Birden belime biri girdi. Hemen kafamı çevirdim, Emir'di. Pencereye bakıyordu. O da elini kaldırdı ve cama yazı yazmaya başladı. Adımın yanına kalp çizdi ve kalbin yanına kendi adını yazdı. Gülümsedim. Bana döndü. Eskisi gibi gülümsüyordu. Tozlu parmağındaki tozu burnuma sürdü. Ben de parmağımı yanağına sürdüm. Gri bir çizgi olmuştu. Eğilip yanağımı öptü. Ben de onun yanağından öptüm. Diğer elini de belime koydu. Beni kendine çekti. Kulağıma eğildi
"Barıştık mı?"dedi. Boyu benden uzundu. Ayaklarımın ucunda yükseldim ve onun kulağına fısıldadım
"Küsmedik ki."dedim. Kafasını daha da eğdi ve boynuma dudaklarını bastırdı. Ben de bir şey yapmak istiyordum. Ellerimi sırtına koydum. Aklıma başka bir şey gelmiyordu. Kafasını boynumdan çekti. Bana baktı
"O zaman bana bir daha küsmüşüz gibi davranma."dedi. İtirazım hazırdı
"Öyle davranmaya başlayan sendin."dedim. O da kendini savunmaya başladı
"Neden öyle davrandığımı biliyorsun."dedi. Kaşlarımı havaya kaldırdım
"Sen bana öyle davranırsan ben sana nasıl yakın davranabilirdim?"dedim. Çarpık bir gülümseme oluştu suratında
"Bak işte şöyle davranmalıydın."dedi ve belimdeki elini bacağıma indirdi. Ne yapıyor? İki elini de bacaklarıma götürdü. Bu beni rahatsız etti. Bir çırpıda beni kucağına aldı. Düşmeyeyim diye bacaklarıma ona sardım. Bu hiç iyi bir pozisyon değildi. İlerledi ve duvara beni yasladı. Ve yaklaşmaya başladı. Sonunun nereye gideceği çok açıktı. Kekeledim
"E-mir. Bunu ya-pacak mıyız?"dedim. Cevabı belli değil miydi? Kafasını salladı. Gözlerimi kapadım. Ben buna ne zaman hazır olacağım? Büyümeyecek miyim? Daha da yaklaştı. Burnunu yanağıma sürttü. Dudaklarıma doğru gitti. Çeneme geldi. Dudağını bastırdı. Sonra milim milim yukarı kaydırarak öpmeye devam etti. Sınıra gelince durdu. Dudaklarını kaldırdı ama bu yakın mesafeyi korudu
"Öpmeme izin veriyor musun?"dedi. Nefesi dudaklarıma çarpıyordu. Çok sıcaktı. Cevap vermek istemiyordum. Yavaşça benden uzaklaştı
"Sen ne zaman istersen demiştim. Yine aynısını diyeceğim. Bunu ne zaman yapmak istersek o zaman yapalım."dedi. Bu çok iyi bir şeydi ama yapmadığımızda da beni sürekli sıkıştırıyordu. Gözlerimi açtım. Hala çok yakındık. On santim kadar vardı. Sonradan kafamı taşlara vuracağım kendimle küseceğim bir hareket yaptım. O ne olduğunu anlamadan onun dudaklarına yapıştım. Anında pişman olmuştum. O mekanı terk etmek istiyordum. Şaşkınlığından kurtulup öpmeme karşılık verebilirdi. Hemen dudaklarından ayrıldım. Bacaklarımı açtım ve onun kucağından indim. Koşarak odadan çıktım. Salak, aptal Mary. Bu yapılır mı? Emir bunun peşini bırakmayacak. Yanaklarım kızardı. Eğer kızlar görürse öğrenmeye çalışacaklardı. Of ya. Bunu neden yaptım ki? İlk önce banyoya girdim. Kapıyı kilitledim ve aynanın karşısına geçtim. Birazda aynadan kendime bakarak saydırdım. Ben nasıl Emir'in yüzüne bakacaktım? Musluğu açtım. Suyu yüzüme çarptım. Bu iyi geliyordu. Kendimi daha rahat hissedince musluğu kapattım. İçeride biraz daha bekleyip banyodan çıktım. Koridora baktım. Emir yoktu. Kesin salondaydı. Bu yüzden mutfağa gittim. Kapıyı açtım. Kızlar masada oturuyordu. Yemekleri çoktan yapmışlardı. Dalgın dalgın onlara baktım. Kader sordu
"Noldu sana?"dedi. Şaşırdım. Bu kadar belli etmemem gerekiyordu. Anlamayarak baktım. Devam etti
"Ruhunu emmişler de sonra yüzünü yıkayıp buraya gönderilmiş gibisin."dedi. Hala anlamakta zorlanıyordum. Onlara Emir'le aramızda geçenleri de anlatamam. Anlatmaya utanıyorum. Çağrı abi içeriden bana seslendi. Hadi ama ya oraya gidemezdim ki. Bir daha çağırınca çaresiz mutfaktan çıktım. Salona geçtim. Emir tabi ki oradaydı. Güney ve Batın bir koltukta. Çağrı abi başka koltukta. Emir de başka bir koltuktaydı. Direkt Çağrı abinin yanına oturdum. Sordum
"Noldu?"dedim. Etrafa bakınarak cevap verdi
"Kardeşin seni arıyordu. Nereye kayboldun?"dedi. Ağzımda geveledim
"Bonyadaydım işte."dedim. Üstünde fazla durmadı. Kolunu omzuma attı. Emir sağ çaprazındaydı ve bana bakıyordu. Ben ona nasıl hesap verecektim? Emir bile yapmayalım demişti ben ise... Kendime inanamıyorum. Son yarım saati silebiliyor muyuz? Cevap bir kere de evet olsa o kadar iyi olurdu ki. Toprak geldi. Emir'in oturduğu koltuğa oturdu. Yine Çağrı abiye kaçamak bakışlar atmaya devam etti. Çağrı abi Toprak'a sordu
"Okullar ne zaman açılıyor?"dedi. Gülümseyerek cevap verdi
"Bir hafta sonra."dedi. Bir de okula başlayacaktım. Daha dinlenememiştim bile. Herkes plajlara tatile gider, ben ölü ruhlar alemine giderim. Bu nasıl bir kader? Sadece yaşamak isteyen birinin kaderinde ölüp geri dirilmek diye bir şey nasıl olur? Daha çok efsaneden ibaret komik bir hikaye gibi duruyordu. Çağrı abi bana hitaben konuştu
"Tekrar öğrenci oluyorsunuz. Sizin okulda umarım boş öğretmen yeri vardır. Tanıdık kişiler olurdu en azından."dedi. Emir konuştu
"Ya da sürekli rezil edeceğin bir kardeşin olurdu değil mi?"dedi. Ona bakmadım. Asıl şimdi küsmüş gibi davranacaktım ona. Buna beni o zorlamıştı. Öyle bir pozisyona gelip sonra da hayır yapmayalım diyordu. Gel de sinirlenme. Madem yapmayacağız niye beni durduk yere heyecanlandırıyor. Hayır yapılmasını istediğimden değil duygularımla oynuyor. Çağrı abi konuştu
"Ben seni ne zaman rezil ettim?"dedi. Emir sesini kıstı
"Daha okulun ilk günü herkesin için de arkadaşlar bu benim kardeşim kendisi çok kıskançtır, yanında yakışıklı olduğumu söylemeyin diyen sendin."dedi. Bunu yapmış mıydı? Çağrı abi güldü. Tabi Toprak'ta. Toprak böyle yaparak çok belli ediyordu. Çağrı abi
"Seni herkesin tanımasını sağlamıştım ne güzel işte." dedi. Emir sahte bir gülüş attı
"Çok komiksin cidden."dedi. Çağrı abi bana daha da yanaştı
"Sevgilin de benim tarafımı tutuyor. Yine dışlanan sensin."dedi. Ben hangi ara bu kararı verdim ki? Aman bunu da düşünmeyim bir zahmet. Emir öksürdü. Bir de kıskanıyor muydu? Onu öptüm daha ne istiyor ya. Hayır abisi yani sonuçta. Onu umursamadım. Eninde sonunda onun eline düşecektim. Ama şimdi direnmem gerekiyordu. Çağrı abi tek çıkış kapımdı. İçeriden Kader'ler geldi. Ellerini ovuşturdu
"Hadi yemekler hazır. Masayı da hazırladık."dedi. Hepsi ayaklandı. Bir de aç değiliz diyorlardı. Çağrı abi beni bıraktı. Onun arkasından gitmeye çalıştım. Ama Emir arkadan bana yetişip elimi tuttu. Çekiştirdim. Herkesin mutfağa gitmesini bekledi. Onunla yalnız kalmak istemiyorum. Bir tek biz kalınca sessizce konuştu
"Nereye kaçıyorsun sen?"dedi. Ona hala bakamıyordum. Devam etti
"Öpüp gidiyorsun sonra da kaçıyorsun. Yok ya başka isteğin canım."dedi. Elimi onun elinden çekmeye çalıştım
"Özür dilerim. Gerçekten bir daha böyle bir şey yapmayacağım. Yalvarırım bırak."dedim. Diğer bileğimden de tuttu
"Saçmalama neden özür diliyorsun? Ama şunun için özür dileyebilirsin: neden benim haberim olmadan yapıyorsun bunu? Daha sana karşılık veremeden öpücük bitiyor hemen kaçıyorsun. Bu haksızlık değil de ne?"dedi. Sinirle baktım
"Ha bunun için mi özür dileyecektim? Asıl sen özür dile. Beni zorlayan sendin."dedim. Şaşırdı
"Ne! Yok artık. Ben ne yaptım?"dedi. Kolumu sertçe çektim
"Beni kucağına aldın sonra dudağım hariç her yeri öptün. Yok bir de suç ben de olacaktı."dedim ve hızla mutfağa gitmeye başladım. Bana yetişmemesi için koşuyordum resmen. Mutfağa girdim. Herkes masaya oturmuştu. Çağrı abinin yanına geçtim. Emir de geldi. O da karşıma geçti. Yanına Seda oturdu. Seda'nın yanında da Batın vardı. Toprak Kader'in yanındaydı. Yemekler yenmeye başlandı. Emir'e baktım. Bana sinir bozucu bakışlar atıyordu. Aslında tatliş bakışlar atıyordu ama bu sinirimi bozuyordu. Yemeğimle ilgilenmeye çalıştım. Yarım saat sonra yemek bitmişti. Herkes masadan kalkıyordu. Bende ayaklandım ve masayı toplamaya başladım. Erkekler içeri gitti,Emir hariç. Neyseki kızlar da vardı. Emir konuştu
"Kızlar siz içeri geçin. Mary ile ben hallederiz burayı."dedi. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Benim de söz hakkım vardı
"Kızlarla beraber daha çabuk hallederiz."dedim. Güldü
"Burayı kaldırmak saatlerimi almaz ya."dedi. Seda konuştu
"Bence de biz içeri girelim. Yemekleri biz hazırladık siz de kaldırın."dedi. Sanki gerçekten hazırlamıştı. Ona itiraz dolu bakışlarımı attım. Sinsice gülerek Kader'in elinden tutarak mutfaktan çıkardı. Toprak vardı bari. Emir tabi ki yine konuştu
"Toprak'cığım sen de yorulma. Sen ev sahibisin. Zaten size yük oluyoruz. Bunu yapalım en azından."dedi. Şuna bak sen. Bana en son ne zaman Mary'ciğim dedi acaba? Mırıldandım
"Burası benim de evim."dedim. Ben de ev sahibiyim ve benim de iş yapmamam gerekirdi o zaman. Toprak dünden hazır zaten. Kafasını salladı ve mutfaktan çıktı. Emir kapıya gitti. Kapıyı kapatıp tekrar geldi. Hemen masayı toplamaya başladım. Biran önce buradan gitmem gerekiyordu. O da masayı toplamaya başladı. Tabakları iç içe koyuyordu. Ben de bardakları tezgaha dizdim. Çatalları, kaşıkları toplayıp bir tabağın içine koydum. Tezgaha götürdüm. O da geldi. Tabakları tezgaha koydu. Solumdaydı ve bir elini sağıma tezgaha dayadı. Yine başlıyorduk. Beni sıkıştırmıştı. Ona masumane bir bakış attım
"Yapma Emir."dedim. Beni dinlemiyordu. Yere bakarak konuştu
"Özür dilerim. Seni zorladığım için."dedi. Demek özür diliyordu. Bu iyiydi. Şimdi beni bırakmalıydı. Bana baktı. Yüzünde sinir bozucu gülümsemesi vardı
"Ama tekrar zorlamak istiyorum."dedi. Pislik. Sinirlendim
"Hayır bu sefer seni affetmem."dedim. Katı mıydım acaba? Değilim bunu hak etti. Kaşlarını büktü
"Tamam da seni inciltmiyorum ki. Bu yaptığın beni sevdiğinin kanıtı."dedi. Daha da sinirlendim
"Ne yani bunu yapmasaydım sevmediğimi mi düşünecektin? Sen bana güvenmiyorsun yani."dedim. Şok oldu
"Ben böyle bir şey demedim. Hangi ara bu anlamı çıkardın. Demek istiyorum ki bunu yapacak cesareti kendinde buldun. Bunun da anlamı beni daha çok seviyorsun."dedi. Tamam da yine aynı anlam çıkıyordu. Elini çekti. Ben de konuştum
"Sen de sürekli yapmaktan vazgeçtiğine göre beni daha az sevdiğin anlamına geliyor."dedim. Onun dediğinden bu anlam da çıkıyordu. Gözlerini kıstı
"Sevgimi kanıtlamamı mı istiyorsun?"dedi. Düşündüm. Sevgisini kanıtlamak için yine aşırıya giden hareketler yapacaktı. Öpmek bunların yanında daha basit kalırdı. Lafımı geri almalıydım. Ama tam tersine emin şekilde konuştum
"Hayır ben sana güveniyorum. Senin gibi değilim."dedim. Ha ha ona laf soktum, sanırım. Gözlerini devirdi
"Of Mary."dedi. Haklı olabilirdi. Ben tekrar masaya yöneldim. Devam etti
"Bilerek mi yanlış anlıyorsun? Bunu demek istemeyeceğimi çok iyi biliyorsun."dedi. Omzumu silktim
"Bilemem artık. Bana dediğin şeyin aynısı sana söylüyorum ne var bunda?"dedim. Sesini yükseltti
"Çok şey var. Sana güvendiğimi ağzımla söylemek zorunda mıyım? Söylememe gerek olmadığını sanıyordum. Benim sana sadakatimden şüphe ediyorsun."dedi. Ben böyle bir şey demedim. Ona döndüm
"Asla şüphe etmedim nereden çıkardın bunu?"
"Güvenme konusunu da ben açmadım."
"Zaten imayla açtın."
"Yaptığım imadan haberim yok değil mi? Saçmalamaya başladın."
"Sen çok mantıklısın da sanki."
"Senden mantıklıyım."
"Ne benden mantıklı mı? Bu aralar çok komik oldun."
"Asıl sen komikleştin."
"Hayır sen."
"Sensin dedim."
"Banane sen.
"Mary sensin işte."
"Emir sensin işte."
"Dediğimi tekrar etme."
"Didiğimi tikrir itmi."
"Mary!"
"Miry!"
"Kaşınıyorsun."
"Kişiniyirsin."
"Ben sana nasıl dayanıyorum ya?
"Asıl ben sana nasıl dayanıyorum?
"Osol bon sono nosol doyonoyorom?"
"Ben öyle konuşmuyorum."
"Bon oylo konuşmoyorom."
"Emir sus."
"Omor sos."dedi sinirlendim. Mutfağı terk ettim. Kavgamız bile saçmaydı. Dediklerimi tekrar etmeye devam edecekti ve ben bunu devam ettiremedikçe daha da sinirleniyordum. Salona geçtim. Televizyon izliyorlardı. Tekli koltuğa oturdum. Çağrı abi sordu
"Emir nerede?"
"Bana kıyamadı tek başına toplayacakmış."dedim hızlıca. Konu çokta önemli değildi. Onun bana güvendiğini tabi ki biliyordum. Yine şaka ile karışık söylemiştim onu ama kavgaya doğru gitti. Bir daha şaka yapmayacağım. Herkes gerçek sanıyor. Televizyonda aşk filmi vardı. Hemen uykum gelmeye başladı. Daha annem gelecekti. Onun tepkisini görecektim ve onu bu evden gönderecektim. Uyumamam gerekiyordu. Emir de geldi. Çabucak toparlamış olmalı. Ona bakmadım. Filmi izlerdim daha iyiydi. Yastığı kucağıma aldım ve kafamı dayadım.
Çok güzel uykum geliyordu. Gözlerimi kapadım.
"Mary?"dedi Emir. Gözlerimi açtım. Başımda dikiliyordu. Devam etti
"Film bitti. Herkes yattı. İnat yapıp burada mı uyuyacaksın?"dedi. Ne! Film ne ara bitti? Biraz önce gözlerimi kapamıştım. Şimdi de açtım. Rüya bile görmedim. Emir cevap bekliyordu
"Evet burada uyuyacağım."dedim. Ne diye inat yapıyorum ki? O gidince odama gideceğimi biliyorum. Kafasını iki yana salladı
"Keçi."dedi ve eğildi. Bir elini sırtıma geçirdi diğer elini de bacaklarıma geçirdi ve beni kucakladı. Keçi olduğum doğruydu
"Bırak ya. Beni taşıma."dedim. Dinlemedi. Onun boynundan tutundum. Düşmeyeyim bari. Hala uykum vardı. Annem eve gelmemiş olmalı. Yoksa gelseydi bağırırdı ve benim de uyanmam gerekirdi. Kafamı onun boynuna soktum ve tekrar gözlerimi kapadım. Hem inat hem de tükürdüğünü yalayan biriyim. Tam zıt şeyleri barındırmak gibi özelliğim vardı. Odaya geldik. Omzuyla kapıyı itti. Etraf karanlıktı. Beni yatağıma yatırdı. Kızlar benim odamda olmalıydı. Ondan ayrıldım. Üstümü örttü. Şimdi daha rahat şekilde uyuyabilirdim. Zaten rüyanın kollarındaydım. Gerçek dünyayla tamamen bağlantımı kestim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLOODY MARY 2
VampireSevinmeye, üzülmeye, korkmaya, umutsuzluğa kapılmaya bile fırsat kalmalarına izin vermeyen olaylar bu kez insanlar aleminde. Mary hariç bütün arkadaşlarının zorlanacağı bu alemde her şey kaldığı yerden devam ediyor...