Bölüm 14

3.5K 299 11
                                    

Gözlerimi araladım. Yine birine sarılıyordum. Bu sefer kesin Emir olmalıydı. Ama bu pofuduk bir şeydi. Kocaman ve tüylü. Kafamı kaldırıp baktım. Benim kadar bir ayıcıktı bu. Sevinçle yataktan doğruldum. Bunu buraya kim koydu? Çok tatlıydı. Pembe ve beyazdı. Kocaman bir kafası vardı. Tekrar ona sarıldım. Sonsuza kadar bu ayıcıkla uyuyabilirdim. Kızlara baktım. Benim yanımda iki tane yer yatağı kurmuşlardı. Hala uyuyorlardı. Bu ayıcığı ancak Emir koymuş olmalıydı. Başka kimse böyle bir şey yapmaz. Yaparsa da çok saçma olurdu. Hemen teşekkür etmeliyim. Dünkü tartışmadan dolayı da özür dilemeliyim. Bir dakika orada ben haklıydım. Haksız olduğunu bildiği için bu ayıcığı koymuş olmalı. Yani bu demek oluyor ki özür filan yok. Teşekkür etmemeliydim bence. Yine kafam karıştı. Yataktan kalktım. Ayıcık muhabbeti açılırsa teşekkür edecektim. Kızlara dikkat ederek odadan çıktım. Tam da o an evin kapısının kiliti çevrildi. Annemin sesini duydum
"Toprak ben geldim. Bu evin hali ne böyle. Bu kadar ayakkabıların ne işi var? Yoksa yine arkadaşlarını mı çağırdın? Hiç akıllanmayacaksın değil mi bu evde toplanmayın diyorum."dedi. Dan dan şimdi büyük süpriz zamanıydı. Kalp krizi geçirecek kesin. Ağır adımlarla koridorda ilerledim. Kapıya geldim. Annem montunu asmaya çalışıyordu. Ben konuştum
"Toprak akıllandı da bu sefer ben aklımı kaçırmış olabilirim."dedim. Olduğu yerde donakaldı. Karizmatik bir şekilde durdum ve ellerimi göğsümün altında birleştirdim. Bana döndü. Gözleri yuvalarından fırlayacaktı
"Sen... Nasıl?"diyebildi ve yere yığıldı. Hadi ama bu kadar kısa mı olacaktı konuşma? Ben daha havalı cümleler söyleyecektim, onu evden kovacaktım. Ofladım. Yerden kaldırsa mıydım? İçimden hiç gelmiyor. Hatta sürükleyerek kapının önüne koymak istiyorum. Tekrar gidip uyusam daha mantıklıydı. Başka biri onun farkına varınca o kişi onu ayıltır filan ben de havalı girişimden devam ederim. Arkamı döndüm. Soldaki ikinci odadan Emir çıktı. Önünü göremiyor gibi davranıyordu. Ve sarhoş gibi de. Gözlerini ovuşturdu. Etrafa daha net bakınca beni de gördü. Yorgun sesiyle konuştu
"Noldu? Ne işin var sabahın bu saatinde?"dedi. Saat dokuzdu. Erken değildi ki. Arkamda yerde yatan annemi görünce korktu
"Yoksa öldürdün mü?"dedi. Güldüm. Ben bu kadar cani mi gözüküyorum ya?
"Evet öldürdüm. Taşımak için birine ihtiyacım vardı. O da senmişsin. Hadi gel taşıyalım."dedim. Bana doğru geldi. Ama birden durdu. Yumruklarını sıktı. Anneme öfkeyle baktı. Dişlerinin arasından konuştu
"O vampir miydi?"dedi. Olamaz bunu unutmuşum. Aslında biliyorlardı onlar unutmuş. Kafamı salladım. Geri geri gitti. Sonra koşarak odaya gitti. Peşinden gittim. Odaya girmeden ona seslendim
"Dur bir dakika. Noldu söyle?"dedim. Kapıdan uzaklaştı. Biraz daha geri geri yürüdü ve durdu. Kendini kontrol etmeye çalışarak konuştu
"Vampir ile aynı ortamdayım. O kadını gördükçe sinirleniyorum. Sadece ben değil diğerlerine de aynısı olacak. Ya bu kadın buradan gider ya da biz gidelim. Yoksa katil olmam için bir hareketi yeter."dedi. Derin derin nefesler alıyordu. Gerçekten zorlanıyordu. Sakince konuştum
"Zaten gidecek. Sizin kurtadam olduğunuzu bilince kendi isteyerek gidecektir. Sayı üstünlüğünüz de var."dedim. Elini duvara yasladı
"Biran önce gitse iyi olur. Yoksa..."dedi ve bakışlarını kaçırdı
"Benim diğer yönümü görmeni istemiyorum."dedi. Katil olmasından bahsediyordu. Onun kötü hissetmemesi için gülümsedim
"Neyse sen odaya geç. Şu vampir bozuntusunu evden göndereyim sonra güzel bir şeyler yaparız. Sana anlattığım filmleri izlemeye gideriz mesela. Ya da insanlar alemini sana tanıtırım. Her şey çok güzel olacak."dedim. Pozitif olmam gerekiyordu. Sustu. Onu yalnız bırkmalıydım. Ve annemi de uyandırmam gerekiyordu. Sessizce onun yanından ayrıldım. Annem hala yatıyordu. Yanına gittim. Koltukaltlarından tuttum ve sürüklemeye başladım. Salona kadar sürükledim. Çok ağırdı. Kollarını bıraktım. Onu koltuğa nasıl koyacaktım? Bence uğraşmama hiç gerek yok. Yüzüne su atsam ayılır mıydı? Mutfağa gittim. Bir bardak aldım ve su doldurdum. Hemen salona döndüm. Yavaş yavaş kendine geliyordu. O kalkmadan hemen yanına gidip başından aşağı suyu döktüm. Boşuna mutfağa gitmiş olmayayım. Nefretle bana döndü. Sonra yine şaşırdı. Yine bayılacak sandım ama tam tersine öfkeyle yerden kalktı. Bana bağırmaya başladı
"Sen ne yaptığını sanıyorsun salak!"dedi. Şaşırmış gibi yaptım
"Sadece su döktüm bayılmıştın. Neden kızdın ki? Hem salak deme bence. Biz medeni insanlarız."dedim. Daha da kükredi
"Defol git evimden. Seni polise şikayet ederim."dedi. Anlamamış gibi davrandım
"Polise neden şikayet ediyorsun ki anneciğim. Ben senin biricik kızınım."dedim. Yapmacık bir gülümseme takındı
"Sen benim değil o fahişe kadının çocuğusun. Annene çok benziyorsun."dedi. Anneme hakaret etti! Benim anneme. Ona bağırdım
"Özür dile yoksa çok kötü olacak."
"Ne olacakmış?"dedi. Daha fazla bekleyemezdim. Saçlarından tuttum ve aşağı çektim. Kolundan tuttup tırnaklarımı koluna geçirdim
"Özür dile çabuk."dedim. Gözleri kırmızılaştı. Köpek dişleri sivrileşti. Tabi ya o vampirdi ben ise insan. Elini boynuma geçirdi. İçeriden Toprağın sesi geldi. Hemen beni bıraktı eski haline döndü. Toprak kapıda belirdi
"Noluyor? Neden kavga ediyorsunuz?"dedi. Annem kendini savundu
"Ne olacak bana saldırdı. Şunlara baksana."dedi ve kolunu gösterdi. Toprak geldi. Koluna baktı. Bana sesini yükseltti
"Bunu nasıl yaparsın? Anneme zarar veremezsin."dedi. Gözlerimi devirdim
"Ben bir şeyi durduk yere yapmam. Hak etti. O da benim boğazımı sıktı. Sen de buna bak."dedim ve boynumu gösterdim. Tekrar annesine döndü
"Neden?"dedi. Annem yapacak bir açıklama aramaya çalıştı. Sonunda konuştu
"Bana evden defol dedi ben de hayır deyince üstüme saldırdı. Kendimi korumam gerekiyordu."dedi. Toprak kaşlarını çatarak bana döndü. Artık İftira ve Yalancılık Oscar ödülünü anneme verebiliriz. Gayet sakin bir sesle konuştum
"Bana defol diyen oydu. Sonra bende ben senin kızınım gidemem dedim. Öz anneme küfretti ben de saldırdım."dedim. Saf doğrular. Aslında ona defol diyecektim ama konuşma başka bir yere gitmişti. Annem masummuş gibi sesini inceltti
"Ona inanmıyorsun değil mi kızım? O bizim ailemizden bile değil."dedi. Artık bu cümlelere üzülmüyorum. Onların ailesinden olmadığım için gurur duyuyorum. Toprak bana bağırdı
"Yalancı git buradan."dedi. Bizim kızların sesleri geldi. Hemen salona geldi. Kader konuştu
"Noluyor? Aaa annesi gelmiş."dedi ve bizim yanımıza geldiler. Annemin ağzı açık kaldı. Daha evde kurtadam olduğunu bilmiyor. Kızlar benim tarafıma geçtiler. Ben konuştum
"Asıl yalancı o. Sence mantıklı mı ben onu neden evden kovayım?"dedim. Annem konuştu
"Çünkü arkadaşlarınla burada kalmak isteyecektin."
"Neden ki arkadaşlarımın bir zararı yok. Niye korktun anlamadım?"dedim. Onu köşeye sıkıştırmıştım. Toprak'ta cevap bekliyordu. Annem konuşmaya çalıştı
"Çünkü... onlar. Sen sadece ev sizin olsun istediniz."dedi. Cadı olduklarını söylemezdi. Söylerse sürgün edilirdi. Omzumu silktim
"Toprağın arkadaşlarına izin veriyorsun ama. Benim de hakkım var."dedim. Tekrar itiraz edeceği sıra salona Emir girdi. Annemle beraber buna ben de şaşırdım. Umarım kötü şeyler olmaz. Yanıma geldi ve elimi tuttu. Karizmatik ses tonuyla konuştu
"Bir sorun mu var?"dedi. Anneme baktım. Korkuyordu. Geri geri gitti. Koşarak salondan çıktı. Bu kadarını beklemiyordum. Toprak'ta peşinden gitmeye çalıştı. Vampir hızını mı kullandı bilmiyorum ama çabucak evden çıktı. Güldüm. Emir elimi bıraktı. Kafasını eğip boynuma baktı
"Kavga ettin demek? Boynunun çokta kötü değil daha çok senin tırnak izlerin var."dedi. Evet kendimi boğmaya çalışmıştım, hatırladım. Elimi boynuma götürdüm
"Kendime zarar vermekte çok başarılıyımdır."dedim. Elini boynumdaki elime götürdü. Elimi çekti ve elini boynuma dokundurdu
"Başarısız olmanı dilerdim."dedi. Hafifçe boynuma bastırdı
"Acıyor mu?"dedi. Kızlar gülüşerek salondan çıktılar. Bundan utandım. Kızların yanında yapmasaydı bari. Sesini kıstım
"Hayır."dedim. Samimi bir gülümseme yerleştirdi yüzüne
"Ben işimi sağlama alayım."dedi ve iyice eğilip boynumu öptü. Yara olan yerlere dudaklarını bastırıp birkaç saniye bekledi. Sesim titredi
"Neden yapıyorsun?"dedim. Güldü. Dudaklarını kaldırmadan konuştu
"Siz insanlar da böyle bir gelenek yok muydu? Acıyan yerleri öpünce acısı geçiyormuş."dedi. Ben de güldüm. Bunda ciddi değildir umarım. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. O da öpmeye devam etti. Yara olan her yeri öpünce boynumdan çekildi. Tatlı bir gülümsemeyle konuştu
"Geçti mi acısı?"dedi. İstekle kafamı salladım. Gerçeği daha sonra öğrenir. Sihirlerle dolu bir hayatları oldukları için bunu da gerçek sanıyordur. Kaşlarını büktü. Dudağını gösterdi
"Benim de burası acıyor."dedi. Pis. Omzuna vurdum. Dün o hatayı yapmıştım bir daha asla. Ona küçük çocukmuş gibi davrandım
"Neden uf oldu orası?"dedim. Şeytani bir gülüş attı
"Dün öyle bir öptün ki dudağım acıdı."dedi. Bu dediği beni utandırdı. Kaşlarımı çatıp onun yanından hızlı adımlarla ayrıldım. Zaten bunun için tartışmıştık. O da arkamdan koşmaya başladı. Kolumdan tuttu. Sertçe çektim. O da karşıma geçti. Durmak zorunda kaldım. Etrafından dolanmaya çalıştım, önüme geçti. Öfkelendim
"Ben seninle zaten küsmüştüm. Çekil önümden."dedim. Şaşırması sesine yansıdı
"Ne ara küstük? Sana o kadar ayıcık almıştım. Aslında Kader'den istedim. Ama sen ona sarılıp uyuyasın diye yaptım bunu. Ve sen bana küsüyorsun öyle mi? Bencil şey."dedi. Sevindim
"Ayıcığı sen mi aldın? Tahmin etmiştim. Çok teşekkür ederim. Çok tatlı."dedim. Ümitle konuştu
"Barıştın mı?"dedi. Ben ona küsmüştüm değil mi? Ama o kadar tatlı bakıyor ki. Bu mavilere hayır demek olmaz. Hemen yumuşadım
"Barıştık."dedim. Bunu bilerek yapıyor. Onu affedeceğim bakışlar atıyor. Kollarını açtı
"Sarılalım mı?"dedi. Sorması şaşırttı. Ben de kollarımı açtım ve sarıldım. Bir daha küs olursak sırf kendime inat onunla barışmayacağım. Bu kadar yufka yürekli biri olmamalıyım. Ayrıldık. Kolunu omzuma attı
"Bizimkileri uyandıralım artık. Gerçi kızlar uyanmıştı. Beraber diğerlerini uyandıralım mı?"dedi. Erkeklerin odası müsait olmayabilirdi. En fazla ne olabilirdi ki? Çokta kötü şeyler olmaz ya. Kafamı salladım. Erkeklerin odasına gittik. Kapıyı açtı. Kolunu indirdi. Sessizce içeri girdik. Batın, Güney ve Çağrı abi vardı. Çağrı abi bazada uyuyordu. Diğerleri yer yataklarındaydı. Gayet normal uyuyorlardı. Deli yatmak fiili yoktu. Sessizce konuştu
"Aklımda bir fikir var. Ama senin de yardımına ihtiyacım var. Bak şimdi hepsini taşıyıp üst üste dizeceğiz. Ben bir anda hepsinin üstüne atlayacağım."dedi. Bu acıtmaz mıydı? Telaşlı şekilde sordum
"Altta kim olacak? En çok canı yanacağı o olmalı."dedim. Etrafa bakındı
"Batın olsun. Bu çocuğu hala sevmiyorum."dedi. Sanki kıskançlığında etkisi vardı. Sessizce onların yanına gittik. Tekrar konuştu
"Güney'i Batın'ın üstüne koyalım."dedi. Güney'in yanına gittik. Eğildi ve altındaki çarşaftan tuttu. Ben de çarşafın diğer iki yakasından tuttum. Ağzını okudum "Bir, iki, üç."dedi ve kaldırdık. Çok ağırdı. Neyseki Batın hemen yanındaydı. Yavaşça onu üstüne koyduk. Batın uyanır sanıyordum ama uyanmadı. Seksen kiloluk bir şey üstündeyken nasıl uyanmazsın? Ölü uykusu sanki. Çağrı abinin yanına gittik. Onun da çarşafından tuttuk. Bu sefer daha da zorlandım. Hem yük daha yukarıdaydı hem de koyacağımız yer yukarıdaydı. Daha da yavaş şekilde Güney'in üstüne koyduk. Batın yavaş yavaş uyanmaya başladı. Emir de fark etti. Batın mırıldanmaya başlamıştı
"Nolu..."der demez Emir üstüne atladı. Aynı anda uyandılar ve küfürler havada uçuştu
"S.ktir!"
"Ananı..."
"Şerefsiz p.ç"dediler. Onlara sonra bunun hesabını sormalıydım. Batın bağırdı
"Lan nefes alamıyorum kalkın üstümden."dedi. Emir inatla kalkmadı. Güney'de isyan etti
"Bu ne şimdi oğlum? Sabah sabah ne içiyorsunuz siz?"dedi. Çağrı abi gülüyordu. Batın tekrar bağırdı
"Emir salağı kalk lan!"dedi. Emir bana gülerek baktı. Umutsuzca kafamı iki yana salladım. Çağrı abinin üstünden kalktı. Güney de kalktı. Batın zar zor kalkmaya çalıştı. Emir'e tehdirkâr bakışlar attı
"Sen bittin oğlum."dedi. Emir yanıma geldi. Yavaş yavaş kaçma girişimlerine başladı. Elini kapıya uzattı. Batın ayaklandı. Emir kapıyı açtı ve koşmaya başladı. Arkasından Batın koştu. Açıkçası Emir kaşındı. Güney konuştu
"Hayır Emir derim bunlar normal derim ama Mary sen? Sen buna nasıl ortak olursun. Tamam su atın yüzümüze, bir şaka yapın ama can çıkartmak nedir abi?"dedi. Suçu direkt Emir'e atacağım
"Fikir Emir'indi. Ben sadece yardım ettim. Benlik bir şey değildi."dedim. Bal gibi suçum vardı. Yardım ve yataklık için hapislerde sürünenler var. Bu yaptığım korkunç geldi. Çağrı abi konuştu
"Emir kendine benzetmiş kızı."dedi. Bunda yine Emir'in suçu yoktu. İster istemez onu savundum
"Ben benzedim onun suçu yok. Her şeyi de Emir'in üstüne atıyorsunuz. Ona da yazık."dedim. Bu kadar Emir'ci olmamalıyım sanki. Batın konuştu
"Sevgilisinden de bu beklenirdi."dedi. Bunun sevgili olmakla ilgisi yoktu. Ben haklının yanındayım. İçeriden bir ses geldi. Cam sesiydi. Bir şeyi yere düşürüp kırmış olmalıydılar. Odadan çıktım. Salona gittim. Masanın üstündeki vazoyu kırmışlardı. Emir yerdekileri topluyordu. Batın da ona yardım ediyordu. Gülerek onların yanına geldim
"Aferin size. Çok şımarıksınız. Hiç büyümeyecek misiniz?"dedim. Tabi ki kendilerini savunmaya başladılar
"Batın yaptı."dedi Emir.
"Emir yaptı."dedi Batın. Gözlerimi devirdim. Emir Batın'a döndü
"Çelme takan sendin."
"Düşmeseydin."
"Rahatlığa bak."dedi Emir. Eğilip ben de parçaları toplamaya başladım. Batın'dan bir inilti geldi. Ona baktım. Elini kestirmişti. Elimdekileri yere bıraktım. Onun elini tuttum. İşaret parmağı kanıyordu
"Dikkat et biraz. Bak kestirdin elini."dedim. Emir Batın elini tutup benden çekti
"Hemen geçer acısı ablası."dedi ve kanayan yerine elini bastırdı. Ona kızmak istedim. Abla ne ya? Ben onlardan küçüğüm. Hem de beni kıskandı. Mutlu olasım geldi. Batın elini çekti
"Kıskançlığını kendi içinde yaşa."dedi ve ayağa kalktı. Mutfağa gitti. Sessizce konuştum
"Sana hiç yakıştıramadım. Çok kaba oldun. Ona biraz daha nazik davranmalıydın."dedim. Umursamadı
"Ona mı? Güldürme beni."dedi. Batın'ın elini tutan bendim. Bana kızmalıydı. Onun suçu yoktu. Camları topladık. Mutfağa gittik. Biz girerken Batın çıkıyordu. Emir sinir bozucu şekilde güldü. Batın umutsuzca kafasını iki yana salladı. Elimizdeki camları çöpe attık. Emir bir tane camı atmadı. Atması için beklerken camı havaya kaldırdı ve işaret parmağını kesti. Ona sesimi yükselttim
"Ne yapıyorsun sen?"dedim. Elindeki camı çöp kutusuna attı. Parmağını bana uzattı
"Şimdi de bana nazikçe davran."dedi. Kızsam mı gülsem mi bilemedim. Tabi ki kızacaktım
"İstesen de nazikçe davranırdım. Kesmeye ne gerek vardı?"dedim. Omzunu silkti
"Zaten acımıyor. Ben dert etmiyorsam sen de kafaya takma."dedi. Sinirle elini tuttum. Aslında sinirli değildim öyleymiş gibi davrandım. İşaret parmağını tutup lavaboya götürdüm. Suyu açtım ve kanı temizledim. Suyu kapattım. Onun inadına nazikçe davranmayacaktım. Eczane dolabından yara bandı aldım. Bantı açtım ve onun parmağını sardım. Emir hemen itiraz etti
"Bu mu yani?"dedi. Küçümsedim
"Alt üstü bir kesik. Beyin ameliyatı filan mı yapacağımı sandın?"dedim. Ona daha fazlasını yapması için gaz vermiştim. Umarım yapmaz. Kaşlarını çattı
"Batın'ın parmağı kesilince ambulans çağırmadığın kalmıştı."dedi. Abartmıyor muydu? Ofladım
"Hiçte öyle olmadı."
"Bana öyle gözüktü."
"Sen görmek istediğin şeyi görmüşsün. Ona da aynısını yapacaktım."
"Sorun da orada. İkimize neden aynı şeyi yapıyorsun? Benim bir farkımın olması gerekir."
"Kesik için en fazla ne yapılır?"
"Tamam Mary bir şey yapma oldu mu?"dedi ve arkasını dönüp mutfaktan sinirle çıktı. Az önce bana trip attı. Gülme Mary bu ciddi bir konu. Ama haklıyım alt üstü bir kesik. Ne yapabilirim? Her neyse onun gönlünü almam gerek. Ben de mutfaktan çıktım. Salonda oturuyordu. Sessizce onun yanına gittim. Tam dibine oturdum. Bir nevi sırnaşmaya başladım. İki parmağımı onun bacağında yürütmeye başladım. Kimse gelmeden barıştırmak zorundayım. Elimi tutup çekti. Sırnaşmak bana göre değildi. Zor kullanmak zorundaydım. Elimi çektim ve ona sıkıca sarıldım. Cidden onu sımsıkı sardım. Kollarımı tutup çekmeye çalıştı. Tehdit ettim
"Barış benimle yoksa seni boğarım."dedim. Yapamazdım. Zaten yapamayacağımı biliyordu. Kollarımı ayırmaya başlayınca tekrar tehdit ettim
"Kısa etek giyer sokağa çıkarım."dedim. Kollarımı ayırdı
"İyi Batın'ın gözü bayram eder."dedi. Batın kadar taş düşsün başına. Yok düşmesin. Bedduam kabul olur filan. Ondan ayrılmak zorunda kaldım. Ben de ona küstüm ve çocuk gibi konuştum
"İyi kümese gir. Tavuklar yesin seni."dedim. Kollarımı birleştirdim ve sustum. Emir inatçı. Ben de küsersem hiç barışmaz. Dirseğimle onu dürttüm
"Barışsana."dedim. Gülerek döndü
"İki dakika küs bile kalamıyorum sana."dedi. Mazilere gittim
"Kalmışlığın var."dedim. Suratı düştü
"O konulara hiç giremeyelim derim."dedi. Ortamın neşesini düşürmeye hiç gerek yok. Tabi ki gereksiz şeyleri yapmak gibi alışkanlıklarımdan vazgeçemiyorum.

BLOODY MARY 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin