Bir pazartesi gecesiydi.
Saat gece yarısını geçeli çok olmuştu.
Dışardaki sağanak yağıştan dolayı hızlı adımlarla gideceği yere ilerleyen adam karanlık gecede yankılanan yağmur seslerine botlarının tok sesini katıyordu.
Siyah deri ceketi üzerine düşen her bir yağmur tanesini içine almayı reddediyor, adamı ıslanmaktan koruyordu.
Saçları için aynı şey söylenemezdi. Koyu kahverengi saçları yağmur sayesinde bir ton daha koyulaşmış, gökyüzü ile denizin birleştiği yerde oluşan çizginin rengindeki gözleri karanlık sayesinde simsiyah olmuştu.
Gideceği yerin kapısına vardığında hızla kapıyı ittirdi. Son ses çalan müziğin sesi kulağına dolduğunda karanlık sokakta yağmur sesinden başka bir ses duyduğu için daha iyi hissetti. Yağmurun verdiği soğukluğa tezatla içerisi havasız, nemli ve sımsıcaktı. Öyle ki az önce yüzü soğuktan buz gibi olan adam şimdi neredeyse terleyecekti.
Her şeyden habersiz, bu soğuk kış gününe zıt olarak ince kıyafetler giymiş, vücutları terden yapış yapış olmuş, belki de ne kadar içtiklerini hatırlayamacak kadar sarhoş olan insanlar deli gibi dans ederken adam barmene doğru ilerledi.
"Viski."
Tek kelimeyle isteğini dile getirdiğinde normal bir erkeğe göre oldukça mükemmel olan sesi müziğin son ses olduğu barda zor bela duyuluyordu.
Aksanı bir Amerikalı'ya ait olamayacak kadar güzeldi. Ve bir Amerikalı'ya ait olacak kadar akıcı. Sesinde gizli bir tat vardı. Dinleyeni rahatsız etmeyen, mükemmel konuşulan İngilizce olmasına rağmen anadili İngilizce olan birine ait olamayacak kadar güzel bir tat. Lezzetli bir tat.
Barmen ondan istenileni yapıp adamın yüzüne bile bakmadan bardakları silme işine devam ederken adam içkiyi fondipledi. Soğuk gecede bu içki bu fena bir tercih değildi.
Uykusuzluktan hafifçe moraran göz altları barın loş ışığında belli olmazken yüzüne vuran gölgeler erkeksi yüz hatlarını ortaya çıkarıyordu.
Yapılı bir çenesi, ince ama uzun pespembe dudakları, karakteristik bir burnu ve masmavi gözleri vardı.
Yakışıklıydı ve genç sayılırdı.
Sağ elini yağmurdan dolayı ıslanmış ve hala tam kurumamış nemli saçlarından geçirip dans eden insanlara baktı.
Hayatın zorlukları kimsenin umrunda değilmiş gibi görünüyordu. Herkesin yüzünde belli belirsiz tebessüm vardı. Belki de sarhoşluktan diye düşündü adam.
İnsanların hipnoz eden danslarına bakakalırken bir şey fark etti adam.
Gözlerini kısıp puslu ortamda görüşünü netleştirmeye çalıştı.
Gördüğü şey bütün barın havasına antagonizma yaratıyor, adamı daha da meraklandırıyordu.
Barın en köşesindeki koltuklarda oturan bir genç kız başını öne eğmiş sıkıntıyla oturuyordu. Etrafındaki her insan çılgınlar gibi eğlenirken bu kızın böyle bir ortamda sıkılıyor olması adamın ilgisini çekti.
Genç kız derin derin oflarken başını yukarı kaldırdı ve bir anlığına adamla göz göze geldi.
Saniyenin yarısından bile kısa bir süreydi bu.
Ve sonra,
Onu ilk gördüğü anda kalbinde hissettiği yabancılık hiç tatmadığı, bilmediği, anlayamadığı bir duyguydu adamın.
Onu bambaşka birine dönüştürecekti;
Saplantılı birine,
Kişiliğinden çok farklı birine,
Korkunç birine,
Takıntılı birine,
Ve psikopat birine...
Not: Önceki yazdığımı kaldırdığım için özür dilerim birtakım hataları düzelttim.
Selam,
Sonunda bu kitabı yazacak vaktim oldu diye o kadar çok seviniyorum ki!Kitabımız kısa olacak ama herkes tadına varacak merak etmeyin.
Ve, Psikopat Seb feels serisiyle tıpatıp aynı olmamasına rağmen konu olarak paralel gidecektir.Beni bu kitabı yazmam için gaza getiren bütün okuyucularıma teşekkür ederim*-*
Yerim ulan sizi!❤❤
Herkese iyi okumalar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSYCHO ▲ SEBASTIAN STAN
Fanfictiondaha o anda, o barda, o kısacık sürede gördüğü adam, neden onu çekiyordu? neden her yerdeydi? neden onu seviyordu? cevabını bilip de bilmemezlikten geliyordu belki de, adam farklıydı, gizemliydi ve bazen... bambaşka biri olabiliyordu. YOU VE SEB'İN...