30. BÖLÜM MELEZLER

1.1K 73 54
                                    

(D-day ost endless mission ile okuyunuz *,*)

Nana başını kaldırıp kurtlara baktı. O anda kalenin girişinde Kyungsoo'ya yaslanarak dikilen Minah'la göz göze geldi. 'Minah için. Bunu Minah için yapıyorum kurtlar için değil.' Diye geçirdi içinden. Minah'ı kendisinin eski haline benzetiyordu. Onun yanında onu anlayan birisi yoktu ama. Minah'ın da aynı duruma düşmesini istemiyordu. Bundan güç alarak gözlerini Minah'dan çekti ve kurtlara dönerek "ben sizin olduğumu düşündüğünüz kişi değilim. Size her şeyi anlatacağım ama ondan önce içeri geçmemize izin verin lütfen. Yoldaşlarım çok uzaklardan geldiler." Dedi.

Chanyeol neler olduğunu anlayamamasının verdiği öfkenin yanında bir de koruma gibi Nana'nın etrafını saran yedi gence sinir olmuştu.

Kurtlardan itiraz homurtuları yükselirken. Minah yanlarına gelmiş ve diğerlerinin itirazlarını önemsemeden Nana'ya yaklaşmıştı. Gözlerindeki minnet yaşlarıyla ona sarılmıştı.

"Senin sayende klanın ihanetinden canlı olarak kurtulacağız. Bu iyiliğini asla unutmayacağım." Diye fısıldadı kızın kulağına. Nana onun bunu rüyasında gördüğünü anlayınca gülümsedi.

"Ben sadece senin de benim gibi olmanı istemedim." Dedi acıyla. Yoongi onun hala da acı çektiğini görmesiyle ellerini sıktı. Tüm hayatını acı çekerek ve kaçarak yaşayan kız onun için küçük kardeşi gibiydi ve onun acılarını dindirememek Yoongi ve diğerlerini içten içe mahvediyordu.

Minah son gördüğü rüyayı hatırlayarak olduğu yerde titredi. Kyungsoo onun ürpermesini sonuna kadar hissetmişti.

Minah'ı izlerken zihnine akın eden görüntülerle donup kaldı.

Siyah tuhaf gölgelerin arasındaki bir balkonda acımasız gözlerle onu korumayacağını söyleyen Luhan'la bir an ne olduğunu anlayamadı Kyungsoo. Sonra bunun Minah'ın rüyası olduğunu anladı.

Görüntü değişip kırmızı alevlerin arasındaki kan gölüne dönmüş çimenler üzerinde yatan yüzleri belli olmayan bedenler belirdiğinde nefesini tuttu Kyungsoo. Daha sonra bir anda bembeyaz bir oda belirdi. Hiç pencerenin olmadığı odada oldukça rahatsız görünen yatak, duvarlar, komodin ve giysi dolabı herşey beyazdı. Hiçbir rengin olmadığı oda da fark yaratan iki şey vardı. Biri bir duvarı boydan boya kaplayan arkası gözükmeyen siyah camdı. Diğeri ise köşeye sinmiş küçük kızın kömür karası saçlarıydı. Başını bacaklarının arasına sıkıştırmış olan kız beyaz duvarların arasında kaybolan beyaz kapının açılmasıyla daha da büzüşerek kafasını kaldırdı.

Kyungsoo gördüğü tanıdık yüzün genç hali ile şaşkınlığına engel olamadı. O anda küçük kızın üzerindeki beyaz önlüğün açıkta bıraktığı yerlerdeki morlukları, kesik izlerini ve nasıl olduğunu öğrenmek istemeyeceği pek çok yara izini fark etti.

Kendisine yaklaşan dev karaltı ile iyice küçülüp kaçmaya çalışan kız çoğu zaman varlığını bile unuttuğu Nana'dan başkası değildi.

Görüntü bir kez daha değiştiğinde bu defa Nana on dört on beş yaşlarında duruyordu. Küçüklüğünün aksine hiçbir hayat belirtisi göstermiyordu artık. Beyaz odada yere oturmuş ve sırtını yatağın yan tarafına yaslamıştı. Alnında gözünün kenarına kadar devam eden yaradan akan kanlar beyaz önlüğü ve zemini damla damla kırmızıya boyarken duyulan kırılma sesleri ve bağırışlar arasında büyük bir sarsıntı ve kulakları tırmalayan bir sesin ardından bütün sesler kesildi.

Bir an sonra aniden açılan beyaz kapının ardında tıpkı Nana gibi yaralar içindeki yedi genç göründü. Altısının üzerinde beyaz önlük ve şort varken birisi siyah pantolon ile pembe tişört giymişti. Pantolonunda yırtıklar ve toprak kalıntıları vardı. Tişörtünde ise kan lekeleri.

12 MEKTUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin