Yazar anlatımıyla...
ÇARMIHA GERİLMEK
İsa'nın bedenini Çarmıha geren toplum bugün ki toplumdu. Fakat geçmişte kaldığını düşünüyoruz. İnsanlar dün ,bugün ve yarın hep aynıydı ve aynı kalmaya devam edecek.
İyiler kazandıklarını sanıp kendilerini avutacak fakat hep kupayı kötüler kaldıracak.
Önceden iyi bir insandı Nerva. Kalbi tertemizdi. Annesi bir gün kardeşi ile kendisine konuşma arasında küçük bir atasözü söylemişti.
'İyilik yap denize at , balık bilmezse halik bilir ' demişti. İnsanların haberi olmasa bile Tanrı'nın iyiliğini bileceğini anlatmıştı.
Şimdiler de Nerva , denize attığı kötülük oltalarından canlı canlı balıkları çekip çıkarıyordu.
Başını kaldırıp masa da karşılıklı oturduğu turuncu saçlı kıza çevirdi soğuk bakışlarını.
"Anladın değil mi her şeyi küçük Zürafa ?"
Zümra gözlerini karşısında ki adamdan ayıramadı. Yaklaşık 2 saattir adamın kafasında ki tilkileri dinlemişti. Bu kadarını kendisi bile beklemiyordu.
Biraz korkak biraz da heyecanlı bir sesle sordu genç kız. "Peki İstanbul'a döndüğümüzde bu peşimizde ki polis ne olacak ?"
Nerva gülümsedi. Gözlerinin önüne komiser geldi bir anda. Onu ,o gün bir çok çelişki ile baş başa bırakıp çıkmıştı kafeden. Komiserin kafasında ki soruları daha karmaşık hale getirmiş ve bire bin katmıştı.
"Komiser bizim kilit taşımız. Hikayenin belki de gerçek kahramanıdır ha ,ne dersin ?"
Bir sorudan çok kendi kendine konuştu.
"Bizimle işbirliği yapmaya ikna olur mu sence ?"
"Olacak"
"Nasıl bu kadar eminsin ?"
Nerva son zamanlarda fazlaca gerçekleştirdiği eylemi bir kez daha hayata geçirdi ve dudaklarını yukarı doğru kıvırdı. Fakat karşısında ki genç kıza bir cevap vermedi.
Zümra bir yanıt alamayacağını anladığın da başka bir soruya cevap aramak için dudaklarını araladı.
"Peki bana güveniyor musun ?"
Nerva bakışlarını hiç acele etmeden yavaş yavaş kızın yüzünde gezdirdi. Kızın heyecanlı, telaşlı ve korkak bakışlarını anlayabiliyordu. Masaya biraz daha eğilip kıza doğru yaklaştı.
"Güvenmiyorum Zümra..."
Kız aldığı cevapla bir an dumura uğradı. Dudaklarını bir kaç kez bir şeyler söylemek için araladı fakat tek bir kelime dahi dökülmedi. Nerva konuşmaya devam etti.
"Kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar ihanet de eder, adam da öldürür Zümra. Tıpkı benim gibi. Fakat senin kaybedecek bir çok şeyin var. Onları görmezden gelerek hareket edemeyeceğini biliyorum. Fakat yine de güvenmiyorum sana. Sana da her hangi birisine de. Bu hayattan aldığım en önemli ders bu. "
Zümra bir şey söyleyememişti. Sadece kafasını sallamakla yetindi. Karşısında ki adamın kendisini alttan alttan tehdit ettiğini anlamıştı.
'Eğer bana ihanet edersen ,sevdiklerini kaybedersin ! 'demişti kısaca.
Fakat Zümra ilk ihanetini tanıştıkları gün yapmıştı bile.
****
Elinde ki küçük bavulu omzuna atarken havaalanından bir an önce çıkmak için adımlarını hızlandırdı esmer adam.
Üzerinde ki deri ceketi , 1.90'a yakın boyu , İri vücudu ve gözlerinde ki güneş gözlüğü ile etraftaki bazı insanların dikkatini çekmişti bile. Kaşları ise hala çatıktı. İlk defa istediğini alamamanın huzursuzluğu vardı üzerinde.
Arkadaşlarının bir çok ısrarına rağmen içinde ki şüpheyi gidermek için Belçika'ya gitmiş , ufacık bir delil aramıştı. Fakat daha fazla bilinmezliğini de sırtlanarak geri dönmüştü Türkiye'ye.
Aklında hala Ege Avcı ,namı diğer Nerva vardı. Onu ilk gördüğünde eli ayağına dolanmıştı. Uzun zamandır kitaplarını hayranlıkla okuduğu bir yazardı. Fakat daha konuştukları ilk uzun diyalog da içine ağır bir kaya oturdu.
Beklediğinin çok ötesinde bir adamla karşılaşmıştı. Nerva'yı bunca zaman daha yaşlı ,kısa boylu ,kendini salmış bir adam olarak hayal etmişti. Fakat beklediğinin tam tersiydi.
Kahve rengi saçları özenli , yüzünde en ufak bir kötü iz yoktu. Hatta masum sayılacak , dışarıdan ilk gören birisinin beyefendi diyebileceği ,güven veren bir görünüşü vardı.
Sonra genç adamın gözleri geldi aklına. Yüzünün masumluğuna zıt olarak parlayan gözleri...
Bir avını yakalamış avcı gözleri...
Öyle parlak ,öyle kendinden emin bakıyordu ki , Zeydan bir kaç kere soracağı soruları unutmak zorunda kalmıştı.
Havaalanından çıktığında gözüne ilk kestirdiği taksiye doğru yürüdü. "Nereye efendim ?"
"Kızılay'a gidiyoruz"
Taksici onu onaylarken arabayı çalıştırıp yola koyuldular. Zeydan eline aldığı telefonunun açma düğmesine bastıktan hemen sonra biraz bekledi. Saatlerdir telefonuna bakamamıştı.
Havaalanından çıkar çıkmaz ilk işi emniyete gitmek ve Nerva hakkında daha fazla şey öğrenmekti. Telefonu kısa bir süre sonra açıldığında gelen mesajlara baktı kısaca. Bir kaç reklam , emniyetten arkadaşlarının kurduğu guruptan bir kaç mesaj ve annesinden özledim içerikli sitemler...
Ardından cevapsız aramalara girdi. İçlerinde bir numara hemen dikkatini çekmişti. (+32..) Yurt dışı kayıtlıydı. Hemen numaranın ilk iki hanesine bakarak internette araştırdı. Belçika'dan gelen bir aramaydı !
Kayıtlı olmayan numaraya aceleyle tıkladı ve sabırla telefonun açılmasını bekledi. Telefon çaldı, çaldı. çaldı... Açıldı !
Zeydan "Kimsiniz ?" dedi aceleyle. Karşıdan her hangi bir cevap gelmemişti önce. Bir kaç saniye sonra duymayı beklediği son sesi işitti Zeydan'ın kulakları.
"Umarım uçak yolculuğunuz iyi geçmiştir sayın Bolatlı."
Ve o gün Çarmıha gerilecek kişi belirlenmişti.
(Yorum ve beğenileriniz benim için gerçekten önemli güzel okurlarım. Yorumlarınız benim ilham kaynağım oluyor ve masa başına geçmemi sağlıyor. Gelecek olan diğer bölümler için yorumlarınızı bekliyor olacağım. Sizi seven amatör yazarınız. )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
96 bxb
Teen Fiction!BL Kitabıdır. Homofobikler sessizce ortamdan ayrılsın lütfen ! "Seni zeki birisi sanmıştım " dedi alaycı bir sesle. İçimde ki öfke katlanarak artarken parmaklarım daha sıkı kavradı silahın kabzasını. "Beni bile kandırdın. Ama bariz bir yalana inan...