlama lütfen sadece burada güvenebileceğim kimse yok ve sende iyi birisine benziyorsun. Bana yardım edersin değil mi ?"
Daha bir kaç dakikadır tanıdığı birisinin evinde kalmak istemek tamamen deli saçmasıydı. Bu kız ya çok saftı yada tam bir aptal. Hangisi olduğuna karar veremedim. Kesin ve net bir sesle reddettim teklifini.
"Olmaz !"
Turuncu kafanın dudakları büzülüp çenesi titrerken gözlerini birkaç kez tekrar açıp kapadı. Derin bir nefes alıp tekrar konuştum.
"Olmaz dedim. Otelde kal"
Cidden mi ?! Şimdi de gözlerini doldurmuş ve burnunu birkaç kez ağlamak istercesine çekmişti. Kaç yaşındaydı bu kız ? Üç falan mı ?
"Olmaz dedim ,sakın ağlama ve çekil önümden"
Açık kahverengi gözünden bir damla yaş düşüp dolgun yanağın da süzüldü. Sabır dilercesine öfkeyle gözümü kapatıp dudağımı ısırdım. Tekrar gözlerimi açtığımda turuncu kafanın diğer gözünden bir damla daha düştü.
"Lütfeeen " derken kelimeyi uzatabildiği kadar uzattı. Kendimden emin ve sert bir sesle tekrar konuştum.
"Olmaz diyorsam ,Olmaz !"
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
96 bxb
Teen Fiction!BL Kitabıdır. Homofobikler sessizce ortamdan ayrılsın lütfen ! "Seni zeki birisi sanmıştım " dedi alaycı bir sesle. İçimde ki öfke katlanarak artarken parmaklarım daha sıkı kavradı silahın kabzasını. "Beni bile kandırdın. Ama bariz bir yalana inan...