YENENLER VE YENİLENLER
Hiç bir savaş masum değildir.
Her savaş kendi katilini ve kahramanını yaratır.
Ve bu yaradılış esnasında yer gök kanla kaplanır.
Bütün renkler solar. Bütün çiçekler ölür. İçimde ki çiçekleri öldüreli çok oldu.
Burnuma dolan yemek kokusu gittikçe artarken uyanmama sebep olmuştu. Gözlerimi yavaşça açtığımda gördüğüm ilk şey duvarı boydan boya kaplayan aynada ki yansımamdı. Yüz üstü yattığım yataktan yavaşça doğrulurken uyuşuk adımlarla odamdan çıktım.
Saatin kaç olduğunu ,bu kokunun sebebini hala algılayamaz iken mutfakta gördüğüm beden ile salonun ortasında duraksadım. Sırtı bana dönük olan turuncu kafa saçlarını tepeden topuz yapmış ve benim kareli siyah mutfak önlüğümü üzerine geçirmişti.
Önünde ki tencerenin kapağını açıp pişen yemeğe bakıp tekrar kapattı ve arkasını dönmesi ile ufak bir çığlık attı. Benim geldiğimi fark etmemiş ve gördüğünde de korkmuş olmalıydı.
"Neden ses vermiyorsun ,korkuttun ?"
Söylediklerine herhangi bir tepki vermezken mutfağa doğru ilerledim. Tezgahın dağınıklığı ile yüzümü buruştururken turuncu kafa bunu fark etmiş gibi tezgahta ki sebze atıkları ve çöpleri topladı hızla.
"Ne arıyorsun mutfağımda ?"
Aynı oyuncak zürafanın yüzünde ki gülümseme gibi bir gülümseme belirdi yüzünde.
"Yemek yapıyorum ,teşekkür için"
Gözlerimi devirip mutfaktan çıkacakken gözüme çarpan et paketi ile duraksadım. Bütün evi saran kokunun sebebi buydu demek.
"Etli yemek mi yaptın ?"
Tekrar gülümseyip kafasını aşağı yukarı salladı.
"Et yemem ,vejetaryenim ben".
Yüzünden kısa bir şaşkınlık geçti ve gülümsemesi silindi. Ardından bozuntuya vermeden tekrar konuştu.
"Tamam o zaman ,başka yemek yapabil..." lafını böldüm.
"Gerek yok. Dışarı çıkacağım ,ye yemeğini sen"
Arkama dönmeden tekrar odama girdim ve üzerimi değiştirmek için giysi dolabına gittim. Beyaz kumaş pantolonumu ve kahverengi gömleğimin üzerine beyaz trençkotumu giyip bilgisayar çantama yöneldim. Bilgisayarımı çantaya yerleştirdikten sonra odadan çıkıp salona ilerledim.
Turuncu kafa oturduğu mutfak masasından kalkıp bana baktığında yüzündeki ifadeyi sevmemiştim. Yüzünde ki kırgın ifadeyi umursamadan çıktım evden.
Merdivenlerin sonuna gelip kendimi sokağa doğru attığımda her zamanki kafeye gitmek için adımladım. Saat öğleden sonra üçe geliyordu. Bütün gece kitap yazmaktan sabaha karşı uyuyabilmiştim. Sonunda kafeye geldiğim de her zamanki masama doğru ilerledim.
Gelen garsona siparişimi verirken çantamdan bilgisayarı açtım. Bakalım turuncu kafanın amacı neydi ?
Ekranda turuncu kafa belirirken dikkatle izlemeye başladım. Hala yemek masasında öylece oturuyordu. Onu bıraktığım yerde öylece kapıya bakıyordu. Çatık kaşlarım ile izlemeye devam ederken önüme koyulan kahveden bir yudum aldım.
Turuncu kafanın tesadüfen hayatıma girdiğine inanmıyorum. Onda beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Ve ben bunun nedenini öğrenecektim.
Evimde her zaman güvenlik kameraları vardı fakat uzun zamandır aktif hale getirmemiştim. Bu şerefe turuncu kafa nail olmuştu.
Gözlerim hala ekrandayken turuncu kafanın hareketlenmesi ile geriye doğru yaslanıp daha dikkatli izledim. İlk önce mutfağa girdi ve ocaktaki tencereye yöneldi.
Tencerenin kapağını açıp tencereyi eline aldı ve çöp kutusuna doğru yöneldi. Kısa bir duraksamadan sonra yemeği çöp kutusuna boşaltmıştı.
Kahvemden bir yudum daha alırken onu izlemeye devam ettim. Tencereyi tezgaha bırakmış ve kapıya doğru yöneldi.
Kapının deliğinden dışarı baktı.
Ardından aceleci adımlarla salondan çıkıp benim odamın ve banyonun olduğu koridora doğru yöneldi. Tek kaşım havaya kalkarken ekrana doğru eğildim.
Turuncu kafa odamın kapısını açmış ve içeriye doğru tereddütle bir adım atmıştı. Ekranda ki görüntüyü gözüm kırpmadan izlerken gülümsedim.
Düşüncelerimde haklıydım.
Sanıldığı gibi masum bir kız değildi turuncu kafa. İlk olarak çalışma masama ilerledi ve orada bulunan kitaplarımı kurcaladı. Bir şeyler aradığı belliydi , fakat ne ?
Ve neden ?
Yatağımın yanındaki çekmeceye ilerlerken cebimden çıkardığım telefonun açma tuşuna basıp bir süre bekledim. Uzun zamandır telefon kullanmıyordum. Sadece gerektiğinde...
Telefonun arama tuşuna girdim ve kayıtlı 3 numaradan birine tıkladım. Yaklaşık bir sene önce konuşmuştum onunla. Numaraya tıklayıp aradığımda üçüncü çalıştan sonra açılmıştı. Gözlerim ise hala odamı karıştıran turuncu kafanın ekranda yansıyan görüntüsündeydi.
"Kim ?"
Uzatmadan direkt lafa girmesi gülümsetti beni. Elimi cebime atıp çıkardığım kimlikte ki ismi dile getirdim. "Zümra Keskin. Hakkında her şeyi istiyorum."
Dün gece çantasından almıştım. Kimliğini, pasaportunu... Telefonun karşısından bir kaç tuş sesi geldi ve ardından konuştu.
"En kısa süre de mail olarak atacağım."
"Sağol" Tam kapatacak iken tekrar konuştu.
"Yeniden yazmaya mı başladın ?"
"Evet." Karşıdan bir yutkunma sesi işittim.
"Verdiğin isim... o mu ?"
Gözlerim tekrar ekrana kaydığında giysi dolabımı karıştıran kızı izledim bir müddet.
"Zaman gösterecek"
Ardından telefonu kapatmış ve turuncu kafayı izlemeye devam ettim. Soğumuş kahvemi tek dikişte bitirirken aldığım acı tat ile gülümsedim.
Her insan kendi felaketini yaratır. Masumiyet ise yalanlarımızı örtmemizi yarayan silik bir örtüydü. Makul olan inkara kaçmamaktı. Ama bütün insanlar inkarcıydı !
Katillerde bir zamanlar masum çocuklardı. Sonra ruhları çalındı.
Bütün çiçekler ölür. Ve yerini yenilerine bırakır. Ve tekrar ölür. Bu sonsuz bir döngü.
Yenisi için eskinin ölmesi gerek.
Bütün kahramanlar yenilir. Benim hikayemde ki kahraman ise ruhu sakat bir katildi. Kimi kurtardığı belliydi , fakat suçlular meçhuldü.
Turuncu kafa dağıttığı yerleri toplarken arkasında iz bırakmamaya çalışıyordu. Ekranda ki görüntüyü izlerken kafamı sağ omzuma doğru eğdim. Benim masum kahramanımın kitabımın başrolü olmaya oldukça hevesliydi.
Bakalım kaç çiçeği solduracak , yerine kaç yeni çiçek yeşertecek tik ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
96 bxb
Teen Fiction!BL Kitabıdır. Homofobikler sessizce ortamdan ayrılsın lütfen ! "Seni zeki birisi sanmıştım " dedi alaycı bir sesle. İçimde ki öfke katlanarak artarken parmaklarım daha sıkı kavradı silahın kabzasını. "Beni bile kandırdın. Ama bariz bir yalana inan...