Bölüm 4

4.5K 376 44
                                    

Çağrı Soyalp'in ağzından
Okulun son ders bitimi zili de çalınca tüm öğrenciler ayaklandı. Bende yavaşça oturduğum sandalyeden kalktım. Kitapları çantama yerleştirdim. Öğrencilerle beraber çıktım. Kenardan kenardan öğrencilere çarpmamaya çalışarak dikkatle yürüyordum. Birkaç öğrenci bana iyi günler diliyordu. Ben de gülümseyerek kafamı salladım. Merdivenleri geçtim. Okuldan çıkınca arabamın anahtarını çıkardım. Uzaktan kumandayla kilidini açtım. Kapıyı açıp çantayı yolcu koltuğuna attım. Ben de sürücü koltuğuna oturup kapıyı kapattım. Arabanın anahtarını çevirip motoru çalıştırdım. Şimdi matem dolu eve geri dönme zamanıydı. Yoldaki öğrencilerden dolayı çok yavaş şekilde anayola çıkmaya çalıştım. Yola ulaşınca gaza biraz bastım. Eve gidip direkt uyuyacağım. Bugün fazlasıyla yoruldum. Emir bugün ne yaptı acaba? Belki bir umut kabullenmiştir her şeyi. Artık bunları geri de bırakma zamanı geldiğini anlamıştır. Bugün Emir'le pek ilgilenemeyeceğim. İlgilenmek istesem de buna pek izin vereceğini sanmam. Telefonu çıkardım ve annemi aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra açtı
"Alo?"
"Alo anne. Ben okuldan çıktım bir şey istiyor musun?"
"Yok oğlum eve gel yeter."
"Emir'e bir şey mi oldu?"
"Hayır bir arkadaşı geldi."
"Okuldan mı?"
"Evet adını sormadım. Beyaz tenli efendi bir çocuğa benziyor. Emir'le biraz konuşmuşlar. Birkaç gün bizim evde kalacak."
"Tamam anladım."
"Ama bu benim içime pek sinmedi oğlum. Efendi birine benziyordu ama onun odasını hazırladığımda bana bir şey demeden sinirle odaya girip kapıyı yüzüme kapattı."
"Emir onu da çileden çıkartmıştır."
"Bilmiyorum ama umarım Emir'e iyi gelir bu çocuk."dedi. Deniz kenarındaki yoldan geçiyordum. Deniz birden kabarmaya başladı. Sadece bir bölgede kabarcıklar vardı. Bu hiç normal değildi. Arabayı durdum.
"Tamam anne ben eve gelince konuşuruz."dedim ve telefonu yüzüne kapattım. Arabadan inip kapıyı kapattım. Arabayı kilitledim. Kumsala doğru yürümeye başladım. Deniz daha da kabarmaya başlamıştı. Deniz de gerilerde son bir küçük kabarcık oldu ve derinlerden gelen birinin ceseti çıktı. Belki ceset değildir ve hala yaşıyordur. Hemen koşmaya başladım. Suyun üstünde süzülüyordu sanki. Batmıyor tam tersine kendini oradan alacak birilerini bekliyordu. Suya daldım. Hızla kulaç atmaya başladım. Bir kadındı bu. Saçları suyu işgal etmiş, beyaz elbisesiyle melekmiş gibi bir görünüm veriyordu. Ona daha da yaklaştım, gözlerimi kısıp kim olduğunu çözmeye çalıştım. Ona doğru birkaç kulaç daha attım. Suyun altına daldım. Aşağıya baktım. Sonu olmayan bir derinlik gibi kapkaranlıktı. Ama suyun bu tarafları o kadar da derin değildi. Suyun altından o kadına ulaşmaya çalıştım. Ellerimi ileri geri götürüp kocaman daireler çiziyordum. Artık kadına ulaşınca suyun yüzeyine çıkıp kadını kucakladım. Onun yüzünü görür görmez korkuyla bıraktım. Ondan biraz uzaklaştım. Bu mümkün değildi. İmkansız. Karşımdaki Mary olamaz. Olanları anlamaya çalışıyordum. Biz Mary'i gömdük. Buradan nasıl çıktı? Elimi onun boynuna götürdüm ve nabzına baktım. Gözlerim yuvalarından fırlayacaktı. Nabzı atıyordu. Elimi hızla ondan çektim. O öldü. Beynim bana oyun oynuyor. Ya da rüyadayım. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Bu rüyadan kalkmış olmayı dileyerek gözlerimi tekrar açtım. Hala karşımdaydı. Kendine gel Çağrı. Karşındaki ceset ve onu karaya çıkarman gerekiyor. Mary'nin kolundan tutup kendime çektim. Onu kucaklayıp karaya doğru ilerlemeye başladım. Yanımda şuan Mary yok. Bu başka birisi. Gözlerimi ona kaydırdım, hayır Mary hala karşımda. Ve hala yaşıyor. Bu şoku karaya çıkınca atlatsam iyi olur. Beş dakika sonra karaya ulaştım. Mary'i belinden kavrayıp kucağıma aldım. Karaya çıkıp onu yere bıraktım. Baygın gibiydi. Tekrar nabzını kontrol ettim. Evet hala nefes alıyordu. Hem korku hem sevinç vardı içimde. Elimi onun yüzüne dokundurdum. Onu kimse hayata döndüremezdi. Bunu o istemişti. Peki neden Dünya da? Bu nasıl olmuştu? Yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Gözlerini güçlükle açtı. Beni gördü, bana anlamamış gibi baktı. Gözlerini tekrar kapadı. Yorgundu. Onu eve götürmem gerekiyor. Tekrar kucakladım. Ayağa kalktım ve kumsaldan yola doğru yürümeye başladım. Mary geri dönmüştü. Arkasında birçok soru bırakarak gitmişti ama şimdi sorularla tekrar geldi. Arabaya gelince onu tek elimle iyice sardım ve diğer elimi pantalonuma götürüp anahtarı çıkardım. Anahtarda ıslanmıştı. Bozulmamış olmasını isteyerek düğmeye bastım. Neyseki bozulmamıştı. Kapılar açıldı. Arabanın arka tarafındaki kapıyı açtım ve Mary'i içeri yatırdım. Kapıyı kapattım ve bende sürücü koltuğuna geçtim. Durdum. Bu olanları algılamaya çalışıyordum. Ne hissedeceğimi bile bilmiyordum. Emir'in tepkisinden korkuyordum. Bunu kabullenmek istemeyeceğinden korkuyordum. Bunlara hazır değiliz. Bu olaylar bizim için fazla. Emir bunu kaldıramayacak. Arabayı çalıştırdım. Bu sefer gaza fazla basmadım. Eve gitmek benim için hiç bu kadar korkunç gelmemişti. Oraya ne kadar geç gidersem o kadar iyi olur mantığıyla arabayı yavaş sürdüm. Telefon çaldı. Yolcu koltuğundan telefona uzanıp aldım. Annem arıyordu. Tereddüt ettim. Bunu anneme söylemekte benim için zor olacak. Telefonu açtım
"Efendim?"
"Bir şey mi oldu birden kapattın telefonu?"dedi. Derin bir nefes aldım
"Emir'in odadan çıkmamasını sağla."
"Noldu oğlum?"
"Eve gelince konuşalım mı bunu? Şuan müsait değilim."dedim. Yine cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Aynadan Mary'e baktım. Artık baygın değildi uyuyordu. Emir'in dediği olmuştu. Geri dönmüştü. Emir'e inanmamıştım. O umudunu hiç kaybetmemişti. Benim içimde ise bu umut hiç yeşermemişti. Çünkü ölüsünü gözlerimle görmüştüm. Umut yeşermemekte haklıydı. Dikkatimi yola verdim. Bunun mantıklı bir açıklaması olmalı. Şimdi her şeyi toparlayalım. Ben okuldan çıktım. Sonra denizde bir anormallikler olduğunun farkına vardım. Arabadan indim ve suya girdim. Boğulmakta olan ya da kurtulmakta olan Mary'i buldum. Mary'i ise eve götürüyorum. Uyanınca neler olduğunu bize tek tek anlatacak. Emir ise tekrar eski haline dönecek. Biz tekrar mutlu olacağız. Mantıklı düşünürsek korkacak bir şey yok. Bütün işkenceler bitti. Artık normale dönebiliriz. Bunu istiyorduk zaten. İçimdeki korku yok oldu. Tarifi inanılmaz bir mutluluk oldu. Mary'e baktım. Uyanıkmış gibi konuştum
"Çok teşekkür ederim."dedim. Ağzım kulaklarımdaydı. Şimdi gaza basarak yola devam ettim. Bu mutlu haberi herkes duymalıydı. Mary döndü. On beş dakika kadar sonra eve gelmiştim. Annemi pencereden bizi beklerken gördüm. Büyük bir heyecanla kapıya çıktı. Arabadan indim. Bana koşarak geldi. Gözlerini irileştirdi
"Sana noldu böyle?"dedi. Üstümdeki ıslak kıyafetlere bakıyordu. Elbiselerin ıslak oluşunu umursamayarak ona sarıldım. Ne olduğunu anlayamadı. Boğuk sesle konuştum
"Sonunda tekrar mutlu olabileceğiz. Emir artık mutlu olacak."dedim. Annem hala şoktaydı
"Nasıl oğlum?"dedi. Ondan ayrıldım. Neşeyle konuştum
"Mary döndü anne. Denizde buldum onu ve hala yaşıyor. Şuan arabanın içinde. İnanabiliyor musun anne? O döndü."dedim. Olduğu yerde kaldı. Çok şaşıracağını biliyordum. Onu kolundan tutup arabanın arka tarafına götürdüm. Kapıyı açtım ve elimle içeriyi gösterdim. Annem eğilip baktı. Korkarak bana döndü
"Bu nasıl olur? O ölmemiş miydi?"dedi. Onun ellerini tuttum
"Hayır ölmemiş. Bize neler olduğunu anlatır. Sen sonuca bak. O burada ve tüm sorunlar çözüldü."dedi. Gözlerinden yaşlar gelmeye başladı. Elimi yanağına götürdüm
"Umarım bunlar mutluluk gözyaşlarıdır."dedim. Gülümsedi
"Gelinimin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum."dedi. Güldüm ve ona sarıldım. O da bana sarıldı. Emir'in odasına baktım. Penceresi ilk defa açıktı. İçeriye hava girmesi gerektiğini sonunda akıl edebilmişti. Onun arkadaşı da evdeydi. Annemden ayrıldım. Hemen sordum
"Emir'in arkadaşı hala evde mi?"dedim. Tüm saflığıyla cevap verdi
"Nasıl oldu anlamadım oğlum. Odaya girmişti. Sen Emir odadan çıkmasın diyince Emir'in odasına uğramıştım. Sonra arkadaşına ihtiyacı olup olmadığını sormak için o odaya girince onu göremedim. Evden çıkarken de göremedim. Kayboldu çocuk."dedi. Ona soru dolu bakışlarla baktım
"Nasıl yani? Haber vermeden mi gitti? Emir arkadaşlarının hiçbiri böyle biri değil. Sen onu bana tanıtsana."dedim. Gözlerini kısıp bir şeyler hatırlamaya çalıştı
"Bembeyaz bir teni vardı. Böyle bir kurtu da ben ilk defa gördüm. Sonra siyah gözleri vardı. Siyah şeyler giymişti üzerine. Yüzünde çizik filan hiçbir şey yoktu. Yakışıklı biriydi."dedi. Bembeyaz ten, siyah gözler ve Emir bu kişiyi tanıyor. Markus?Tabi ya bu o olmalıydı. Emir onu sinirlendirmiş ve evi terk etmiştir. Tamam da hapishanedeydi. Nasıl kaçtı? Annem benden cevap bekliyordu. Onu endişelendirmemek için
"Onu hatırladım. Ben pek sevmem o çocuğu. Böyle hareketleri de vardı. Gitsin o boşver. Neyse sen Emir'in yanına git onu oyala. Ben de Mary'i eve getiriyim. Emir şuan bunu atlatamaz.Biraz daha sonra söyleyelim. Hem Mary de kendine gelmiş bize olanları anlatmış olur."dedim. Düşünceli şekilde Mary'e baktı sonra bana dönüp kafasını salladı. Arkasını dönüp eve gitti. İçeri girince Mary'e döndüm. Bizim için çok şey yaptı. Bana hayatımı geri verdi. Sırf Emir mutlu olabilsin diye. Sen nasıl birisin? Bunu yapabilecek çok az insan var. Emir çok şanslı. Onun için canını verecek sevdiği bir kız var. Güldüm. Belki Emir'in hep kurduğu hayal gerçekleşir. Emir mimar o da öğretmen olur ve evlenirler. Emir'in benden önce evleneceğine eminin artık. Hak ettiği birini buldu sonunda. Umarım Emir Mary'i daha fazla üzmez. Üzülmeyi hiç hak etmiyor. Hayat ona çok yüklendi. Mary bunu kaldırabilir ama Emir'in yüklenmesini asla kaldıramaz. Mary onu çok seviyor. Bir annenin bile yapmaya cesaret edemediği şeyi yapan aşık değil de nedir? Mary'e uzandım. Kollarımı zayıf vücuduna geçirdim. Onu kaldırdım. Arabadan çıkardım ve ayağımla kapıyı kapattım. Eve doğru gittim. Bir yandan da Emir'in penceresine bakıyordum. Açık kapıdan içeri girdim. Hemen merdivenlere yöneldim. Zorlanmayacaktım. Mary çok hafifti. Fazla ses çıkarmadan merdivenlerden çıktım. Emir'in odasının önünden geçtim. Annemin Markus için hazırladığı odaya geldim. Sırtımı oraya döndüm ve yaslanarak kapıyı açtım. İçeri girince hemen yatağa gittim. Mary'i yavaşça yatağa yatırdım. Üstü sırılsıklamdı. Anneme söylemeliyim. Kuru bir şeyler giydirsin. Döner dönmez hasta olmamalı. Odadan çabucak çıkıp kapıyı kapattım. Acaba Emir'e bunu nasıl söylemeli? Tabi ki sevinecek ama ilk tepkisini merak ediyorum. Çok fazla şey yaşadı. Umarım bunu da kaldırabilecek gücü vardır. Emir'in odasına gittim. Kapıyı açtım. Annem ayakta çizdiği resimleri inceliyordu. Emir ise yine masada bir şeyler çiziyordu. Annem bana baktı. Gülümseyerek ona kafamı salladım. Annem o kadar da mutlu değildi. Odadan çıktı. Bende içeri girip kapıyı kapattım. Annem Mary ile ilgilenirdi. Gitmemem gerekiyordu. Emir'in yanına gittim. Bir şey diyeceğim sıra o konuştu
"Abi şu okul işini halletsek iyi olur. Eninde sonunda oraya gideceğim ve bu ne kadar çabuk olursa o kadar iyi."dedi. Şaşırmıştım. Bu sesime de etki etti
"Kararını değiştiren ne oldu?"dedim. Bana baktı ve gülümsedi
"Böyle yaparak bir yere varamıyorum. Mary mutlu olmamı isterdi dedin. Bende onun istediğini yapacağım. Ne de olsa hayat devam ediyor. Doğanın kanunu bu değil miydi? Giden gider, gelen gelir."dedi. Ondaki bu değişimi aklım almıyordu. Bunu Markus yapmış olmalı. Tamam böyle davranmasını çok istiyordum. Ama Mary ölmedi. Bu yaptıkları yaşayacağı şoku daha da ağırlaştırıyor. Yüzüm düşmüştü
"Giden tekrar geri gelemez mi?"dedim. Gülerek kafasını iki yana salladı
"Hayaller dünyasında değiliz biz abi. Giden gitti gelen geldi. Bize düşen kendi hayatımızı yaşamak."dedi. Hemen itiraz ettim
"Sen demiştin ki Mary ölmedi. Ne zaman bunu değiştirdin. Bu kadar çabuk mu unuttun onu?"dedim. Ayağa kalktı. Bana bağırdı
"Artık karar verin. Onu unutmamı istediniz evet artık unuttum. Şimdi diyorsun ki onu bırakma. Hala bir deli gibi ortada gezin. Karşınızda duygularıyla oynayacağınız bir oyuncak mı var? Benim için çok acı verici şeyi yapıyorum ama siz şimdi onu tekrar hatırlatıyorsunuz. Bunu ölmem için mi yapıyorsunuz? Ölmeyi istemiyorum mu sanıyorsunuz? Olmuyor işte olmuyor. Ölemiyorum onu da unutamıyorum. Yapamıyorum."dedi. Gözlerinden yaşlar gelmişti. Onu daha fazla böyle göremem. Sesimi onun aksine gayet sakin tuttum
"Haklısın. Ben sadece diyorum ki..."dedim. Hayır şimdi söyleyemem. Bunu kaldıramayacak. Bana tekrar bağırdı
"Ne diyorsun ne! Herkes sadece konuşuyor zaten. Bir kere de susmayı deneyin."dedi. Derin bir nefes aldım. Tüm acılarının bitmesi iki dudağımın arasındaydı ama ona işkence ediyordum. Sesi titreyerek devam etti
"Bugün Mary'nin katiliyle sohbet ettim biliyor musun? Ona nasihat verdim. Sırf Mary mutlu olabilsin diye. Karşında duruyor ama sen ona gülümsüyorsun. Bunun verdiği acıdan haberin var mı? Yeter artık. Canım çok yanıyor."dedi. Yere dizlerinin üstüne çöktü. Bacaklarını topladı. Başını iki elinin arasına aldı. Onun yanına gidip yere oturdum
"Canının çok yandığından haberim var. Elimden bir şey gelmiyor. Seni böyle görmek belki senin hissettiğin kadar olmasa da bana çok acı veriyor."dedim. Çok sinirliydi. Damarları sayılıyordu. Yine aynı ses tonuyla devam ettim
"Sen kendi doğrularından ayrılma."dedim. Onu yalnız bırakmam gereken zamanlardan biri daha. Ayağa kalktım. Sessizce odadan çıktım. Diğer odadan da annem çıktı. Yüzü ifadesizdi
"Üstünü değiştirdim."dedi. Bir şey demeden odaya girdim ve kapıyı kapattım. Hala uyuyordu. Onun yanına gittim. Yatağın kenarına oturdum. Elimi alnına koydum. Ateşi filan yoktu. O tekrar insandı. Çünkü ölmeden önce güçlerini verdiği için bir insan gibi ölmüştü. Çok masumdu. Rengi biraz solmuş gibiydi ama yine güzeldi. Biran önce uyansa ve onunla konuşsam o kadar güzel olur ki. Sanki beni duymuş gibi kafasını sağa çevirdi sonra da ağır ağır gözlerini açtı. Tekrar sımsıkı kapatıp açtı. Kafasını bana çevirince önce kim olduğumu anlamak için gözlerini kıstı. Anlayınca da gözlerini irileştirdi. Yatakta doğruldu. Çok şaşırmıştı. Etrafa bakındı sonra tekrar benimle göz göze geldi. Anında boynuma atıldı. Mary'nin bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Nefes almamı zorlaştırıyordu. Güldüm ve bende ona sarıldım. Ağlamaya başladı. Hıçkırıklara boğulmuştu. Elimi saçlarına götürdüm ve teselli edici şekilde okşadım. Kendini zorlayarak konuştu
"Sizi çok özledim."dedi. Küçük bir kahkaha attım
"Biz de seni özledik."dedim. Bırakmaya niyeti yoktu. Bir süre aynı posizyonda kaldık. Sonra hıçkırıkları kesilince ondan yavaş yavaş ayrıldım. Gözleri kızarmıştı. İki elimi yanaklarına yerleştirdim. Koyu kahverengi gözlerinden hala damlalar akıyordu. Onları başparmağımla sildim
"Şşş sakin ol. Her şey bitti. Artık bizim aramızdasın. Bir daha gitmene izin vermeyiz. Şimdi derin nefesler al bakalım."dedim. Kafasını salladı ve düzenli nefesler almaya başladı. Sonra tekrar ağlamaya başladı. Ağlayan bir kadına nasıl teselli verilir hiçbir fikrim yok? Ona sarıldım. Kafasını göğsüme koydu. Titreyen sesiyle konuştu
"Emir bana hala kızgın mı?"dedi. Alınmış bir tavır yaptım
"Direkt Emir'i sor sen zaten. Beni hiç mi özlemedin?"dedim. Belimi saran kollarını sıktı ve derin bir nefes aldı
"Hepinizi çok özledim. Seni de."dedi. İnanmamış gibi davrandım
"Bilemedim yani. Direkt Emir'i sorunca."dedim. Sesini inceltti
"Sana sarılıyorum ya."dedi. Sahte bir gülüşle karşılık verdim
"Tek seçeneğin ben olduğum için sarılıyorsun. Özlediğin filan yok senin."dedim. Gayet samimi şekilde cevap verdi
"Abiciğim. Seni çok ama çok seviyorum. Bir tanecik abim."dedi. Saçlarını öptüm
"Ben de seni seviyorum kardeşimin müstakbel eşi olan kardeşim."dedim. Güldü. Benden ayrıldı. Yüzünde gerçek bir gülümseme vardı. Sonunda mutlu olmuştu. Mutlu olabilmiştik. Hemen ciddi oldum
"Biraz dinlenecek misin yoksa seni şimdi sorguya çekmeye başlayayım mı?"dedi. Bakışlarını önüne çekti biraz düşündü ve cevap verdi
"Sorguya hazırım."dedi. En can alıcı sorudan başlayacaktım. Bana baktı bir soru bekliyordu. Merakla sordum
"Buraya tekrar nasıl geldin?"dedim. Yüzü biraz düştü. Sessizce söyledi
"Markus sayesinde."dedi. Şaşırdım
"Nasıl yani?"dedim. Ciddi tavrıyla devam etti
"Birini Dünya'ya göndermenin şartlarını sen de biliyorsun. Ben ölmeden önce dilek dilemiştim: Dünya'daki kimse benim için fedakârlık yapmasın istemiştim. Ama Markus Dünya'dan değil. O başka boyuttan olduğu için bana güçleri karşılığında hayatımı verdi. Bunu yapacak kadar önemli olay ne oldu ben de bilmiyorum?"dedi. Markus mu yapmış? Bu şaka olmalı. Bencil vampir asla bunu yapmaz.Mary devam etti
"O da benim gibi özel bir varlık olduğu için onun da dilek hakkı oldu. Tabi ki hakkını kullandı da. Birincisi Emir artık ölümsüz biri olmayacak tekrar eskisi gibi normal şartlarda ölebilen kurtadam olacak. Diğeri ise Ben, sen, Emir, Güney, Kader, Seda, Batın insanlar alemine gönderileceğiz. Sonuncusu ise başka boyutlar arasında dolaşabilme izni aldı. Bunları istedi."dedi. Şok üstüne şok yaşıyordum. Biz insanlar aleminde nasıl yaşayacaktık? Bizim de fikrimizi almaları gerekmez miydi? Emin olmak istedim
"Biz insanlar alemine mi gideceğiz?"dedim şaşırmış sesimle. Sesinde hiçbir prüz olmadan kesince konuştu
"Evet insanlar alemine gideceğiz. Ne zaman olacağı hakkında bir fikrim yok."dedi. Başka bir ırkın bölgesinde nasıl onlar gibi davranabilirdik. Sesimi biraz kısarak konuştum
"Bu mümkün olamaz çünkü biz her an orada insanlara kendimizi deşifre edebiliriz. Bunların olmaması için zaten oraya gitmek kesinlikle yasaktı. Ama bir vampir bozuntusu bunu istedi diye kendi kurallarını nasıl çiğnerler?"dedim. Omuzlarını silkti
"Hiç bilmiyorum. Muhakkak bunun açıklaması yapılır."dedi. Bakışlarımı önüme çektim. Bu bizim için çok zor olacaktı. Tavırlarımız bile normal biri olmadığımızı açığa vuracak derecedeyken kendimizi nasıl saklayabilirdik. Ben kendi bölgemden ayrılamam. Yataktan kalktım. Dalgın gözlerle Mary'e baktım
"Sen biraz daha dinlen. Emir'in bunlardan haberi yok. Şuan da uygun zaman değil. Ben şimdi bu öğrendiklerimi annemle paylaşsam iyi olur. Tabi bir kalp krizi geçirmezse."dedim. Hemen heyecanla konuştu
"Emir'e ne zaman söyleyeceksiniz? Onun yanında olupta uzak durmak benim için çok zor. Biran önce öğrenmeli. Ona yaptığım bu kötülüğün sebebini anlatmam gerekiyor."dedi. Kafamdaki birçok soruların arasından sıyrılmaya çalışarak cevaplamaya çalıştım
"Kafası çok karışık. Ölümünü kabullenmek ile kabullenememek arasında. En kısa zamanda ona da söyleriz. Aynı evdesiniz zaten en fazla ne kadar saklayabiliriz ki?"dedim. Mahzunca kafasını salladı. Kapıya gittim. Emir bunu öğrense bile ortam değişikliğini nasıl karşılayacaktı? Kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Normal bir hayatımız olamaz mıydı? Hiç oraya ait olmadığımız yerde bir nevi ölüm kalım savaşı verecektik. İnsanlar bizim teknolojimize sahip değiller. Basit bir hayat. Günlük telaşlarla dolu karmaşık bir yaşam. Şimdiye kadar bir kurtadam olarak boşa eğitildim. Savaşacak rakibin olmayınca özel varlık olmanın ne anlamı var? Benliğimden kopmam zor olacak. Koridorda ilerledim. Bunları anneme sakin bir dille anlatsam iyi olurdu. Bugün çok fazla heyecan yaşadı. Merdivenleri inmeye başladım...

BLOODY MARY 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin