"Size bir sır verebilir miyim komiser Bolatlı ?"
Gözlerinde hem soğuk bir bakış hem de bariz bir merak vardı. Konuşmaya devam etmemi bekledi bir müddet.
"Her insan bir katil adayıdır. Bazıları bunu kan dökerek gerçekleştirir ,bazıları sözleri ile bazıları ise kalemleriyle..."
Kaşları çatılırken karşımda ki manzaraya gülümsemeden edemedim. Ceketinin içinde ki ellerini yumruk yapışını gerilen kollarından ve yüzünden anlamıştım.
"Ve her insanın kendi boyaları vardır. Kalbi nasılsa kağıda da o rengi akıtır. Sizce benim elimde ki hangi renk boya ?"
"Siyah mı ?" dedi katı bir sesle.
Gülümsememi genişlettim cevabı ile. Kafamı yavaşça iki yana sallayıp devam ettim konuşmaya.
"Değil. Gerçek rengi bulduğunuz gün bu konuşmayı tekrar yaparız. Şimdi asıl konuya gelelim mi?"
Kafası karışmış bir şekilde suratıma bakarken adımlarımı hemen solumuzda bulunan kahve dükkanına çevirdim. Zeydan Komiser ise hemen ardımda beni takip etti.
Masaya geçip oturduğumuzda bir müddet sessizce siparişlerin gelmesini bekledik. Bu sırada karşımda ki adamı incelemeye başladım.
Gerginliğini ,rahat davranmaya çalışarak kapattığını sanıyordu. Dilini ,sokaklarını ,kültürünü bilmediği bir ülkede ,bir ihtimalin peşinden gelmişti.
Şüpheleri onu buraya kadar sürüklemiş ve eli boş dönmek istemiyordu. Bakışlarım gözlerinde gezindi.
Tek bir sebep arıyordum.
Ona düşman olmak ve yolumdan kaldırmak için tek bir sebep...
Fakat bir anda gözlerini gözlerime çevirdi. İçimi sebepsiz ve saçma bir güven duygusu kaplarken bu sefer benim kaşlarım çatıldı.
Buda neyin nesiydi böyle ?
Daha bir kaç gün önce adını ,sanını öğrendiğim ve hayatımda ilk defa gördüğüm bu adam nasıl bana bu duyguyu hissettirebilirdi. Karşımda ki adama öfkelendim. Ama asıl öfkem kendimeydi.
Belki de onu yolumdan kaldırmak için bir sebep bulmuştum kendimce.
Adamı kaşları çatık bir şekilde incelerken konuşmak için boğazını temizledi ve dudaklarını araladı.
"Yıllar önce kardeşinizin başına gelenleri öğrendim maalesef. Başınız sağ olsun."
Başınız sağ olsun... Ne saçma bir cümleydi bu böyle. Ölen ölmüş ama siz sağ olun ! Ölen ölsün ama siz devam edin yaşantınıza... Bizim başımız sağ ya o yeter !
"Siz sağ olun"
Verdiğim cevap bariz bir öfke barındırırken komiser konuşmasına devam etti. "Buraya sadece kitaplarınızın bir okuru ve hayranı olarak gelmedim. Bunu sizde anlamışsınızdır..."
Gözlerimi kısarak devem etmesini bekledim cümlesine.
"Yedi tane kitabınız yayınlandı bildiğim kadarıyla. Kitaplarınızı bundan 4 yıl önce okumaya başladım. Malum polisiye kitapları mesleğimden dolayı da hep ilgimi çekmişti. Ama bir gün bir kitabınız beni oldukça şaşırttı ,hatta şok olmama sebep oldu. Kırmızı İplik.."
Önümüze koyulan kahve bardakları ile sözü yarıda kesildi. Garson kadının gitmesi ile devam etti cümlesine.
"O sıralar bir cinayet üzerinde çalışıyordum. Korkut Beşer. Bu isim size tanıdık geliyor mu ?"
Komiser kendini kaptırmış ve net bir sesle sorgu odasındaymışız gibi sorularını sormaya başlamıştı. Ona cevap vermek zorunda değildim. Bunu çok iyi biliyordum fakat içimden bir dürtü cevaplamamı ve bu kedi fare oyununa devam etmemi istiyordu.
"İlk defa duydum ,ünlü birisi mi?"
Alaylı sesimi fark etmesine rağmen devam etti konuşmasına.
"47 yaşında faili meçhul bir cinayete kurban gitti..." Elini kaldırıp silah şeklinde parmaklarını bükerek işaret parmağını kafasının sol tarafına dayadı.
"Tam kafasının sol tarafından tek kurşun ile ölüyor. Katili o kadar usta ki arkasında tek bir iz bırakmıyor. Ya da bırakmadığını sanıyor..."
Bu sefer onun bakışları bütün bedenimde gezinmeye başladı. Bir reaksiyon ,bir titreme , korku ibaresi aradı. Fakat aradığını bulamayınca gözlerini tekrar gözlerime çıkardı.
"Korkut Beşer bir eczacı. Beşer eczanesin de uzun yıllar çalıştı. Aydın'dan neredeyse hiç dışarı çıkmadı. Bütün tanıdıkları iyi bir adam olduğunu ,kimseyle bir husumeti olmadığını söylüyor. Fakat uzun süreli ve akıllıca bir cinayete kurban gidiyor. Bunu size neden anlatıyorum diye merak ediyorsunuzdur..."
Sıkılmış bir ifade ile kafamı olumlu anlamda salladım.
"Kırmızı İplik kitabınızda Beşer korkut cinayetinin her detayı işlenmiş gibi adeta. Kaç metre uzaktan ateş edildiği ,hangi marka silahın kullanıldığı, ölmeden önce kaç saniye daha bilinci açık olduğuna kadar bire bir aynı. Tabi ki bunlar yetmez sizi sorgulamama fakat bir detay beni buralara kadar sürükledi..."
Dudağımın sol kenarı yukarı doğru kıvrılırken sordum. "Hangi detay?"
"Kitabınızın son sayfasına koyduğunuz sembolün ,maktulün kolunda ki yara izi ile aynı oluşu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
96 bxb
Teen Fiction!BL Kitabıdır. Homofobikler sessizce ortamdan ayrılsın lütfen ! "Seni zeki birisi sanmıştım " dedi alaycı bir sesle. İçimde ki öfke katlanarak artarken parmaklarım daha sıkı kavradı silahın kabzasını. "Beni bile kandırdın. Ama bariz bir yalana inan...