Bölüm 41

1.7K 109 87
                                    

Sokağa kendimi attığım anda boşlukta hissettim kendimi. Yapmam gereken şeyler vardı ve hangisini nasıl yapmam gerekiyor bilmiyorum. Sakin ol Mary. Sadece sakin ol ve düşün. Şuan Dünya'dasın ve arkadaşlarının bundan haberi yok. İlk önce onları bulmalı ve sonra onlarla beraber hareket etmeliyim. Bildiğim her şeyi onlara anlatmalıyım. Sokaktaki insanlar beni baştan aşağı süzüyor ve yüzünü ekşiterek bakıyordu. Bende kendime bir baştan aşağı bakmaya kalkışmışken sorunu hemen fark ettim. Savaştan çıkmışa benziyordum. Her yerim yara bereydi. Bu halledilmeyecek bir şey değil. Şuan nerdeyim ve evime nasıl gideceğim bu sorunu çözmem gerekiyor. Sokağın köşesindeki durağa doğru yürümeye başladım. Yanımda para, telefon gibi şuan beni hayatta tutabilecek herhangi bir eşyam yoktu. Belki uzakta değilimdir ve yürüyerek bile gidebilecek mesafedeyimdir. Yanımdan geçen insanlara bunu sormak istiyorum ama benden uzaklaşarak yürümeleri onlarla iletişim kurmamı zorlaştırıyorlar. Onları korkuttuğum ortada. Durağa gelince içerideki insanları rahatsız etmemek için biraz uzakta otobüs beklemeye başladım. Emir... O ne haldedir? Tekrar Ölümler Alemi'ne gitmem onda başka bir travma yaratmamıştır umarım. Kolaylıkla atlatması lazım. Ona böyle bir zamanda çok ihtiyacım olacak. Tek başıma kalmak istemiyorum. Markus'la savaşabilecek gücüm yok. Ne psikolojik olarak ne de fiziki olarak. Ama Emir çok güçlü biri her açıdan. Onsuz savaşı kaybetmiş bile sayabilirim kendimi. Bir otobüsün gelirken getirdiği rüzgarın vücut ürperten soğukluğu yüzüme çarpınca ayıldım. İnsanlar otobüse binmeye başladı. En sonda bekledim. Herkes binince ilk basamağa çıkıp
"Acaba Eryaman'a gider mi" diye sordum. Adamın bakışları vücudumdan çok kafamda toplanıyordu
"Hayır gitmez onun için karşıdaki durakta beklemen gerekiyor." dedi. Kafamı sallayıp otobüsten indim. Yakın bir yerde değilim sanırım. Param yok eve gitmenin bir yolunu bulmalıyım. Otostop çekmem gerek. Şuan bu halimle kim beni arabasına alır bilmiyorum ama şansımı denemem gerek. Yolun karşısına geçtim ve ordaki duraktan biraz uzakta bekledim. Baş parmağımı kaldırıp arabalara otostop çekmeye başladım. Dünya'yı kurtarmak bir yana Evren'in kurtarılması gerekiyordu. Hayatım film sahnelerine dönmüştü zaten çok uzun zaman önce ama en baştan beri başrol olmamam gerektiğini biliyordum. Ben böylesine büyük bir şeyin altından kalkamam. Markus'u durduramazsam nasıl bir yer olacaktı Evren? Markus' un son halini hatırla Mary. Kaç kişiyi öldürdü? Evren de sadece karanlık olacağı apaçıktı. Düzen kaybolacaktı. Bunlar açık ve netti. Ama ben bunları durduracak kişi değilim. Tanrılar var ve onlar Markus'u durdurmalı ben değil. Markus eskiden bana aşık olabilirdi evet ama onu durdurmanın tek yol aşk olmamalı. Markus Tanrılar'dan daha güçlü değil. Onlar durdurabilir, durdurmak zorundalar. Onlar Tanrı! Kornanın acı sesi kulağımı acıttı ve korkarak geri çekildim. Bir araba durmuştu benim için ve ben dalıp gittiğim için bunu fark edememiştim bile. İçerideki kadın camı açtı ve bende eğilip
"Eryaman'a gitmem gerek."dedim.
"Oradan geçmiyorum ama seni götürebilirim. Çok kötü halde gördüm seni bu yüzden durdum." dedi. Gözlerim istemsizce doldu ve kafamı sağa eğdim
"Teşekkür ederim."dedim. Arka tarafın kapısını açıp arabaya bindim ve kapıyı kapattım. Adresimi söyledim ve dikiz aynasından kendimle göz göze geldim. Saçlarım yanmış ve kopmuştu. Yüzümde çizikler vardı. Sokaktaki insanlar gibi aynaya yüzümü ekşiterek bakıyordum.
" İsterseniz hastaneye gidelim. İyi görünmüyorsunuz. Saldırdılar mı size?" dedi kadın. Sorularının cevabı onu ürkütebilirdi. Ama hastaneye gitmek de istemiyorum. Gülümsedim
"Evet malesef bir saldırıya uğradım. Aslında kaçırıldım desek daha doğru. Onların elinden kurtulur kurtulmaz polise gittim. Ailemi aradımpolis merkezinde, bana yarım saate geleceklerini söylediler. Ama gelmeleri uzun sürdü bir buçuk saat oldu. Hastaneye gitmeye gerek yok. Teşekkür ederim evime gitsem yeterli."dedim. Kadın bu söylediklerime inanmış gibi gözükmüyordu ama daha da üstelersem şüphelenirdi bence. Torpidodan telefonunu çıkardı ve bana uzattı
"Alın ailenize haber verin. Ama gerçekten hastaneye gidebiliriz. Sizin de iyiliğiniz için. "dedi. Telefonu aldım ve tekrar gülümseyip
" Çok sağolun gerek yok. "dedim. Kimi arasaydım? Emir'in daha da panik olmaması için onu aramayacaktım. En soğuk kanlımız Çağrı abiydi. Evet onu aramalıyım. Numarayı çevirdim ve telefonu kulağıma götürdüm. Evet telefon çalıyordu heyecanla açmasını bekledim
"Alo?"dedi. Tanıdık ses hazırda bekleyen gözyaşlarımı serbest bıraktırdı. Bir yandan ağlayarak bir yandan da sesimi titretmemeye çalışarak karşılık verdim
" Çağrı abi... Ben Mary. "
" Mary?! Nasıl... Ama sen Ölümlüler Alemi'ndeydin. Nasıl çıkabildin? Bu imkansız."
"Çok uzun hikaye anlatacağım hepsini ama şuan eve gelmem lazım. Ben yoldayım eve geliyorum. Siz nerdesiniz? Emir nerde?"
"Canım biz evdeydik zaten plan yapıyorduk. Ne yapacağımızı hiç bilmiyoruz. Senin ve Seda'nın da gidişi her şeyi allak bullak etti. Emir ise... Emir'e biz de ulaşamıyoruz. Konsey bizi eve gönderdikten sonra o odaya çıkmıştı biz de onu yalnız bırakmanın doğru olduğunu düşünmüştük. Yanlışmış... Sen nasılsın onu söyle. Bir şeyin var mı? "
"Hmm var gibi ama iyiyim sıkıntı yok. Sadece dinlenmem gerek."
"Tamam ben bizimkilere söyleyim Emir'i de ulaşmaya çalışalım."
"Tamam görüşürüz. Sizi çok seviyorum."
"Biz de seni tatlım. Seni çok seviyoruz." dedi ve yüzümde oluşan hafif bir tebessümle telefonu kapattım.
"Çok teşekkür ederim."diyip telefonu kadına uzattım. Kadın hafifçe gülümsedi. Hemen yanaklarımı sildim. Eğer zayıf gözükürsem kadın hastaneye gitmem için ısrar edebilirdi. Camdan dışarı baktım ve eve gitmenin, sıcak yatağıma yatıp bunları unutmanın hayalini kurdum. Uyandıktan sonra Emir'i karşımda görebilmenin hayali de peşi sıra geldi. Ailemin yanında olabilmenin verdiği mutlulukla içimdeki o karamsar hal biraz olsun uzaklaştı. Sorumluluğun sadece benim omuzlarımda olmadığını bilmek de rahatlatıcıydı.

BLOODY MARY 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin