Kulaklarını elleriyle kapattı küçük çocuk, odasının köşesine sinmiş, bacaklarını göğsüne çekmiş, masmavi gözlerini büyüterek olayın bitmesi için dua ediyordu. Alışmıştı, her gün olmasa da her hafta mutlaka oluyordu. Onun için odasına kaçmak, şu an yaptığı hareketleri yapmak bir ritüel haline gelmişti. Alışsa da korkusunu gizleyemiyordu. Kendisini korkmadığına ikna etse de mavilerini yok edecek kadar genişlemiş göz bebekleri onu rahatça ele veriyordu.
"Senden nefret ediyorum!"
Elleri kulağına dolan seslere karşı yeterli bir kalkan olmamasına rağmen onları oradan çekmemişti. Belki de psikolojik olarak işe yarıyordu.
Ağlama sesleri, kırılan eşyalar, bağırışlar dış kapının gürültülü bir şekilde kapanmasıyla son bulurdu. Geriye evde gezinen ölümcül sessizliğe eşlik eden kısık hıçkırıklar kalırdı.
Olayın bitişinin habercisi kapı devreye girer girmez girdiği köşeden fırladı küçük çocuk. Koridor boyunca koşup gireceği odanın önünde durdu. Yarı açık kapıdan yatağın önüne yığılmış, sessizce ağlayayan sarışın kadını izledi bir süre. Akan rimeli yanağında kıvrımlı bir yol izlemiş, yüzünde siyah bir çizgi bırakmıştı. Küçük çocuk kapıyı açıp içeri girdi. Kadın, onun geldiğini fark etse de tepki vermedi, sessiz hıçkırıklarına devam etti.
Çocuk, kadının önünde diz çöktü ve yumuşak ellerinden birini alıp dudaklarına götürdü.
"Bir daha ağlamanı istemiyorum."
Hıçkırıklarını durdurmaya çalıştı kadın, her hafta aynı sahneyi izleyen 10 yaşındaki bu çocuğun nasıl da koca bir adam gibi davrandığını fark etti. Minicik ellerinde tuttuğu elini yavaşça çekti, çocuğun yanağını okşadı.
Annesinin yaptığı harekete kadının boynuna sarılarak karşılık verdi küçük çocuk. Sarıldığı hiç kimse onun gibi değildi, hiç kimse onun kadar güzel kokamazdı, hiç kimseye sarıldığında şu anda olduğu kadar güvende hissetmezdi.
Küçük elleri kadının yanaklarına gitti, ardı ardına akan gözyaşlarını sildi. Gözlerinin rengini çaldığı bu kadının o muhteşem mavilerini gözyaşlarıyla kirletmesini istemiyordu. Kadın onu izleyen oğlunu kendine çekti, göğsüne sıkıca bastırdı. Yumuşak, düz saçlarına binlerce öpücük kondurdu. Her hafta yaşadığı bu olaylara onu da şahit ettiği için kendinden nefret etti Pişmanlıkla sarsıldı vücudu, içi yandı.
Küçük çocuk annesinin kokusunu içine çekti bol bol, vazgeçemediği bir parfüm gibi... Limon ve zencefil kokusu başka bir yerden bulaşmamıştı ona. Doğaldı, tenine sinmiş, kendi öz kokusuydu. Az önce yaşanan şeylerden dolayı adrenalin pompalayan bedeni onu yorgun düşürdü, kadının kucağında uykuya yenik düştü.
Kadın çocuğunu yatağa yatırdıktan sonra başucunda duran masaya göz takıldı. Rengarenk bir resim masada duruyordu.
Koyu sarı saçları ve mavi gözleri olan bir kadın, onun elini tutan, kadın gibi masmavi gözlere sahip bir çocuk ve çocuğun elini tutan bir adam.
Hepsi gülüyordu, hepsi mutluydu. Kadının canı daha çok yandı. Bu resmin kendi ailesi olduğunu fark ettiği an. Yatakta uyuyan oğlunun saçını okşadı saatlerce, yanağına son bir öpücük kondurdu odadan çıkmadan önce.
Sabah uyanır uyanmaz yataktan fırladı çocuk, resim yapmak için masasına koştu. Masadaki eksikliği anında fark etti. Çizdiği resimlerden biri kayıptı. Annesine sormak için odaya koştu, her zamanki gibi aralık kapıdan içeriyi seyretti ilk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSYCHO ▲ SEBASTIAN STAN
Фанфикdaha o anda, o barda, o kısacık sürede gördüğü adam, neden onu çekiyordu? neden her yerdeydi? neden onu seviyordu? cevabını bilip de bilmemezlikten geliyordu belki de, adam farklıydı, gizemliydi ve bazen... bambaşka biri olabiliyordu. YOU VE SEB'İN...