Gerginliğin doruk noktasını yaşadıkları ameliyathanede herkesin alnı on saniyede bir kurullanmasına rağmen sırılsıklamdı. Durmayan kanama herkesin endişelenmesine neden oluyordu. Sürekli ötüp duran cihazlar da ortamdaki stresi bir kat daha artırıyordu. Bir kalp kanseri hastasını görmek bir kalp cerrahının her gün karşılaşabileceği bir vaka değildi üstelik masadaki hasta bu ender durum içinde bile oldukça ender sayılırdı.
Kötü huylu tümör çok hızlı yayılmıştı ve nereden bakılırsa bakılsın şansı oldukça düşük bir ameliyattı. On beş buçuk saattir ameliyatta olan ekibin gerginlikten tüm kasları ağrıyordu ama son on beş dakikaya kadar beklenilenin üzerinde bir başarı ile devam etmişti. Ancak durduramadıkları kanama şimdi onca emeğin sonu gibi görünüyordu.
Çise tam dikiş atacakken neden olduğu kanama yüzünden kontrolünü kaybetmek üzereydi ve herkes bunun farkındaydı. Üst katta ameliyatı izleyen diğer asistanlar yüzlerini ekşiterek "Biraz daha kanamayı bulamazlarsa Süha Hoca olaya el atacak" diye yorum yapıyorlardı ama aşağıda diğer herkesin stresine karşı çıkar gibi sakin hatta biraz nüktedan bir sesle "Çise bu kadar kan görünce geldi aklıma. Buzlukta ciğer vardı değil mi? Eve gidince onu mu pişirsek?" diye sormuştu Yağmur.
Bu soru başta Çise ve Yağmur'un aynı evde kalmasını hala sindirememiş olan hemşireler olmak üzere herkesi şaşırtmıştı ama Çise derin bir nefes alıp huysuz bir şekilde "Eve sabaha karşı döneceğiz Yağmur o saatte yemek mi yiyeceksin?" demişti. Her an müdahale etmek için bekleyen Süha ikilinin konuşmasını izlerken fark etmeden bir adım geri attığında Sedef kızgın bir şekilde "Bu da neydi şimdi?" diye sızlanmaya başlamıştı.
Aslı oturduğu sandalyede öne doğru eğilip dudaklarını ısırırken "Az sonra muhteşem bir ameliyatın sonuna geleceğiz demekti" deyince meraklı gözleri üzerinde toplamıştı. Partnerinin bu merak ortamını sevdiğini bilen Mert onun yerine açıklama görevini üstlenirken "Yağmur kanamayı buldu" demişti.
Sedef ve Miray şaşkınlıkla gözleri ile ekranı daha dikkatle incelerken Mert ellerini çenesine dayayıp "Müdahale etmiyor sadece Çise'yi rahatlatmaya çalışıyor. Eğer o bu haldeyken müdahale ederse Çise'nin etkileneceğinin farkında sakinleşmesini anlatmak için saçma konular açıyor" demişti. Sedef ve Miray ağızları açık aşağıyı izlerken Yağmur maskenin altında hafifçe gülümseyerek "Bana sağlıklı beslenme konusunda akıl verecek en son insansın sen" demişti.
Çise "Aspire edin" dedikten sonra "İyi ye sen ciğer ben bu kadar kandan sonra mümkünse nefes bile almak istemiyorum. Biraz yardım etsen de çabuk mu bitse keşke. Hepimizin canı çıktı sen maşallah her zamanki gibi rahatsın" demişti.
Mert "Ve Çise de fark ettiğine göre birazdan ameliyat biter. Baksanıza elleri gevşedi kendini sıkmayı bıraktı" demişti. Miray, Mert'e dönüp kıskançlı dolu bir sesle "Nasıl oluyor da Çise'ye ait her şeyi bu kadar iyi anlayabiliyorsun" demişti ama Mert gülümseyerek "Çise'ye değil Yağmur'a" diye karşılık verince şaşıran kıza dönüp "Yağmur'a ait olanları anlıyorum. Onu o kadar kıskanmıştım ki her hareketindeki anlamı keşfetmeye çalışıyordum ve Çise için yaptıkları benim yapmak istediklerim o yüzden anlıyorum ama Çise'yi bu dünyada Yiğit abi de dahil anlayabilen tek kişi o" demişti.
Yüzünden buruk bir gülümseme geçtiğinde Aslı "Şşşş sessiz olun iki dakika ya" diye azarlayınca yine gözler aşağıya yönelmişti. Yağmur kanamanın olduğu yere başarılı bir dikiş attıktan sonra Çise de ona katılmış ve ikili yine ameliyat sırasındaki muhteşem uyumları ile adeta o minik et parçası üzerinde sihirli dokunuşlarına başlamışlardı. Onları dikkatle izleyen Süha dikişlere bakıp "Tamamdır." dediğinde herkes derin bir nefes vermiş ve "Hastayı kapatıp yoğun bakıma alın" diyerek ameliyathaneden çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Kavşağı
Romanceİki zıt ruhun yolları sürekli kesişiyorsa bir nokta da birbirlerinin hayatlarına dalmak zorunda kalacaklardır! Birbirinden tamamen farklı ama birbirine bir o kadar da yakın iki doktorun birbirine teğet geçen kaderleri sonunda kesişiyor. Peki bu iki...