Aslında ne kadar birikmişlik var içimde.
Yıllar,hatıralar, acılar, dertler.
İyilik adına yapılan her iş, iyi olarak dönsün ister herkes amaaa.Zamanla içinden gelerek davransanda, kendimizi anlatmanın yıllar alacağı hatta sonsuz olacağı offff, nefes alacak yer bırakmayan hayatınızı sizi kullanmaktan hiç bıkmayan insanlar.
Ohaa falan oldum yaa.!
Diyesim varsada hep sakladım.
Şeytanın esir aldığı bir insan
olmamak adına, hep dönüşüme uğramış, ama hiç değişmemiş insanlara...Hacı ne oluyor sana yaaaa diyesim var.
Ama diyemiyorum, insanlarla
tartışmanın onları hiç değiştirmediğini görmek istemiyorum, desemde istemeyerek görmek zorunda kalıyorum. Yuh bee diyesim var.Hala sokakta, oynayan çocuklara laf sokuşturan modern gibi görünen yoz insanlara, bunlardan ikiside mahallemize 2 sene önce taşınan garip ikili eş, daha önce fark etmediğim bu ikilinin erkek olanı ile geçen sene ramazanda mahalledeki, tüm çocukları azarlaması çok zoruma gitmiş kendidiyle, edepli bir kavgamız
olmuştu. Yahu kavga edeceğiniz kişinin bile birazda olsa akıllı olması gerekir ama bu adam ve kadın bundan nasibini almamış. Bu sene doğum yapıp bir erkek çocuk dünyaya getirmiş sonra öğrendim , ama çocukları azarlamaları hiç bitmedi. Öğleden sonra kızım içeri girdi. Sonrasında diğer arkadaşları normal çocuk gibi oynuyorlar, hangimiz sokakta oynamanın tadını
hayatımızın en zirve noktasıdır. Neye değişirizki dimi? Bu muhteşem ikili hala burda. Bugünse kadın 3. Kattan perdesini açıp oğlunu kucağında çocuklara gösterip gürültü yapmayın diye sürekli azarlıyorlar. Be hanımefendi senin kucağındaki çocukta uyardıkların öksüzmü
yetimmi yahut ne? Bu kadın bebeği çocuklara gösterirken inanınki ben bile o halinden korktum. Sebebi ise seri katiller gibi bir yandan bebeğini tutarken, diğer yandan arkasından bir bıçak çıkaracak acizzzz, zavallı sanki dünya onun başka kimse yaşamasın istiyor.
İşte susmuyor içim ama ne çare bu modern yozlarda dünyada yer teşkil ediyor malesef. Sadece yazık yazık diyorum.
Çocuklar birer çiçektir onlar masumdur. Onlar melek onlara dokunmayın ne olur diyesim var. Ben çocukları çokkkkk seviyorum bir gülüşleri cennet bahçelerinde açan güller kadar güzellll.Yahu sen nasıl bir yaratıksın kankaaaaa diyesim varrrr.
Derdimizi anlamadan yorum yapan, önyargılı, kendi belki değişmiş ama beyni olduğu yerde sayan zavallı insancıklara kızasımmm varrr.Hoşgörünüze sığınarak yazdım bilgisayar hafızası gibi dolu olan beynimin güncellenmeye çok ihtiyacı var.
Şu an 15 yaşıma geri dönebilmeyi çok isterdim. Ailemin içinde kendimi bulmaya çalıştığım zamanlar. O yaşlarda aynaya bakmayı sevmezdim. Çirkinim diye aynayı sonra keşfettim. Yüzümdeki sivilcelerinde maşallah her biri inadına yapar gibi kocaman olurdu yaaa, çok üzülürdüm. Kısacık saçlarım, erkeksi olan tavrımı dahada bir ortaya çıkarırdı.
Rüya ablam istemesemde beni muntazaman götürür saçlarımı mutlaka ağlaya ağlaya kestirirdi. Bendede uzun saç sevdası büyük bir aşk ortaokulu bitirip çalışmaya başlayana kadar saçlarımı hiç uzun görmedim ne yazık.
O zamanlar rüya ablama çok öfkelenir bir büyüyeyimde sen görürsün diye saf duygularımla mücadele ederdim.
Halbuki şimdi ne kadar isterdim o günlerde olmayı. Annemin babamın genç, dinamik zamanları olur olmaz şeylere ağladığımı hatırladıkça, ya kızım sen varya sen diyorum kendime.
Okula giderken belli mesafeden minibüs durağına ulaşana kadar beni takip eden hayranımı ismini, yüzünü hatırlamam ne garip. Beni gülümseten bir anı.
Okula girerken tırnak ve etek uzunluğu kontrolü sanki gümrükten içeriye yabancı madde sokacakmısınız gibi 1 bayan 2 erkek öğretmenin bizi baştan ayağa süzüp askere yeni gelen çaylak edasıysıyla yüzümüze sert bir bakış atıp tamam geç demesi.Gerçekten zaman makinesi icat edilse ne güzel olur dimi.
Ama yinede grup üçlü diye anılan bu kızların eteklerini tırnaklarını nasıl kontrol noktasından geçirdiğini merak ederdim.
Fen bilgisi öğretmenimze tüm sınıftaki kızların ağzı bir karış açık dinlediğimizi, gözyaşlarına dayanamayan ikiz kız kardeşlerin o tavırlarını her yazılıdan sonra mutlaka bir köşeye sıkıştırılıp gözyaşlarını kullanarak aldıkları o puanlar. Okul bizim için saygı, sevgi ve eğitim yuvasıydı. Katı kuralları olan olmazsa olmazı olan.
Almanca öğretmenimizin içanadolu olması almanca konuşurken şivesinin çok komik olması sınıftaki bazı arkadaşların onunla alay vari konuşmaları. Ama saygı sonsuz sevgili değerli öğretmenlerimize her zaman.
Tek bir soruyu cevaplamak için zıpzıp zıpladığımız o zamanlar ahhhh bir geri gelse.Bunlar sadece küçük bir nokta, daha yazacak o kadar çok hikaye varki. Hangini sıraya sokacağım şaşırdım.
O günden sonra dayımla yengem yeni hayatlarına geçiş yaparken eskide kalan iki hayatın bitmesini hızlandırmış. Dedem zavallı uzun bir süre böyle yattıktan sonra hakkın rahmetine kavuşmuş.
Annem o kadar acıyla anlatıyorki bu vedayı, babasının olmadığını kabul etmek çok zorluyor onu. Gizli gizli ahıra gider bağıra bağıra ağlarmış.
Ninemde artık yatakladığı için onu üzmek istemesede ninem anlıyormuş her ne olursa olsun.
Sakin bir ses tonuyla.,
Ninem :Medinem, kuzummm canım ben biliyom sen üzülüyon emme bende senin gibiyim yavrum.Medine:Ana canım anam
Çok teşekkür ederim beni okuduğunuz için bu bölümü biraz içimde sıkışmış duygularımı sizlerle paylaştım. Kendimi bulup eğitiyorum her bir saniye çok değerlidir paylaşarak çoğalır kendimi 15 yaşıma döndürüp hapsetmek istesem olurmu sizce. Yaşınızın kıymetini bilin!
Mutlu olmak için, mutluluğa doymak lazım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT KİMİ SEÇER
Chick-Litİşte yapayalnız kalmak, çaresiz bağırmak, ağlamak boğuluyorum sandım. Yerler yarılıyor ben içine girip girip çıkıyordum. Bir ulaştığında gibi büyüyüyüp yeşerip hep, soluveriyordum. Ablam canım, ölüm haberi ah gurbet, zalım gurbet" annesinin ruhu ç...