PENCEREMDE BİR ZÜRAFA
Ölüm olgusu, varoluş sancıları çekmemize sebep olur.
Varolmak ise meşakkatli bir iştir. Varoluşumun bir çok sebebi vardı. Kimsenin bilmediği ,bilemeyeceği sebepler.
Hayatın bana biçtiği rolü hiçbir zaman kabul etmedim. Romanlarımın sadece yazarı değildim. Onların içinde bir köşeye saklanmıştım. Şimdi ise parmaklarım tek kelime yazmak için çaba sarf etmiyor , zihnim kafamda ki karanlık dünyayı reddediyordu. İçten içe buna bir son vermek istediğimi inkar edemem.
Fakat hala bitmeyen yarım kalan şeyler vardı.
Gözlüklerimi çıkarıp masanın üzerine koyduğumda sandalyede kollarımı arkaya atarak doğru gerindim. Saat akşamın dokuzuna gelirken boş ve sessiz evimde huzurla derin bir nefes aldım.
Turuncu kafayı sabah apar topar göndermiştim. Bu kadar sosyallik bile fazlaydı benim için. Belçika'ya kadar gelebiliyorsa elbette ki kendisine kalacak bir yer bulabilirdi.
Hayatıma bu şekilde dahil olmasına izin veremezdim. Zaten herhangi birisini de istemiyordum.
Masadan kalkıp lavaboya doğru ilerledim. Musluğu açıp avcuma doldurduğum suyu bir kaç kez yüzüme çarptım. Soğuk su yorgun ve uykulu gözlerimin açılmasını sağlarken bakışlarım karşımdaki aynaya kaydı.
İnsanların belirlediği güzellik algısında değerlendirirsek yakışıklı bir yüze sahibim. Beyaz tenim ,açık kahverengi saçlarım. Pürüzsüz yüzüm ve kemikli suratım ile oldukça beyefendi duruyordum. Ama her görünüş gerçeği yansıtmıyor. İçimde ki çirkin ve ruhsuz adamı aynadan çok net görüyordum.
Gözlerimde ki acımasızlığı ,dudaklarımda ki ifadesizliği , ellerimdeki lekeleri bir tek ben görebiliyorum.
Yüzümü kurulayıp ,gözlerime lensleri taktım. Salona geçip kitap raflarına ilerleyecekken gördüğüm şey ile duraksadım.
Koltuğun hemen arkasında bulunan pencerenin dibinde ki şeye doğru ilerledim. Yere eğilip elime aldığım sarı ve kahverengi olan oyuncak zürafayı inceledim kısa bir süre.
Turuncu kafa giderken bunu da götürmeyi unutmuş ,kendinden bir iz bırakmayı başarmıştı anlaşılan.
Eski olduğu yıpranmış birkaç yerinden belli olan kumaş oyuncak ile mutfağa doğru ilerledim. Zürafanın gülümseyen yüzü aynı turuncu kafanın sırıtan yüzüne benziyordu. Onun gibi dünyadan bir haber gülümsüyordu sadece.
Çöpün kapağını açıp elimde ki zürafayı içine attım. Herhangi bir insanın daha hayatımda en ufak iz bırakmasını istemiyorum.
Siyah eşofmanım ve siyah kazağımı değiştirme gereği duymadan dış kapıya ilerledim. Uzun siyah kabanımı üzerime geçirirken aynı hızla botlarımı giymiş ve kendimi evden dışarı atmıştım.
Karanlık bu şehrin üzerine çöktüğünde insan kendini bir masalda gibi hissetmeden edemiyordu. Elimi kabanımın içine atıp içinden çıkardığım sigara paketinden bir dal sigara aldım. Sigarayı yakıp derin bir nefes çektiğimde adımlarım kendinden bağımsız ara sokaklara yöneldi.
Soğuk hava parmaklarımı dahi uyuşturacak raddedeydi. Sigara tutan elimi yumruk haline getirip biraz ısınmasını sağladım. Ardından sigara içmeye devam ettim. Yavaş adımlarım kafamdaki düşünceler ile daha da yavaşlarken ne kadar süre yürüdüğümü bilmiyorum.
Adım atmamı engelleyen şey benden oldukça uzakta olan turuncu kafa olmuştu. Elindeki telefonu kulağına götürdü ve bir kaç saniye bekledi. Ardından aynı hızla tekrar indirdi ve yanaklarını şişirerek hemen yanında ki kaldırıma oturdu.
Hemen yanında duran kırmızı bavulu henüz kalacak bir yer bulamadığının en büyük kanıtıydı. İçten içe onu görmezden gelip arkamı dönüp gitmek istesem de kalıp izlemeyi seçtim. Çünkü ne yapacağını merak ediyordum.
Turuncu kafa kollarını birbirine sararken ağlamaklı bir ifade ile etrafına bakınıyordu. Yanından geçip giden birkaç insanın garip bakışlarını tek fark eden bendim. Kendi kendine sönen sigarayı avcumda buruşturup cebime attığımda bakışlarımı tekrar turuncu kafaya çevirdim.
Fakat bu sefer yalnız değildi. Önünde oturduğu kafe bar tarzı mekandan çıkan iki adamla konuşuyordu. Adamlardan birinin sarsak adımları adeta ben sarhoşum diye haykırıyordu. Sarhoş adamlardan birisi elini turuncu kafaya uzattığında ,ne yapacağını merak ederek izledim.
Turuncu kafa aynı o gün kafede bana baktığı gibi kızgın bir suratla adama bakmış ve konuşmuştu. Seslerini duyamıyorum ama ne konuştuklarını az çok tahmin edebiliyordum. Turuncu kafa oturduğu yerden kalkıp valizinin kulpundan tuttu ve iki adamın yanından geçmek için hamlede bulundu. Fakat bu hamlesi adamların birinin kolundan tutması ile başarısız olmuştu.
Kaşlarım istemsizce çatılırken turuncu kafayı görmezden gelip yoluma devam etmek istedim. Kendi başının çaresine bakmalıydı öyle değil mi ? Ama neden arkamı dönüp gidemiyordum ? Bu bile ona sinirlenmem için bir sebepti. Beni fikirlerim arasında seçim yapmaya zorlaması benim açımdan kötüydü. Oldukça kötü.
Sarhoş adamın eli hala turuncu kafanın kolundayken kızaran yüzü ve dolan gözleri benim için son radde olmuştu. Hızlı adımlarla onlara doğru ilerlerken beni ilk fark eden Zümra oldu. Beni görmesi ile dolu gözlerinden bir damla yaş akması eş zamanlı gerçekleşti. Zümra'ya yönelik konuştum.
"Is there a problem darling?" (Sevgilim bir sorun mu var ?)
İki adamda bana döndüğünde turuncu kafa hemen yanıma geldi ve kabanımı parmaklarının ucuyla tuttu. Sarhoş adamlar tek kelime etmeden arkasını dönüp giderken kafamı hemen sağımda duran turuncu kafaya çevirdim.
"Patilerini çek üzerimden turuncu kafa"
Kafasını yukarı kaldırıp ıslak gözleri ile gözlerime baktı.
İşte böyle girmişti hayatıma. En büyük silahı ise gözlerinde ki kapanmayan çeşmeleriydi. Yolun nereye götüreceğini bilmeden kabul etmiştim onun varlığını.
Zümra'nın benim hayatıma ilk girişi değildi bu.
Ve ben bunu öğrendiğim de nasıl bu savaştan sağ çıkacaktık bilmiyorum. O sandığımdan daha fazlasıydı.
Ve bunun bedeli ikimize de ağır gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
96 bxb
Teen Fiction!BL Kitabıdır. Homofobikler sessizce ortamdan ayrılsın lütfen ! "Seni zeki birisi sanmıştım " dedi alaycı bir sesle. İçimde ki öfke katlanarak artarken parmaklarım daha sıkı kavradı silahın kabzasını. "Beni bile kandırdın. Ama bariz bir yalana inan...