Yaz mevsimi aslında çok çabuk terk etmezdi bu diyarları, mevsimler birbirine karışır,ahenkle dans ederlerdi adeta.Milattan önceki değerleri tarihi süreç içerisinde günümüze taşıyan , önemli yerleşim yerlerinden biri olan Dunaysır yani şimdiki adıyla Kızıltepe sanki daha önceleri böyle bir sonbaharı hiç yaşamamıştı. Artuklular'ı, Eyyübiler'i , Selçuklular'ı ve Osmanlı'yı bağrına basmış bu topraklar böyle bir Kasım ayını beklide ilk defa yaşayacaktı.
Bu nasıl bir Kasım ayı, soğuk çok soğuk esiyorrüzgar. Sanki ağaçlar erken döktü yapraklarını. Her yer altın sarısıyapraklarla örtülmüş. Gökyüzü de çok dertli şu sıralar, sanki her günağlıyor. Gecekondu mahallesinin üstüne tünemiş kömür dumanı. Göçmen kuşlarçoktan terk etmişler fakir, bakımsız, bir o kadarda çelimsiz bu şehri. Bir kaçtane serseri başıboş serçe gökyüzünü pervasızca kullanıyor. Bu kullanışları dapek kararlı değil. Bir o yana yok yok bir bu yana aman neyse işte ne tarafagideceklerini bilmeden hoyrat uçmalarına devam ediyorlar... ıslık ıslığadolaşıyor rüzgar parkta oynayan çocukların saçlarının arasında. Güneş benburada olmalımıyım düşüncesinde kararsız gibi. Kasım zamanında yaşanmalı buşehir de .
Karanlık sarı verdi gecekondularınyorgun bedenini. Sokak lambalarının gözlerinin feri sönmüş. Bazılarıaydınlatmak tan vazgeçmiş bu sokakları. Bir kaç sokak lambası hala direniyordu.
Bir baba belirdi sokağın enbaşında elinde kese kağıtları ağzında sigarasıyla. Kalın paltosuna gömülmüşyorgun dizleriyle eve kadar dayanmaya çalışıyor. Eve bir kaç adım kala birşeyler oluyor bir şeyler diye mırıldanıyor. Zira evinin sokak lambası yanıyorve dış kapı aralık. Yeni, taze ve can olsun diye bir nefes daha çekiyor yorgunciğerlerine. Son hamleyle evine ulaşmaya çalışıyor.İçerde bir çığlık, bir çığlık ki yorgun kiremitleri bile yerlerinden oynatıyor. Çığlık bozuyor bu fakir gecekondu mahallesinin huzurunu. Galiba Besi doğum yapıyor diye düşünerek evin yanıbaşın da duran kırk yıllık kütüğe ilişiverdi Şeyhmuz efendi. Vücudu yorgundu yorgun olmasına ama sanki yüreği daha da yorgundu. Bu ilk çocukları değildi ama heyecan aynıydı. Yirmili yaşların henüz başındaydı Şeyhmuz yüzündeki çizgiler derin olsa da ruhu çok gençti. Evin içinden gökyüzüne doğru oradan tüm evrene ulaşıyordu bebeğin ilk ağlaması. İlk çocukları kızdı artık bir erkek çocuk bekleyen Şeyhmuzun gözleri çakmak çakmak oldu. Hafif bir tebessüm yayıldı yüzüne. Elinindekileri ağır hareketlerle yere bıraktı. Elini kalın paltosunun iç cebine soktu.tütün tabakasını çıkarıverdi , parmakları danseder gibi dolaştı sigara kağıdının etrafında.diliyle ıslattı sigarasının kenarını yapıştırdı, dudaklarının arasına götürdü. Çakmağı çaktı, sigarasından derin bir nefes çekti.
-Bu sefer oldu.
Dedi kendi kendine.
İki kız çocuğununardından bu illaki erkek olacaktı.
*****
Uçak seslerinin yırttığı gökyüzünden yağmur boşalıyordu. grinin en koyu tonu sarmıştı Girne'nin semalarını. Tüm Kıbrıslı Türklerin olduğu gibi bu köydeki Türklerinde umudu Türkiyeydi.Korku, endişe,birazda özgürlük umuduyla bekleşirken insanlar TRT radyodaydı kulakları. Kahvehanede gözgözü görmeye çalışırken, kömür sobasından çıkan dumana karışan tütün ve sigara dumanı bunu engellemek için çabalıyorlardı.Dışarıdan ışık belli olmasın diye kahvenin pencerelerine kalın perdeler asılmıştı.Lüks lamba ışığında birkaç masa başında toplanmıştı köyün erkekleri.Türk uçakları Kıbrıs semalarında gövde gösterisindelerdi.Nazife annenin sesi duyuldu inceden kahveci kulak kabarttı. İsmayıl annen kapıdadaır. Bak ona be dedi.İsmail aldı ceketini kapının önüne çıktı. Anesiyle hararetli bir o kadarda kısa bir konuşmanın ardından İsmayıl kapının aralığından kafasını içeri uzattı. İyi geceler ağalar kısmetse sabaha görüşürüz diyerek çekti kapıyı. Sonra koşar adım uzaklaştılar oradan.
Eve kadar dayanamadı İsmayıl az biraz soluklandı. Heyecan da vardı , korkuda . bunca yıldan sonra ziynet hamile kalmıştı kalmasına da durum birazda riskliydi. Aklına her ne kadar getirmek istemesede yinede olmuyordu. Ya hayatının anlamına ziynet sultanına bir şey olursa.. töbe töbe diyerek nefes tazeledi annesinin omzuna yaslanarak eve kadar gelebildi. Komşu kadınlar eve toplanmışlardı bile . köydeki tüm kadınlar gibi ziynette evde doğum yapacaktı. Ama ziynet acıya dayanamamış bayılmıştı. Doğum riske girmişti,korktuğu başına gelmişti ismayilin.
Traktörün naylonuna minder serdiler ziyneti üzerine yatırdılar. İsmayılın babası geçti direksiyona. İsmayıla seslendi.
- Ne durursun be gel sende..
- Heyy İsmayıl sana derim be. Uyurmusun ayakta..
İsmayıl silkindi sanki damarlarındaki kan çekilmişti. Donup kalmıştı sanki. Bir çırpıda o da naylona annesinin ebe teyzenin ve ziynetin yanına çıkıverdi.karanlık, yağmur ,uçak sesleri, korku, endişe ,telaş, umut, sevinç tüm duygular ismayılın yüreğine çöreklenmişti bu gece .her zaman 15-20 dakikada gittikleri bu yol ne de uzun oldu bu gece, bitmek bilmiyor.
O gece besi bir erkek bebek dünyaya getirdi. Birkaç gün hastanede kaldılar. . Artık İsmail da baba olmuştu.hem de erkekbabası. Köyün içinde gerine gerine yürüyebilecekti.
*****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PELDA
ChickLitKaranlık sarı verdi gecekonduların yorgun bedenini. Sokak lambalarının gözlerinin feri sönmüş. Bazı lambalar aydınlatmak tan vazgeçmiş bu sokakları. Bir kaç sokak lambası hala direniyordu. Bir baba belirdi sokağın en başında elinde meyv...