Bölüm 11

3.8K 295 14
                                    

Sinirle önüme döndüm. Ben de ona bakmayarak konuştum
"Niye geldin?"
"İnsanlar alemine yarın gideceksiniz."dedi. A tabi bir de bu vardı. Şimdi bunun içinde onu sorguya çekmeliydim. Tekrar ona döndüm
"Niye böyle bir şey yaptın? Dilek hakkını niye bize kullandın?"dedim. Bana döndü ve gülümsedi
"Senden ve arkadaşlarından nefret ettiğim için."dedi. Şaşırdım. Tamam diğerleri kurt ve cadıydı benimle ne alıp veremediği vardı?
"Niye benden nefret ediyorsun?"
"Senin yüzünden başıma gelmeyen kalmadı."dedi. 'Senin yüzünden' kısmını bastırarak söylemişti. Onun mu başına gelmeyen kalmadı benim mi? İtiraz ettim
"Senin başına ne gelmiş? Senin yüzünden hayatım değişti benim."dedim. Gözlerini devirdi
"Sadece hayatın değişmiş. Benim karakterim de değişti."dedi. Hiç de öyle gözükmüyordu. Yine aynı soğukluk yine aynı dikbaşlılık. Alayla güldüm
"Üzülme hiç değişmemiş."dedim. Artık insandı bu yüzden rahat konuşuyordum
"Nankör olduğun konusunda Emir haklıymış."dedi. Ben nankör değilim.
"Ben..."
"Hatırladığım kadarıyla dört kere senin hayatını kurtardım. Ve karşılığı çok bilmiş, ezik, sevgilisi tarafından terk edilen bir kızdan nankörlük dersi."dedi. Buna kesinlikle karşılık vermeliydim. Aklıma da bir şey gelmiyordu. Tekrar konuştu
"Aramızdaki en büyük farklardan biri bu."dedi. Evet buna karşılık verebilirdim
"Hayır daha büyük fark senin egoist olman. İnsan olmana rağmen hala burnun havada birisisin. Ben senin gibi asla olmadım."
"Egoist olursan kendine zarar verirsin ama nankör olursan etrafındakilere de verirsin. Bunun yüzünden Emir'le kaç defa tartıştın ama sen yine anlamıyorsun. Anlamak istemiyorsun."dedi. Bugün daha fazla ders almak istemiyorum. Gitsin biran önce de ağlamama devam edeyim. Hem ben hatalarımın farkındayım. Ama bu hataları tekrarlamamak elimde değil. Ayağa kalktı. Ben tekrar kafamı bacaklarıma dayadım
"Son bir şey daha; bir saçmalık daha yapıp ta Emir'in seni istemediğini ya da sevmediğini düşünme."dedi. Kafamı daha çok içeri çektim. Utandım. Bunu yapmıştım. Bunu düşünmüştüm. Markus bile bana diyorsa gerçekten böyle bir şey düşünmek saçmalıktı. Kesin böyle düşündüğümü bilerek bana bunu demişti. Yani Emir beni istiyor. Şuan istemiyormuş gibi davranmak zorunda. Markus gitti. Bende bu yeni haberi Çağrı abiye versem iyi olurdu. Ayağa kalktım. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Çağrı abinin odasına gittim. Aklıma şimdi geldi o çalışıyordu. Bugün evde değildi. Ben de annesine haber vereyim o zaman. Merdivenlerden indim. Salona baktım yoktu. Mutfağa gittim orada da yoktu. Annesi de komşulardaydı değil mi? Güney evdeydi şimdi nereye gitti acaba? Dışarıya bakmaya gittim. Salondaki kapıdan bahçeye çıktım. Hava kararmaya başlamıştı. Güneş git gide dağların arasına daha çok saklanıyordu. Etrafa bakındım. Güney yoktu. Emir'le hiç konuşamazdım. Yanıma baktım. Bir masa ve dört tane sandalye vardı. Birini çektim ve oturdum. Karşımdaki manzarayı izlemeye başladım. Sadece birkaç metre düzlük vardı sonra ağaçlar başlıyordu. Eğik bir arazisi olduğu için ağaçların boyları git gide küçülüyordu ve bu sefer deniz başlıyordu. Muhteşem maviliğini güneşin ışıklarına bırakmıştı. Güneş kendi hizasında denize sarı rengini bulaştırmış geri kalan yerlere güzelliğini vermediği için kararmaya başlamıştı. Bütün orman uyumaya başlıyordu. Kuşların sesi git gide azalıyordu. Bu görselliği bir daha göremeyecektim. Bizim oralarda parklar dışında yeşil bir renk yoktu. Burası bambaşkaydı. İnsanın ruhunu dinlendirecek yerlerdendi. Ölene kadar burada kalabilirim. Sadece bu manzarayı izleyeyim ve kimse bana karışmasın. Sandalyeye yaslandım. Burada sonsuza kadar uyuyabilirim. Güneş batana kadar oturdum. Etraf daha da kararınca deniz gözden kayboldu. Karanlık bana göre değildi. Ayağa kalktım. Bu manzaraya son bir bakış atıp içeri girdim. Hala kimse gelmemişti. Salonda gelmelerini bekleseydim iyi olurdu ama oturmaktan sıkıldım. Emir'e haber vermem gerekiyordu. Onun kapısına bir not bıraksam olurdu. Hem ondan uzak durmuş olurdum hem de konuşmamış olurdum. Şimdi de bir kağıt bir kalem bulmalıydım. Benim kaldığım oda da görmüştüm sanki. Salondan çıktım ve merdivenlere yöneldim. Merdivenleri çıktım. Ve kaldığım odaya girdim. Çabucak etrafta bir kağıt kalem aramaya başladım. Dolapları karıştırdım. Küçük bir kağıt bulamamıştım ama yine de bulmuştum. Kalemi de halledince odadan çıktım. Emir'in odasının önüne geldim. Kağıdı duvara yasladım ve yazmaya çalıştım; 'İnsanlar alemine...' kapı açıldı. Kafamı çevirdim. Emir de bana baktı. Anlamayan gözlerle ne yaptığımı merak ediyordu. Heyecanlanmıştım. Kafamı önüme çevirip yazmaya devam ettim; 'yarın gidecekmişiz."yazdım ve bakışlarımı yere çevirip kağıdı ona uzattım. Kağıdı alınca hızla onun yanından ayrıldım. Onu zor duruma sokmamış olmanın mutluluğu vardı içimde. Merdivenleri indim. Salona geçtim. Nedensiz yere heyecanlanmıştım. Ne yapacaktı sanki beni mi yiyecekti? Ondan korkuyor gibi yaparsam onu daha çok üzecektim. Yapmamam gereken şeyleri sonradan anlamaktan sıkıldım artık. Koltuğa oturdum. Kendime küserek gözlerimi saate dikip birinin eve gelmesini bekledim. Kapını kilitini duydum. Sevinçle ayağa kalktım. Kapıya gittim. Çağrı abi gelmişti. Beni görünce şaşırdı
"Hayırdır? Niye bu kadar mutlusun?"dedi. Mutlu değildim. Yalnızlıktan kurtulmuştum. Bundan kurtulduğum içinde mutluydum. Ben kendime nasıl dayanıyorum ya? Paradoksun tekiyim. Omzumu silktim
"Bu normal halim. Ee noldu bugün?"dedim. Bana beni ilk defa görmüş gibi bakıyordu
"Her zaman ki gibi."dedi. Bir de uzun cevap verirseniz şaşırırım. Hep sohbet açacak kişi ben olmak zorunda değilim. Kapıyı kapattı.Ona haberi direkt verdim
"Yarın gidiyoruz."dedim.Anlamadı
"Nereye?"
"İnsanlar alemine. Benim tarafa."dedi. Yorgun bir nefes aldı
"Hadi be. İşler yoğun olduğu zaman bir de."dedi. İyi yönünden bakmaya çalıştım
"İyi işte bizim tarafta dinlenme şansın olur."dedim. Çarpık şekilde güldü
"Buraya tekrar döndüğüm de işim diye bir şey olmayacak."dedi. Şaşırdım. Neden ki? Devam etti
"Sence kim insanlar alemine giden ve ne zaman döneceği bilinmeyen birini işyerinde tutar. Mantıklı olalım."dedi. Dâhi ben konuştum
"O zaman insanlar aleminde çalışırsın. Buraya gelince de başka bir işe başlarsın. Çok zor değil ya."dedim. Sanki çalıştım da. Kafasını iki yana salladı. Salona doğru yürüdü
"Keşke dediğin gibi olabilse. Basit düşünüyorsun. Bunlar sandığından daha karmaşık."dedi. Anlatmaya çalışabilirdi. Koltuğa geçti. Eline kumadayı aldı. Merdivenlerde Emir'i gördüm. Hemen konuştum
"Tamam ben odadayım."dedim. Üsteledi
"Gel otur film izlerdik."dedi. Emir salona geldi. Gitmem gerekiyordu
"Yarına hazırlanmam gerek."dedi. Güldü
"Tamam da senin eşyan yok."dedi. Haklıydı. Yalan uydur bakalım. Ben de güldüm
"Biliyorum. Yarına ruhumu hazırlamam gerekiyor. Ne de olsa uzun süredir oradan ayrı kaldım. Psikolojimi düzeltmem gerek."dedim. Ne kadar saçma konuştum. Dudaklarını birbirine bastırdı ve kafasını salladı. Dalga geçmişti. Buna takılacak değilim. Hemen arkamı döndüm. Hiç Emir'e bakmamaya çalışarak merdivelere gittim. Hızlıca merdivenleri çıktım. Odaya gelince kapıyı kapattım. Ondan uzak durmaya çalıştığım anlıyordur değil mi? Ondan korktuğumu filan değil. Yatağa geçtim. Daha yeni de dediğim gibi. Yarına hazırlanmam gerek. Gözlerimi kapayıp olabilecek şeyleri düşündüm. Biz insanlar alemine gidince nerede kalacaktık? Bence bizim evde kalalım. Annemin inadına burnunun dibinde duralım. Onun çok iyi açıklarını biliyorum. Koz olarak onları kullanabilirdim. Vampir olması bir numaraydı. Emre ve Toprak annelerinin bir vampir olduğunu bilmiyordur. Neyse daha sonra onlarla aynı okula gideriz. Şimdi on ikiydik. Yeni arkadaşlarımla okul muhteşem olurdu. Direkt aklıma Bora geldi. Ona ne oldu acaba? Uzun süredir onunla ilgili bir şey bilmiyorum. O da insanlar alemindeydi yoksa? Hala aynı okulda olabilir. Hayır olmasın yoksa onun bana yaptıkları sürekli beynimi işgal eder. İster istemez bana yaptıkları aklıma geldi. Gözlerimi açtım. Düşünmeyi yarıda kestim. Birisiyle dertleşmem gerek. Susacak sadece dinleyecek biri. Sanırım tek adres vardı. Arkama döndüm. Yastığı alıp dik tutup bazanın başlığına dayadım. İçimi dökme zamanıydı. Bağdaş kurdum ve konuşmaya başladım
"Ben cidden aptalım. Onun beni seveceğini sandım. Ama o kadar iyi oynuyordu ki rolünü. Düşünebiliyor musun vampir miş? Ben de şaşırdım. Hayır sen ne ara eğitim aldın da bizim okula geldin? Kesin ölümsüz bu. Bence de ölümsüz bu yüzden her sene aynı tipte duruyor. Haklısın insan çok değişmez ama o hiç büyüyor gibi de gözükmüyordu. Tamam onu geçtim annem kendini nasıl sakladı? Kaç senedir onun yanında kaldım. Nefsi hiç mi dürtmedi beni öldürmesi için? Hakkını yememek lazım iyi dayanmış. Onu yeri geldiğinde baya sinirlendiriyordum yani. Acaba Toprak ve Emre de mi vampir? Olsalardı belli ederlerdi ya. Onlar eğitilmediler de yani kesin birini öldürmeye çalışırlardı..."kapı tıklatıldı. Sustum. Kapı açıldı. Emir'di. Neler olduğuna baktı. Sonra bir şey demeden kapıyı kapattı. Kesin duydu beni. Yastıkla konuştuğumu duydu. İyice deli sanacak beni. Oflayarak kafamı yastığın içine gömdüm. Aferin sana Mary. Yine yaptın yapacağını. Yatağa uzandım. Bugün daha fazla rezil olmadan yarın olsun istiyorum. Biran önce uyursam bu olabilirdi. Gözlerimi kapadım. Emir'i tekrar kazanmak için planlar yapmaya başladım. Yine onun dibinden ayrılmayabilirdim. Hayır böyle daha da sinirli oluyor. Uzak dursam... hayır ya bu sefer de zamana bırakırsam hiçbir şey olmuyor. Buldum. O canavarlar geldiğinde korkmadığımı, sorunun onda olmadığını kanıtlamalıydım. Bunu nasıl yapacaktım? Öncelikle onu canavar olarak görüyordum. O şeytandan nasıl korkmamayı başaracaktım? Gözlerimi açtım. Hiçbir şey işe yaramıyor. Aklımda sorular olunca hiç uyuyamıyorum. Saat de geç olmaya başlamıştı. Tek başına uyuyabilir miyim ki? Emir'in yanında yatmaya alıştım. Ondan izinsiz yanına yatsam kızar mıydı? Tabi ki kızardı. Ama şimdiden korkmaya başladım. Aşağıdan televizyon sesleri geliyordu. Bu beni daha da güvende hissettiriyordu. Tekrar yattım. Onlar uyumadan ben uyusam iyi olurdu. Ve yine gözlerimi kapadım. Kafamdan her şeyi uzaklaştırdım. Evet oluyordu. Uyku yavaş yavaş üstüme çökmüştü. Mutlulukla uykuya daldım.

BLOODY MARY 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin