Eksik Parça -13-

1.9K 171 120
                                    

Gray Fullbuster

Elimdeki haritaya bir kez daha baktım. Jellal, anahtarı kamp alanından uzak bir yere saklamaya cesaret edemeyeceklerini söylemişti. İyi ki ilk gün Natsu'yu ormana gönderip ormanın konumu hakkında bilgi toplattıktan sonra ormanın hakkında bir harita çıkarmıştık. Çok ayrıntılı değildi ama işimizi görüyordu. Haritayı yeniden indirip yoluma devam ettim. Yağmur bastıracaktı. Zaten dün yağdığından yerler çamurluydu. Bir de bugün yağarsa iyice işim bozulacaktı. O yüzden adımlarımı biraz daha hızlandırıp etrafı incelemeye başladım.

"Hala bulamadın mı?"

"Bulmuş gibi mi gözüküyorum?"

"Hepinizden nefret ediyorum."

"Biz de sana bayılıyorduk şey." etrafa kısa bir bakış attım. Neydi lan bu? "Sesinin nereden geldiği belli olmayan... Ama tüm orman duyacakmış gibi gelen... Sinir bozucu kadın?"

"Sen de 'sen nesin' diye sormayacaksın değil mi?"

"Hayır."

"Hepiniz değişik insanlarsınız. Biriniz sorun be!"

"İyi. Sen nesin peki?"

"Söylemeyeceğim." deyip büyük bir kahkaha attı.

"Belki de bu yüzden sormuyoruzdur?"

"Sınırlarını zorluyorsun sivri dilli çocuk."

"Öyle mi? Severim sınırlarımı zorlamayı."

Bıkkın bir şekilde nefesini dışarı verdi.

"Cidden hepinizden nefret ediyorum."

"O zaman artık git."

"Gideceğim merak etme. Ama ben yanımda birkaç kişi daha getirmiştim. Onları sen görmeden gidersem çok üzülürüm."

"Bana ne lan senin getirdiğin ki-"

İleriye doğru bir bakış attığımda donup kaldım.

"Ne demek bana ne? Ayıp ediyorsun Gray. Onlar senin hayatını iki kez kurtardılar."

"Ul? Ultear?"

Onlara yaklaşacakken aklımda sürülerce soru dolaşıyordu.

"Sen yapıyorsun değil mi?"

"Sence önemli olan nokta bu mu?"

"Evet. Onlar öldüler. Şimdi onları görmem önemli bir nokta."

"Saçma sapan konuşma Gray. Soğukkanlı bir insansın ama şimdi soğukkanlı olman gerekmiyor."

Tekrar baktım o tarafa doğru. İkisi de bana doğru gülümsüyordu. Biri annem yerine koyduğum kadın, diğeri de onun kızıydı. Benim hayatımda yerleri çok büyüktü.

"Gitmeyecek misin yanlarına?"

"Hayır." dedim zıt bir yöne doğru yürümeye kalkarken.

"O zaman ben de son kozumu kullanayım."

"Ne yaparsan yap. Umurumda değil."

Ne oluyordu cidden? Her şey çok karışıktı. Kimdi bu kadın? Ul ve Ultear'ı nasıl görebiliyordum? Mavis ve Makarov bu kadar ileri gidemezdi. Ne vardı bizden alamadığı? Belki de bir rüyaydı?

Adımımı atıp oradan uzaklaşacakken duyduğum çığlık sesiyle arkama döndüm.

"Ul..." diyebildim sadece.

Ben ve Ul vardık. Çok önceki hallerimizdi bu. Ul ölmeden birkaç dakika öncesi, oturduğumuz ev. Evde kurulan elektrik sisteminin sağlam olmaması sonucu, sistem patlak vermiş ve evde yangın çıkmıştı. Tek katlı büyük evden kaçmaya çalışırken yangından dolayı üzerimize düşen sürülerce tahta vardı. Yangının dışında, bir de onlardan kaçmaya çalışıyorduk. Ve ben başarısız olmuştum. Üzerime düşen büyük parçadan kurtulmam için Ul beni ittirmişti. Benim yerime onun bacağı o büyük parçanın altında kalmıştı. Ultear, annesinin böyle olması karşısında şoka girmiş Ul'un üzerindeki parçayı kaldırmaya çalışıyordu küçük elleriyle. Yalnız da değildi. İkimiz de Ul'u kurtarmaya çalışıyorduk.

Eksik ParçaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin