Beraber koridorda ilerledik. Güney'i gördüm. Bizim yanımıza geliyordu. Karşımızda durdu. Sevecen sesle konuştu
"Tamamdır gidebiliriz. Sensiz hiçbir anlamı olmayan evine gidelim."dedi. İltifatı beni şaşırttı. Emir öksürdü
"Çok konuşmada ayıcığı Mary'nin elinden al."dedi. Ayıcığımla ne alıp veremediği var? Hemen bana baktı ve devam etti
"Sana hiçbir şey taşıttırmam. Bu ayın olsun ya da olmasın. İtiraz istemiyorum. Ver ayını hadi."dedi. Çok tehditkar söylemişti. Suratımı astım ve ayımı Güney'e uzattım. Fırsatçı Güney de hemen aldı. Bir şey demeyip hastaneden çıktık. Bu kadar çabuk pes etmemeliydim. Biraz Emir'i süründürmeliydim. Yufka yürekli olmak çok kötüydü. Yolun kenarına geldik. Taksi beklemeye başladık. Çok beklemeden bir taksi geldi. Güney onu durdurdu. Emir arka kapıyı açtı ve geçmemi bekledi. Arabaya geçtim. Ardımdan o geldi. Güney ön tarafa oturdu. Kapıları kapattılar. Güney ayıyı bu tarafa uzattı
"Biraz o tarafta durabilir mi? Buraya sığmıyor."dedi. Emir bana izin vermeden hemen kendisi ayıyı aldı. Emir bana yanaştı ve diğer tarafına ayıyı koydu. Bu fazlaydı. Ayımla arama giriyordu. Eve dönünce buna izin vermeyecektim. Emir kolunu omzuma attı ve beni kendine çekti. Onun göğsüne yaslandım. Güney taksiciye evin adresini verdi. Üstünde beyaz bir tişört vardı. Altında klasik bir siyah pantalon vardı. İster istemez aklıma Markus geldi. Bunu bana nasıl yapardı? O kadar şey olmuştu aramızda. Bana herkese davrandığından daha başka davranıyordu. Benim yaşamamı istiyordu. Ona hayat borçluydum. Ama ona hiç güvenmemem gerekiyormuş. Bana nedensizce nefret de duyuyordu. Hem başka davranıyor hem de acı çekmemi istiyordu. Benim iyi olmam için yanımda duruyordu, destek oluyordu ama bir yandan da sadistliği için beni kullanıyordu. Onu anlamak için ne kadar uğraşsam da hiç ilerleyemiyordum. Hep aynı yerdeydim. 'Markus neden bunu yapıyor?' diye kendime sorunca cevaplanmadan bir kenara itiliyordu. Bu sorunun cevabını o da bilmiyordu bence. O da bunu cevaplayamıyordu. Eğer bilseydi bu çelişkiyi devam ettirmezdi. Onunla ilgili verdiğim tek karar vardı; onu hayatımdan çıkarmak. Ona bunu yapmayı hiç istemiyordum. Can borçlu olduğum kişiye bunu asla yapamazdım. O ise bunun olması için çok uğraştı. Ve istediği oldu. O hayatımda hiç olmamış gibi davranacağım. Yine zorlanacağım ama bunu yapmazsam sonunda çok üzüleceğim, çok üzecek ve çokta üzeceğim. Emir'i üzeceğim. Bu kararımla çok mutlu olacağına eminim. Her şey böyle daha iyi olacak. Buna inanıyorum. Birkaç dakika sonra Emir konuştu
"Ve işte geldik."dedi. Kafamı kaldırdım. Emir kolunu omzumdan çekti. Cama baktım. Evet ev biraz ilerdeydi. Taksici arabayı yolun kenarına çekti. Emir kapıyı açtı. Güney de parayı ödedi. Emir ayıyı kucakladı ve poşeti aldı. Arabadan çıktı. Ben de arabadan indim. Kapıyı kapattım. Güney de geldi. Ayıyı ve poşetleri Emir'in elinden aldı ve önden gitmeye başladı. Ben de arkasından gidecekken Emir kolumdan tuttu. Ona döndüm. Eğildi ve beni kucakladı. Beklemiyordum. Ve çok hızlı yapmıştı. Onun boynuna tutundum. Gülerek konuştu
"Hiç şaşırma yapacağım demiştim."dedi. Gülümsedim. Yolun ortasında yapması hoş değildi. Komşuların dedikodusu olmuştum. Güney'in peşinden gittik. Güney kapıyı tutmuş bizi bekliyordu. İçeri girdik. Emir beni rahatlıkla taşıyordu. Zorlanıyor gibi görünmüyordu. O kasları boşuna yapmadı değil mi? Merdivenleri çıktık. Daireye geldik. Güney zile bastı. Kapı kısa süre içinde açıldı. Kader kafasını uzattı. Bana yavru köpek bakışları attı
"Merhaba Mary. İyi misin? En iyisi içeri geçin."dedi. Emir beni yere indirdi. Ellerimi onun boynundan çektim. Kader kapıyı açtı. İçeri geçtim ve ayakkabılarımı çıkarmaya başladım. Güney ve Emir de geçti. Kader'e küsmüştüm. O gün bana ayakkabılarımı giydirdiği için. Öyle yapmasaydı belki gitmeyecektim Markus'la. Hayır nasıl olsa gidecektim ama bu gecikebilirdi. Kader'in yüzüne bile bakmadan salona geçtim. Hızlı olamıyordum bacağım yüzünden. Böyle olunca da yaptığım atar pek de yeterli gözükmüyordu. Salona girdim ve neye uğradığımı şaşırdım. Her yer süslenmişti. Balonlar, süslemeler. Bu ne içindi? Batın, Seda ve Çağrı abi gülerek bana bakıyorlardı. Güneylerde geldi. Hepsi bir ağzından konuştular
"İyi ki doğdun Mary. İyi ki doğdun Mary..."diyorlardı. Ne!? Doğum günüm mü? Bunu gerçekten unutmuştum. Ama tuhaf bir gerçek var ki benim doğum günüm 14 Eylül'dü. Bugün Eylül'ün 18'i! Emir bana arkadan sarıldı
"Biliyorum doğum günün dört gün önceydi ama aksaklıklar yüzünden bugüne kadar ertelendi. Bunun açıklamasını sonra yaparım canım."dedi. Şimdi duygulanabilirdim. Gözlerimden yaşlar geldi. Canım arkadaşlarım benim doğum günümü kutluyorlardı. Arkamı döndüm ve Emir'e sarıldım. Kafamı boynuna dayadım. Bütün gözyaşlarımı ona da bulaştırdım. Zar zor söyleyebildim
"Teşekkür ederim. İyi ki doğmuşsunuz ve iyi ki varsınız."dedim. Benden ayrıldı. Eliyle gözlerimin etrafını sildi
"Ağlamak yok bugün. Benim için yapma tamam mı?"dedi. Kafamı salladım. Eğilip yanağım bir öpücük kondurdu. Emir geri çekildi. Güney hemen geldi ve konuştu
"Sana demiştim bu yaptıklarımızın sebebini öğrendiğinde çok güleceksin diye. Ve yine yanıldım. Ağlıyorsun şuan. Haksız çıkmayı sevmem adamım, çabuk o yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştir."dedi. Güldüm
"İşte böyle."dedi ve o da bana sarıldı. Ben bunları nasıl affedemem? Bana sürpriz doğum günü partisi yapmışlar. Hayır ağlama Mary. Günün sonunda doyasıya ağla. Kimse olmadığında. Güney ayrıldı. Kader geldi. Süt dökmüş kedi gibi sesini kısarak konuştu
"Gerçekten hatam vardı. Markus egoistinin bana emir verdiğine mi yanayım? Seni kalbini kırdığıma mı? Yoksa seni ona ellerimle teslim ettiğime mi yanayım? Beni affetmişsindir umarım."dedi. Batın koşarak geldi ve onun arkasına geçti
"Bence affetme işini topluca yap. Hepimiz masumuz çünkü. Hem ben nasıl suçsuzum anlatamam. O kadar suçsuzum ki şimdiye kadar böyle suçsuz birisi görülmemiştir. Hatta en önce beni affetmelisin."dedi. Güney araya girdi
"Şşş orada dur bakalım. Mary en önce beni affetti. Sonra Emir'i. Sıraya kaynak yapma."dedi. Çağrı abi konuştu. Ona döndüm
"Bence bir susun önce. Hem ben hepsinden daha suçsuzum. Matematik notların için beni hepsinden önce affetmen çok mantıklı olur."dedi. Çağrı abi artık bizim matematik dersimize mi girecekti? Bu muhteşemdi. Öğretmenimiz çok yakışıklı, kurtadam ve benim sevgilimin abisi. Hayatımın en güzel okul senesi olacak. Emir bu sefer araya girdi
"Araya başka konuları sıkıştırmayalım. Hem bize bu fikri veren sendin. Düşündüm de en suçlu senmişsin aramızda."dedi. Bu konu uzuyordu. Konuşmayan Seda kalmıştı ve o da girdi araya
"Bir dakika ya. Beni hiç hesaba katmıyorsunuz. Ben sürü psikolojisiyle yaptım bunları yoksa bu fikir saçmaydı."dedi. Batın da durmadı
"Ve ben de onun sevgilisi olduğum için en az onun kadar suçsuzum."dedi. Güney karşılık verdi
"Ne alaka? Mesela Kader suçlu ama ben suçsuzum. Sevgili olmak bir şey değiştirmiyor."dedi. Kader konuştu
"Ben miyim suçlu? Ne yapmışım ben ya?"dedi. Emir gayet sakince konuştu
"Tamam bu kadar yeter. Son noktayı koyuyorum. Batın haklı; sevgililerden kaynaklanıyor. Sevgilileri olan suçsuz. Ve bakıyorum ki abimin bir sevgilisi yok. Aaa bak sen şu işe bütün suç senin üstüne yıkıldı tıpkı bana yaptığın gibi."dedi. Çağrı abi cool tavrıyla konuştu
"Büyüklük bende kalsın. Çoluk çocukla uğraşmayacağım."dedi. Diğerleri bir ooo çekti. Gaza getirmeye çalışıyorlardı. Güney konuştu
"Gençler bu laf atma işini sonraya bıraksak. Bir doğum günü çocuğu ve doğum günü pastamız var."dedi. Etrafa bakındım. Televizyonu kaldırmışlardı. Mutfaktaki masa salondaydı ve abur cuburla doluydu. Her yerde konfetiler vardı. Kalpli balonlar bile vardı. Tekrar duygulandım. Emir için çabucak toparlandım. Emir elimden tuttu ve masaya götürdü. Masanın üzerinde kocaman bir pasta vardı. Diğerleri de geldiler. Pastanın üzerinde bir sürü mum vardı. Gözlerimi kapadım ve bir dilek tuttum. Sonra gözlerimi açıp mumları üfledim. İkinci defa üflemek zorunda kaldım ama söndürmeyi başarmıştım. Hepsi alkışladı beni. Emir saygıyla bana bıçağı uzattı. Bıçağı aldım. Pasta çok güzeldi. Bol çikolatalı meyvelerle süslü bir şeydi. Kesmekte zorlandım. Emir elimi tuttu ve beraber pastadan ilk dilimi kestik. Elimi bıraktı ve pastayı daha rahat şekilde böldüm. Ben tabağıma bir dilim pasta aldım. Sonra aradan çekildim ve onlarda tabaklarına pasta koydular. Emir de elinde pastayla yanıma geldi
"Ayakta durma fazla hadi otur sen."dedi ve belime girdi. Koltuğa oturttu. Ona karşı çıkmayacaktım. Bugün çok güzeldi. Diğerleri de geldiler. Koltuklara geçtiler. Çağrı abi oturmadı. O da gidip pop bir müzik açtı. Emir'e döndüm. Dudağının kenarına pastanın çikolatasını sürerken gördüm. Basılmış gibi tepki verdi
"Tüh yakalandım. Sen bunu görmemiş farz et. Mary acaba dudağımın kenarında çikolata var mı?"dedi. Tatlılığı pastayı gölgede bırakıyordu
"Hayır yok."
"Emin misin? Daha yakından bak istersen."dedi. Bana yaklaştı. Çenesini gösterdi. Onun elini tuttum
"A evet varmış."dedim ve elini çenesine götürdüm. Birden suratıma yapıştırılan pastayla çığlık attım. Sol tarafım çikolata olmuştu. Bunu yapan Emir'di. Bana sırıtarak bakıyordu. Herkes güldü. Onun elini sertçe bıraktım. Çağrı abi bu tarafa geldi. Ona mızmızlandım
"Ya şu kardeşine bir şey söyle. Yaptığı şeye bak."dedim. Ayağa kalktım. Bir şey diyecekken bu sefer onun suratına pastayı ben yapıştırdım. Tam yüzüneydi. Çok komikti. Çağrı abi güldü
"Mary sen de mi? Biraz olgun olun."dedi ve hemen Emir'e elindeki pastayı fırlattı. Yüzüne fazla gelmemişti. Saçları pastayla ilgileniyorlardı. Çağrı abinin yanına geçtim ve doyasıya Emir'e güldüm. Diğerleri de birbirlerine pasta atıyorlardı. Güney'in her yeri pastadan nasibini almıştı. Çünkü hem Batın hem Kader saldırmıştı. Seda Batın'ı hallediyor, Güney ise intikam alma çabasındaydı. Emir ayağa kalktı
"Güzel yedik pastayı."dedi. Ama herkes yememişti. Seda temizdi. Onların yanına gittim. Seda Batın'ı kahkalar atarak izlerken ona sarıldım. Sol yanağımdaki çikolatayı onu suratına sürttürdüm. Adalet! Beni itelemeye çalıştî. Umursamadım
"Sana hiç sarılamadım da. Çok özlemişim."dedim. Elimdeki çikolataları da onun saçlarına sürdüm. Bu kadar yeterdi. Ondan ayrıldım ve Emir'in arkasına saklandım. Seda masadaki çikolatadan avuçladı ve koşarak geldi. Emir'e bağırdım
"Koru beni! Beni savun! Hadi canım kurtum!"dedim. Seda bana Emir'in etrafından dolaşarak ulaşmaya çalıştı. Emir buna izin vermedi. Müziğin sesi burada yükseliyordu. Emir de bağırmak zorunda kaldı
"Bunu yapmak için beni çikolataya bulaman gerek."dedi. Seda anında elindeki çikolatayı onun suratına yapıştırdı. Emir bunu beklemiyordu
"Yapacağını düşünmemiştim."dedi. Seda'nın omuzlarından tuttu ve uzaklaştırdı
"Onunla ben ilgilenirim. İntikamını alacağım."dedi. Beni satmıştı. Şakacıktan demiştir onu. Ve bu arada etraf batmıştı. İyi ki annem evde değil. Sahi Toprak neredeydi? Emir tekrar yanıma geldi. Elimden tutup mutfağa götürdü. Sanırım temizlenecektik. Mutfağa girdik. Kapıyı kapattı. Yüzü çok komik ve lezzetliydi. Ondan bir ısırık alabilirdim. Sapıtma Mary. Karşıma geçti. Eliyle sol yanağımdaki çikolatayı sildi. Bende onun yanağına uzandım. Eğildi ve yanağımdan öptü. Dudaklarını kaldırmadan konuştu
"Bunu yapmamak için kendimi zor tuttum."dedi. Güldüm
"E aynısını ben de sana yaparsam ödeşmiş oluruz."dedim. Bir süre daha dudakları yanağımda kaldıktan sonra onları kaldırdı. Karşıma geçti. Yanağındaki elimi çektim. Uzanıp onun yanağını öptüm. Çikolata dudaklarıma bulaşmıştı. Ondan ayrıldım. Gözlerini dudaklarıma dikti. Parmaklarını dudaklarıma dokundurdu. Yine kızarmaya başlamıştım. Baş parmağını dudağıma sürttürdü. Hemen elimin tersiyle dudağımdaki çikolatayı sildim. Gülümsedi. Elini çekti. Lavaboya gitti ve musluğu açtı. Ellerini yıkadı. Sonra da yüzünü yıkadı. Bana döndü. Çikolatanın hepsini çıkaramamıştı. Alnında hala vardı. Ona söylemedim. Ben de lavaboya geçtim ve ellerimi yıkadım. Yüzümü de yıkayınca musluğu kapattım. Ona baktım. Yüzümden damlacıklar akıyordu. Emir'e sarıldım. Bu sefer yüzümdeki suyu onun tişörtüne sildim. Bugün pisleşmiştim. Sarılmama karşılık vermedi tabi ki. Yeteri kadar kurulanınca ondan ayrıldım. Bana gözlerini kısmış şekilde bakıyordu. Kapı açıldı. Kimin geldiğine baktım. Batın ve Seda'ydı. Emir beni kucakladı. Dengemi kaybettim. Az kalsın düşecektim. Onun omuzlarını sıkıca kavradım. Fısıldadı
"Biraz şunları kıskandıralım değil mi?"dedi ve yüksek sesle konuştu
"Ah prensesim senin incinmeni asla istemem. Zira senin başına bir şey gelse ben ne yaparım? Çölde açmayı bekleyen bir nilüfer olurdum galiba. Onun suya ihtiyacı olduğu kadar benim de sana ihtiyacım var."dedi. Onu gülerek dinliyordum. Batın ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Seda ise gerçekten kıskanmıştı. Emir'e ters ters bakıyordu. Mutfağın çıkışına gittik. Yine onların duyması için yüksek sesle konuştu
"Nefesimsin. Kalbimi söktün lakin oradan kan değil aşk suyu akıyor. Bir kalbimin daha olmasını ve sana onu kaptırmayı ne kadar çok isterim bilemezsin."dedi. Mutfaktan çıkmıştık. Güldü
"Seda'yı gördün mü? Nasıl kıskandı ama."dedi. Salona gidiyorduk
"Aşk suyu?"dedim. Dudağını büzdü
"O an aklıma o geldi. Uydurdum bir şeyler."dedi. Biraz çirkefleştim
"İstediğin zaman romantik olabiliyormuşsun."dedim. Bana anlamsızca baktı
"Sence bu romantik miydi? Saçma sapan konuştum."dedi. Bence romantikti ve dedikleri o kadar saçma değildi. Bozulmuştum
"Güzeldi bence."dedim sessizce. Salona gelmiştik. Slow bir müzik açılmıştı. Güney ve Kader dans ediyordu. Çok tatlılardı. Seda'nın ne hissettiğini anladım. Emir beni koltuğa yavaşça bıraktı. Kulağıma fısıldadı
"Sen benim romantik halimi görmemişsin. Yakında onu da göstereceğim. Daha yeni ettiğin iltifatların daha iyilerine layıksın bir tanem."diyerek şimdiden romantik biri olmuştu. Doğruldu. Ona bakamadım. Çağrı abi bu tarafa geldi. Yüzünde sinsi bir gülüş vardı. Abi kardeş kavgası kaldığı yerden devam edecekti galiba. Emir'e hiç bakmadan benimle konuştu
"Bu dansı bana lütfeder misiniz?"dedi. Elini nazikçe uzattı. Emir sert bir sesle konuştu
"Kızın bacağı yaralı, olmaz."dedi. Abartıyordu. Sakat değilim ne de olsa. İstekli şekilde Çağrı abiye cevap verdim
"Tamam olur."dedim. Emir bana delici bakışlar attı. Kalkacakken omzumdan tuttu ve beni tekrar oturttu
"Canım senin durumun iyi değil. Dans etmesen hani çok güzel olur."dedi. Şimdi belli oldu, kıskançlık. Direttim
"Ben dans etmek istiyorum. Durumum da gayet iyi."dedim. Çağrı abi onun elini çekti
"Zorlama bence. Kızı özgür bırak."dedi. Emir yine sinirlenmişti. Bir şey demedi ve koltuğa oturdu. Bana trip atıyordu. Bu eğlenceliydi. Çağrı abinin elini tuttum ve ayağa kalktım. Salonun ortasına götürdü. Bana döndü. Elini hafifçe belime götürdü. Bende onun omzuna elimi koydum. Dans etmeyi bilmediğimin farkına vardım. Eğildim ve fısıldadım
"Dans etmeyi bilmiyorum sanırım."dedim. O da eğildi
"Bence ben de bilmiyorum."dedi. Güldüm. Devam etti
"Sonunda Emir sinir olacaksa her türlü dansı edebilirim seninle. Doğaçlama takılacağız başka çare yok."dedi. Müziğin ritmine göre dans ediliyordu. Yani Kaderler öyle yapıyordu. Ben de onlara ayak uydurmaya çalıştım. Çağrı abi de pek dans etmeyi bilmiyor gibi değildi. Gayet iyiydi. Beni biraz daha kendine çekti. Çok fenaydı. Emir'in sinir olması için elinden geleni yapıyordu. Uzun, çok uzun süredir aklıma takılan bir soruyu sormak istedim. Ona yaklaştım ve sesimi kıstım
"Bir şey sorabilir miyim?"
"Tabi ki."
"Sizin aleminizde gördüğüm kadarıyla herkes yakışıklı ya da güzeldi. Kimse normal düzeyde bile değildi. Bunun bir sebebi var mı?"dedim. Gülüş sesini duydum
"Evet var. Özel bir varlık olunca bu otomatik olarak oluyor. Ve kaslarda buna bağlı olarak oluşuyor. Tabi kasların da devamlılığını getirmek kişiye kalıyor. Antreman filan yapman gerek."dedi. Büyük bir soru işareti kanatlanıp uçtu. Hafifledim sanki. Sesini kıstı
"Mary bana yaslansana. Emir'in surat ifadesini merak ediyorum."dedi. Cidden mi? İki kardeş çok tatlı anlaşıyorlardı. Onun dediğini yaptım. Kafamı onun omzuna koydum. Emir çıldırıyor buna eminim. Kaşındığımın da farkındayım. Onu süründürmek istemiştim ve isteğime ulaşıyordum. Bir özürle affetmiştim ama tam anlamıyla değil. Çağrı abi konuştu
"Şuna bak ya. Çok kıskanç bir sevgilin var. Bu tarafa hiç bakmıyor. Atarlı işte."dedi. Emir'den başkasını beklemezdim. Devam etti
"Eğer iyi değilsen dans etmeyi bırakabiliriz."
"Yok iyiyim."dedim hemen.
"Yarın okullar açılıyor. Hazır mısın?"dedi. Okul mu? Çok güzel bir tatil yaptım değil mi? Şimdiden derslerin yükünü omuzlarımda hissetttim. Yorgunca konuştum
"Hiç değilim. Yaz tatiline tekrar başlamak istiyorum."
"Ama o kadar senin matematik öğretmenin oldum. Seni torpilli bir öğrenci yapacaktım."dedi. Ne olursa olsun okula başlama isteği gelmiyordu. Ruhumu baştan aşağı yenilemem gerekiyordu. Bunu nasıl yapacağımı da bilmiyordum
"En azından okulda havam olacak."dedim. Çağrı abi hızlıca konuştu
"Emir geliyor. Geçmiş olsun canım."dedi. Kafamı kaldırdım. Emir yanımızda belirdi. Bana sert bakışlar attı
"Dans etmeniz bitti mi acaba? Bacağın bana yeterli olduğunu söyledi de."dedi. Çağrı abi beni bıraktı. Ben de ondan ayrıldım. Emir elimi tuttu ve yürümem için zorladı. Onun peşinden gittim. Bu sefer koltuğa götürmüyordu odaya götürüyordu. Yine ne yapacaktı? Odaya geldik. Kapıyı açtı ve içeri girdik. Kapıyı kapattı. Elimi sıkı şekilde tutuyordu. Yatağın oraya götürdü. Elimi bıraktı. Örtüyü açtı ve bana bakmadan konuştu
"Hadi yat. Dinlenmen gerekiyor."dedo. Ne! Asla! Öğlendi ve ne dinlenmesi? Ondan uzaklaştım
"Hayır. Hem de doğum günümde."dedim. Bana yine sert bakışlarını attı
"Yarın okul var ve dinlenmelisin."dedi. Kapıya doğru yavaş adımlarla ilerliyordum. Aklımda kaçmak vardı. Örtüyü bıraktı ve bana doğru geldi. Sesimi yükselttim
"Asla dinlenmem! Bunu yapmaya hakkın yok."dedim. Bana büyük adımlar atarak yaklaşıyordu. Hemen kapıya koştum. Kolumdan tuttu ve beni çekti. Onun kollarından kurtulmaya çalıştım. Beni sıkıca sarmıştı ve geri geri giderek yatağa doğru götürüyordu. Onu ısırmak aklıma geldi ama yapamadım. Canı acıyabilirdi. Yatağa getirdi. Bir kolunu bırakınca hemen kurtulmaya çabaladım. Ve kurtulmuştum. Onun kolunu kavradım ve sırtına büktüm. Çok güçlüydü. Kolunu kurtardı ve elbisemden tutup çekti. Yatağa düştüm. Üstüme geçti ve bileklerimden tutmaya çalıştı. Buna izin vermedim ve onun karnına baskı uygulayarak itmeye çalıştım. Elim fazla kaydı ve bir kumaş sesiyle donup kaldım. Emir'in tişörtünü yırtmıştım. O da buna şaşırdı. Daha çok komiğine gitti. Beni rahat bıraktı, üzerimden çekildi. Oh be üzerimden bir kurt kalktı. Tişörtüne bakındı. Onu itmeye çalıştığımda o bölge yırtılmıştı. Hemen kendimi affettirmeye çabalarına giriştim
"Çok özür dilerim. Bilmeden oldu. Seni iteyim derken birden yırtıldı. Gerçekten üzgünüm."dedim. Kaşlarını çattı
"Bunu sen istedin. Sana ceza olarak kaslarımla baş başa bırakıyorum."dedi ve tişörtünü çıkardı. Ceza mı? Haha çok komik. Gözlerimi onun yüzünde sabitlemeye çalıştım
"Hayır olmaz. Biri gelecek şimdi yanlış anlayacaklar. Hadi onların yanına gidelim."dedim. Tişörtü yatağın üzerine attı. Kasları bu kadar mükemmel olmak zorunda mı?
"Niye gelsinler? Ve bu arada dinleneceksin nokta. Sen bende bir şey fark etmedin mi?"dedi. Onu incelemem için yapıyordu? İster istemez bakındım. Yine aynı tatlılık, yine aynı dizili baklavalar. Dudağımı büzdüm
"Hayır bir şey yok."dedim. Elini karnına götürdü
"Nasıl bir şey yok. Senin için daha fazla karın kası yaptım. Bu kadar değillerdi."dedi. Şaka gibi ya? Bana nispet olsun diye yapıyor. Karın kaslarına baktım. Dikkatli bakınca anlaşılıyordu. Evet şimdi çok daha iyiydi. Kafamı sallayıp geçiştirdim. Nefsime hakim olarak başka yere baktım. Yanıma oturdu
"Tamam dinlenmemen için izin vereceğim ama bir şartla."dedi. Ona neşeyle baktım
"Tamam kabul."dedim. Kaşlarını kaldırdı
"Cesursun. Daha ne istediğimi sormadın."
"Ne istiyorsun?"dedim. Yüzüne çapkın bir gülüş yerleştirdi
"Bana böyleyken sarıl."dedi. Üstüne bir şey giyemez mi? O kadar da kötü, utanılacak bir şey değil. Onu bekletmedim ve ona sarıldım. Ellerimi onun sırtına koydum. Sıcaklığını tam anlamıyla hissediyordum. Sıcak bir ten. Bir elimi ensesindeki saçlarına götürdüm ve oynadım. O da bana samimiyetle sarılıyordu. İyi ki bana aşıksın Emir. Dünyanın o kadar da kötü olmadığını seninle anlıyorum. Klişe hayalleri olan bir kızın hayatına girerek onu gerçeklerle yüzleştirdin. Birisi için feda edecek cesareti oldu. Birilerini mutlu görmek için yapamayacağı şeyin olmadığını anladı. Ona aşkı anlattın. Ona savaşmayı öğrettin. Yaşamayı yaşayarak öğrettin. O kız sana o kadar çok şey borçlandı ki yine bu borçları ödeyemeyecek diye korkuyor. En büyük borcu ise aşkı. Tıpkı senin ona aşık olduğun gibi o da sana aşık olamazsa bu borcu asla ödeyemez. O kıza bunu da anlatman gerek. Nasıl aşık olunacağını? Nasıl bu kadar sadık olunması gerektiğini onunla paylaşman gerek. Ya senin kadar aşık değilse? O kız bundan çok korkuyor Emir. Çok korkuyorum. Seni üzmekten, seni kaybetmekten. Buna izin vermemeyi de öğretecek misin bana? Lütfen öğret. Kendim öğrenmeye kalkışırsam çok büyük hatalar yapacağımı biliyorum. Bana yardım etmelisin. Yardım etmek zorundasın. Seni hak etmem için ne yapmam gerekiyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY 2
VampireSevinmeye, üzülmeye, korkmaya, umutsuzluğa kapılmaya bile fırsat kalmalarına izin vermeyen olaylar bu kez insanlar aleminde. Mary hariç bütün arkadaşlarının zorlanacağı bu alemde her şey kaldığı yerden devam ediyor...