Bölüm 5

22.1K 891 74
                                    

SONRALAR VE SANRILAR

"Kendine yeni bir yer bulana kadar bu odayı kullanabilirsin. Salonda ki ,çalışma odamda ki hiç bir eşyaya dokunma. Ve kesinlikle benim odama girmek yasak. Evde gürültü istemiyorum. Telefonla sesli video dahi izleyemezsin. Ve odan dahil her yer temiz olmak zorunda. Beni rahatsız etmediğin ve ses yapmadığın sürece istediğin saatte girip çıkabilirsin eve. Eve arkadaş getirme söz konusu bile olamaz..."

Hala konuşmaya devam edecektim ki turuncu kafa yanaklarını şişirerek ofladı. 

"Tamam ya. Anladık. Hem ben çok sessiz ve yaşanılabilir bir insanım.25 yaşındayım ,bütün anlattıklarını zaten yapmıyorum. " 

Emin olamasam da derin bir nefes verip başımla onayladım onu. Elindeki valizi sürükleyerek yanımdan geçti ve kalacağı odaya doğru ilerledi.

Tam arkamı dönüp mutfağa giderken duyduğum sesle gözlerimi kapatıp sakin olmak için bir kaç kez derin nefesler aldım. Arkamı döndüğümde tam da beklediğim manzara ile karşılaşmıştım. Sehpanın yanından geçerken valiz ile ayağına değmiş ve üzerinde ki çerçeve yere düşüp paramparça olmuştu. 

Zümra kaşlarını birleştirerek masum köpek bakışları attı. Bu kız sinir sistemimi yıpratmak için gönderilmişti. Artık bundan eminim.

"Özür dilerim. Gerçekten bilerek yapmadım."

Hızla yere eğilip çerçeveyi kaldırdığında ne yaptığını izliyordum. Çerçeveyi kendine çevirip yerde ki cam parçalarını toplamak için elini uzattı fakat hareketsiz kaldı. 

Birkaç adımda onun yanına geldiğimde elindeki çerçeveye baktım. Kardeşimin ölmeden önce çekildiği son fotoğraftı. Kameraya bakarak kocaman gülümsemiş ve kafasını hafif yana doğru eğmişti. Henüz dokuz yaşına minicik bir kız çocuğuydu. Zümra kafasını kaldırıp çerçeveyi bana uzattığında öfkeyle elinden çekip aldım. Titrek bir sesle tekrar konuştu. 

"B-ben özür dilerim"

Çerçeveyi sıkıca tutarken adımlarımı kendi odama doğru attım. Kapıyı sertçe kapatıp kendimi sırt üstü yatağa attığımda elimde ki kırık çerçeveyi yüzümün hizasında tuttum. 

Kahverengi uzun saçları beline kadar iniyordu. Saçlarını çok severdi. Bu yüzden bir keresinde saçları bitlenmiş ve annem de saçını kesmişti. Bu yüzden günlerce ağlamıştı.

Geçmişi hatırlarken çenemin ve vücudumun kasılmasına engel olamıyordum. Onun ölü bedenini kucağımda saatlerce taşıdığım anıları silip atamıyorum. Kanlı bedenini kucağımda taşırken kollarımdan aşağı sallanan saçlarını unutamıyorum. Kana bulanmış kahverengi saçlarını...

Elim ,çerçeve ile birlikte yatağa düştüğünde gözlerim beyaz tavanla buluştu. Göğüs kafesim sıkışırken derin derin nefesler almaya çalıştım bir süre. Kapım bir kaç kez üst üste çalındı ve onun sesi geldi ardından. 

"Ne-Nerva özür dilerim. Ben ona zarar vermek istemedim" 

Yattığım yerden kalkıp kapıya gittiğim de hızla açtım. Tam ona bağırmak için ağzımı açmıştım ki ağlayan suratı ile öylece kalakaldım. Çerçeveyi düşürdüğü için mi bu kadar ağlamıştı ?

İç çeke çeke ağlamaya devam ederken öylece onu izliyordum. O kadar kötü davranmama ,kızmama, kötü davranmama rağmen bir kere umursamamış ve ağlamamış ama çerçeveyi kırdığı için mi ağlıyordu ? Hıçkırıkları arasında tekrar konuştum. 

"Ona zarar vermek istemedim"

Derin bir nefes verip kendimden beklemediğim bir sakinlikle konuştum. 

"Tamam sorun değil. Düzeltirim tekrar" 

Islak gözlerini yerden kaldırıp bana baktığında kafasını bir kaç kez aşağı yukarı salladı. Ama ağlamaya hala devam ediyordu.

Kapıyı kapatıp salona doğru yürüdüm ve koltuğa bıraktım bedenimi. Turuncu kafa da hemen ardından gelip yanımda ki boşluğa oturduğunda ağlamaları durmuş gibiydi. Bir kaç dakikalık sessizliğin ardından konuştu. 

"Fotoğrafta ki kız... kim?"

Kafamı çevirip suratına baktığımda yerde ki beyaz halıdaydı gözleri. 

"Kardeşim" Aldığı cevapla yutkunduğunu gördüm. 

"Nerede ?" Sesi titremişti. 

"Mezarda" Gözlerini sıkıca kapattı. 

"Ne oldu ona?"

 Bir kez olsun kafasını kaldırıp gözlerime bakmamıştı. Onun sorularını neden yanıtlıyorum neden soru sormasına izin veriyorum bilmiyorum. 

"Öldürüldü" 

Aldığı cevap ile kafasını kaldırıp ilk defa yüzüme bakmıştı. Gözlerinde ki ifadeyi çözemiyordum. Bir kaç kere ağzını araladı ama tek kelime etmeden tekrar kapattı. En sonunda konuştu. 

"Anladım"

Hala onun garip tepkilerini izlerken yanımdan kalktı ve valizine doğru ilerledi. Hiçbir şey söylemeden ona kalması için gösterdiğim odaya girdi. 

Birkaç dakika aynı koltukta oturup mutfağa doğru ilerledim. Saat çoktan gece yarısına gelmişti. Mutfak dolabını açıp içinden çıkardığım ilaçları içtikten sonra biten ilaç kutusunu atmak için çöpü açtım. Elimdekini atamadan öylece kaldım. 

Çöpün içinde ki oyuncağa uzanıp aldım.

Birkaç saat önce turuncu kafadan hiç bir iz olmasın diye attığım oyuncağı tekrar hayatıma dahil ediyordum. Boş kutuyu çöpe atıp kapağını kapattıktan sonra elimdeki oyuncağa baktım bir müddet. Hala o sinir bozucu gülümsemesi yüzündeydi.

Yavaş adımlarla salona girdiğimde elimde ki zürafayı inceliyordum hala. Çöpe attığımdan dolayı birkaç yerinde lekeler vardı. Banyoya ilerleyip oyuncağı kirli sepetine koydum. Turuncu kafa uyumuştu anlaşılan. Salonun lambasını kapattım ve ardından odama girdiğimde çalışma masama doğru ilerledim.

Bilgisayarın kapağını açtığımda beyaz ekranla tekrar karşı karşıya geldim. Artık yeni bir hikayeye başlamanın zamanı gelmişti değil mi ? Derin bir nefes alıp parmaklarımı tuşların üzerinde gezdirdim ve kitabın ilk başlığını attım.

96

BIRAK HEPSİ YANSIN !

Birisini öldürdüğünde ondan intikam almış olmazsın. Ödüldür ölüm .Onun nefes almasına izin ver ama yaşamasına müsade etme. Cehenneme gidecek diye kendini avutma. Kendi cehennemini yarat. Ve bırak hepsi yansın !

96  bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin