Elindeki kahve dolu bardağı masaya bırakıp başını masaya yasladı Levy. Lu-chan'ı yokken nasıl bir şey geçerdi ki boğazından? Lucy'nin odasının önünde çok fazla ağladığı için onu zorla hastanenin küçük kantinine getirmişti Gajeel. Biraz da olsa kendine gelmesi için kahve de almıştı ama içemiyordu Levy işte.
''Durumlarıyla ilgili kesin bir şey söyleyemezlermiş!'' dedi elini sertçe masaya vururken Gajeel.
Levy'nin biraz daha sakin kalması için buraya getirmişti. Şimdi yaptığı neydi peki?
''İkisi yakında uyanacaklar değil mi?'' dedi Levy kanlanmış gözleri içindeki kahverengileri Gajeele dikerken.
''Tabii ki uyanacaklar! Natsu her sabah pencereden sarkıtılarak uyanıyor! Böyle bir nedenden dolayı o hastane odasına tıkılıp kalmayacak!''
''Evet.'' dedi Levy yeniden gözlerine dolan yaşları geri göndermeye çalışırken. ''Lucy bizim gibi kızların arasında hayatta kaldı. Şu an bilinçlerinin ne zaman açılacağı hakkında doktorların hiçbir şey söyleyememesi sadece şeyle alakalı. Sadece... Sadece...'' büyük bir hıçkırık koptu. ''Neden Gajeel? Neden! Neden, neden, neden...''
Derin bir nefes alıp kendini durdurmaya çalıştı. Hastaneye geldiğinden beri ağlıyordu Levy ve şu an kendini kaybetmek üzereydi.
''Kes şunu.'' dedi Gajeel ağlayan Levy'den gözlerini çekerken. ''Sinirimi bozuyor.''
Levy burnunu çekerek başını kaldırdı.
''Sinirlerin zaten bozuk. Buraya geldiğinden beri içindeki üzüntüyü öfkeyle bastırmaya çalışıyorsun!'' dedi Levy gözlerini kırpmadan. Sinirleri bozuk olan sadece Gajeel değil gibiydi.
''Bağırma bana. Eğer ben bağırmaya başlarsam, kalbini kırarım.''
''Biliyorum, öfkeni kontrol edemediğini görmek zor değil.''
''Kes şunu.'' diyerek önceki sözlerini yineledi Gajeel.
''Gajeel canı sıkıldıkça aklına eseni yapsın, Levy sesini kessin...''
Gajeel cevap vermek için ağzını açtığında başını ellerinin arasına alıp söylediklerini yuttu. İşleri iyice çıkmaza sürmeyecekti. Gajeel'e uymayacaktı bu ama bu seferliğine yapacaktı. Bıkkın bir nefes bıraktı sadece. Bir şekilde içindekileri dışarı vurmalıydı. Bıkkın bir nefes bırakıp kalktı masadan. Arkasını dönüp giderken masada ona bakan Levy vardı. Yumruklarını sıkıp ayağa kalktı. Dudaklarını ısırmaya başladı. Ağır adımlarla yürüyen Gajeel'e doğru koşup arkasından kollarını sardı bedenine.
''Beni böyle sinirlendirdikten sonra nereye gittiğini sanıyorsun!?'' dedi başını sırtına gömüp yeniden gözyaşlarını dökerken. ''Sen... Sen kim olduğunu sanıyorsun? Sana en çok ihtiyacım olduğu zamanda nereye gidiyorsun!?''
Gajeel, bu ani olay sonucu kısa bir süreliğine şoka girmişti. Ona bu şekilde sevgisini gösteren kaç kişi vardı ki? Derin bir nefes alıp karnındaki ellerle ellerini birleştirdi. Sevgisini en iyi bu şekilde gösterebiliyordu. Gözlerini kapatıp içindeki öfkenin yok oluşunu hissetti. Bu bücür bunu yapabiliyordu. Sadece, öfkesi yok oldukça içindeki büyük acı ortaya çıkıyordu. Natsuyu görmüştü kanlar içinde. İçleriden bir tek Gajeel, Natsunun kanlarla solu bedenini görmüştü. Bu onun için iyi miydi, bilemiyordu. Gördüğü bu manzara onu şoktan en hızlı şekilde çıkarmıştı. Peki bu görüntüleri hafızasından silip yeniden gülümsemeye ne zaman başlayabilecekti?
*****************************
Luyc'nin kapısına bir kez daha baktıktan sonra ağır adımlarla koridorda dolaşmaya başladı Erza. Kaç saattir bakıyordu bu kapıya? Ne olmasını bekliyordu? Cidden yapacak hiçbir şey yok muydu onlar için? İkisinin de fazlasıyla güçlü olduğunu biliyordu aslında. Onlar için endişelenmesi ikisini sinirlendirir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eksik Parça
عشوائيFairy Tail Lisesinin başarılı başkanı Jellal Fernandes, karizmatik gülümsemesinin arkasındaki gizemli geçmişiyle, İki oyla başkanlığı kaçıran rekabetçi başkan yardımcısı Erza Scarlet, kendinden emin bakışlarının arkasında geçmişte yaşadığı kayıplarl...