28. BÖLÜM RUH BAĞI / CHEN

1.2K 77 26
                                    

(Hurt - Christina aguilera ile okuyunuz bitince tekrar açın medyaya ekledim ^,^)

Gerçekleşmek üzere olan şey karşısında yaşadığım şoku atlatınca yapabileceğim en hızlı şekilde koşmaya başladım. Onlara doğru koşarken bir yandan da kurtlara sesleniyordum. Beni duyabileceklerini biliyordum. Asla zihnimden çıkmayan kan ateşiyle yanan gözler bana dönerken yüzünü kaplayan hain sırıtış nefesimi bir çırpıda elimden almıştı.

Aynı anda gerçekleşen olayları algılamaya çalışıyordum. İki kurt dövüşürken saliselik bir zaman diliminde ölümle bütünleşmiş bedenin kendisi gibi hain kılıcı karşısındaki zaten yaralı olan Prens Taemin'in kalbini delip sırtından çıkmıştı. Daha önce birebir yaşadığım bu anla nefesim tıkanırken Taemin'in de nefesinin tıkandığını gördüm. Kılıç göğsünden çıkarken yanımdan geçtiğini hissettiğim esinti kurtların ne kadar geç kaldıklarını anlatıyordu. Kurtlar bir bir yanımda geçerken ölüm saçan gözlerin sahibi doğrudan bana bakıp "senin için geri geleceğim kahin." Demiş ve yok olmuştu.

Titreyen dizlerimle korkuma rağmen yerde yatan bedene ilerledim. Yanında diz çöktüğümde boynunda asılı kolyeyi avucunda tutan eli yana düşmüştü. Sonunda idrak edebildiğim gerçeklikle ağzımdan kulaklarımı çınlatan bir çığlık kaçtı. Bu çığlık bile beni kendime getiremezken Kai yalpalayarak bedenin diğer yanına çöktü. Hiçbir tepki vermemesine şaşırırken gözünden akan yaşla onun da neler olduğunu algılamaya çalıştığını anladım.

Akan yaşları hız kazanırken omuzları titremeye başladı. Cansız yatan kardeşine sarılıp bedenini kendine çektiğinde boğazından kalbimi parçalayan bir yakarış koptu. Kai ağlayarak öne arkaya sallanırken omzumda hissettiğim elle gözlerimi ondan ayırıp elin sahibine baktım.

Luhan kollarımın dışından tutup beni ayağa kaldırdı. Gözlerim göğsünden oluk oluk akan kanla beyazlamaya başlayan bedenden başka bir şeye odaklanamazken dişlerimin birbirine çarptığını hissedebiliyordum.

Dolu gözlerime batan yaşlar akamazken sadece kurtların acı içinde ulumalarını ve Kai'nin ağlayışlarını algılayabiliyordum. Luhan ne kadar beni oradan uzaklaştırmaya çalışsa da gidemezdim. Prensin başına gelen benim suçumdu. Kolye konusunda sadece Luhan'a odaklanmış onun dışında başka birisi için endişelenmemiştim. Tokyo'ya gitmek konusundaki bencilliğim yüzünden kale korumasız kalmıştı. Hepsi benim suçumdu.

Luhan'ın beni tutan ellerinden kurtulup Kai'nin yanına gittim. Ağlarken sarsılan omuzlarına sarılırken ben de ağlamaya başlamıştım. Ona yapabileceğim en sıkı şekilde, acısını kendime alabilirmiş gibi sarıldım. Benim dikkatsizliğim yüzünden yaşadığı bu acıda onu tek bırakamazdım.

Ağlarken, dağılmış saçlarına öpücük kondurdum. Tek elini boynunun altındaki koluma sarıp bana tutundu.

Gözlerimi yukarı kaldırdığımda Luhan'ın orada olmadığını gördüm. Hiçbir şey söylemeden gitmişti.

Klanın askerlerinin geldiğini görünce Kai'yi zorlukla ayağa kaldırıp oradan uzaklaştırdım.

..........

Tüm klanın ve dışardan gelen pekçok kurdun katıldığı cenaze töreninde herkes klan liderlerine başsağlığı dilemişti. Bizimle birlikte klana sığınan kurtların birkaçı dışında hiçkimse Kai'nin Prens Taemin'in kardeşi yani veliaht prens olduğunu bilmiyordu. Klan liderleriyle ilgili hoşuma gitmeyen birşeyler vardı onlara güvenemezdik. Kai de benimle aynı fikirdeydi. Doğru zaman gelene kadar bu sırrı saklayacaktık.

Herşey biranda sarpa sarmıştı. Kızıl Kral'ın bizim klandan ayrıldığımızı nasıl öğrendiğini aklım almıyordu. Tek bir ihtimal vardı. Ama düşüncesi bile tüylerimi ürpertiyordu. O ihtimal de aramızda bir hain olduğuydu. Kim böyle bir şey yapmaya cesaret edebilirdi?

12 MEKTUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin