Yemekhanenin kendine has hafif gürültüsü eşliğinde yemek yiyen dörtlü hastanede bu dingin uğultuyu bölen bağırışlara karşılık vermeyen daha doğrusu vermemeyi öğrenen yegane kişilerdi. Sedef kafasını salatasından kaldırmadan "İşte geliyorlar. Ben de bugün nasıl oldu da gök gürültüsü duyulmadı diyordum" diyerek bir parça marulu ağzına atmıştı. Aslıhan gülümseyerek "Dün gece nöbetleri vardı sabah halleri yoktu yeni kendilerine geldiler sanırım" demişti gelenlere bakarak.
Miray yüzünü eline dayayıp gelenleri izlerken "Nasıl oluyor da iki buçuk aydır bunu bir kez bile aksatmadan her gün yapmayı başarabiliyorlar. Birbirlerini yiyorlar, her an kavga ediyorlar, hiç bir konuda anlaşamıyorlar ama bir vaka geldiğinde sanki tüm o anlaşamayan birbirini yiyen kediyle fare onlar değilmiş gibi tek bedene dönüşebiliyorlar. Sedef ile senelerdir tanışıyoruz. Çocukluğumuz birlikte geçti ona rağmen bu uyumu yakalayamıyoruz" derken Mert "Abartıyorsunuz" diye onları sustururken sohbetin odak noktaları da yanlarına gelmişti.
"Hayır anlamıyorum cidden nasıl bu kadar sakar olup da buraya kadar gelebiliyorsun ki?"
"Ben. Sakar. Değilim"
"Değilsin öyle mi? Hastanın yanında pansuman masasını deviren kimdi peki?"
"Sen olmasan böyle bir şey yaşanmayacaktı. Paniklememe neden oluyorsun! Neden bu kadar kasıntı olmak zorundasın ki?"
"Bana bir kez daha kasıntı dersen yemin ediyorum seni elimden kimse alamaz"
"Günde kaç kez bu tehditleri alıyorum haberin var mı artık etki etmiyor."
"Bak yine gitmiş bunlardan almış. Fast food yemekten bağırsakların düğümlenecek. Kaç kez adam gibi şeyler ye dedim ben sana"
"Bir yemeğim karışmıyordun o da oldu yani! İstediğimi yerim ben, sen de buna karışamazsın!"
"Senin sağlığına dikkat etmemenin sonuçlarına ben de katlanıyorum yoksa istediğini yeyip kendini zehirleyebilirsin umurumda değil"
"Beni senden başka zehirleyen yok!"
İkilinin yemek yerine birbirlerini yemelerini izleyenlerden büyük çoğunluğun onların bu haliyle eğlense de bir kişinin hiç hoşuna gitmiyordu. Yağmur'un gözleri uykusuzluğun etkisi ile torbalanıp kan çanağına dönmüş, saçları karma karışık olmuş ve yorgunluğun çizgileri yüzlerine yansımıştı ama Mert evinde uyumak yerine bu etkileri yaşayıp Çise ile birlikte olmak için her şeyi yapmaya hazırdı. Bu yüzden de sürekli Çise'ye ne yapmasını söyleyen adamın burnuna bir yumruk indirmemek için kendini zor tutuyor tüm hıncını çatalından çıkarıyordu.
"Anlaşılan yine çok hareketli bir gece olmuş" diyen Aslıhan ikilinin bu çekişmelerini izlemeye bayılıyordu. Çise her zorda kaldığında ona yardım ediyordu Yağmur ise fark ettirmeden ondan yardımını esirgemiyordu bu yüzden Aslıhan kendini ikisine de çok yakın hissediyor hatta onlara karşı sorumlu olduğunu düşünüyordu tıpkı bir abla gibi.
Çise ağzını doldurduğu hamburgerini yutmaya çalışırken "Bir dakika bile oturmadık sanırım tüm İstanbul Çise nöbetçi onun yanına gidelim dedi" derken Yağmur yüzünü ekşitip eline aldığı peçeteyi kızın ağzına bastırırken "Allah aşkına nasıl bir kızsın sen! Ağzın dolu iken konuşma diye kaç kez söylemem gerekiyor acaba. Ayrıca İstanbul'luların da işi gücü yoktu senin nöbetini kovalayacaklardı. Beceriksizim bu yüzden hiçbir işi tam yapamadığımdan uzayıp durdu demiyor da" diye onu susturduğu sırada müdahale eden Mert "Kızın ağzına her seferinde şunları tıkayıp durmasana. Miden almıyorsa git başka masada ye hiçbirimizin buna itirazı olmaz" diye terslenmişti ama Sedef ve Miray ona delici bakışlar attığında bu önerisinin sadece kendisi için iyi olduğunu anlamıştı genç adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Kavşağı
Romanceİki zıt ruhun yolları sürekli kesişiyorsa bir nokta da birbirlerinin hayatlarına dalmak zorunda kalacaklardır! Birbirinden tamamen farklı ama birbirine bir o kadar da yakın iki doktorun birbirine teğet geçen kaderleri sonunda kesişiyor. Peki bu iki...