Bedenini üşüten soğuk havayı hissediyordu You ancak rüyada gibiydi. İliklerine kadar hissettiği bir rüya gibiydi. Ne tepki verebiliyor ne de gözlerini açabiliyordu, sadece ama sadece hissediyordu. Sırtını ve belini saran eller sanki bir tüy tutarmış gibi rüzgârın hafifçe esmesine rağmen karşılaştığı her şeyi üşüttüğü sokakta yürüyen bedene aitti. Adamın kesik nefeslerini de duyuyordu You, öyle ki adamın sıcak olduğunu düşündüğü bedeni şimdi soğumuş gibiydi kışın hırçınlığına dayanamayarak. You ise üşümesine rağmen en son düşündüğü şeydi bu. Gözlerini açıp onu kucağına almış adamın yüzüne bakmayı o kadar çok isterdi ki. Gecenin karanlığında o mavilerin nasıl göründüğünü görmek isterdi. Özlediği o çehreyi doya doya incelemek isterdi. Ancak bedeni beyninden kopmuş gibiydi, ona ulaşamıyor, onu kontrol edemiyordu. Derin bir uykudaydı, bu bir rüyaydı, iliklerine kadar hissettiği bir rüya sadece. Birazdan sızıp kaldığı koltuğunda uyanacağını biliyordu.
Ancak öyle olmadı. Kapı açılma sesi duydu, bir arabanın kapısıydı. Ön koltuğa oturtuldu ve vücudunu saran emniyet kemerini hissetti. Arabanın motorunun çalışma sesi doldu kulağına, yine gözlerini açmak istedi ancak yapamadı. Bu nasıl bir baygınlıktı böyle? Şoför koltuğundan gelen tanıdık kokuyu bile algılayabildi You. Onun kokusunu nasıl unutabilirdi ki? Araba ilerlerken sadece adamın nefes alış verişlerini duyuyordu. Arabayı hızlı sürüyordu, bir yere yetişir gibi, ya da bir şeyden kaçar gibiydi. Sessizlik You'yu yarı baygın halindeyken bile sıkmıştı. Neler olduğunu nereye gittiklerini bilmek istiyordu. O an arabanın içine bir telefon melodisi yayıldı. Aylardır özlem duyduğu o eşsiz ses tonuna da o an yeniden kavuştu You. Adamın kendine has ses tonu gecenin karanlığında ilerleyen arabada duyuldu.
"Alo?"
Karşı taraftan gelen sesi duyamadı You. Kiminle konuştuğunu merak ediyordu oysaki.
"Evet..." adam sanki arabada birileri tarafından duyulacakmış gibi, kaygılı ve kısık bir ses tonuyla konuşuyordu.
"Varmak üzereyim..." kafasını kendisine çevirdiğini hissetmişti You. Göremiyordu ama bunu tüm hücrelerinde hissetmişti; adam birkaç saniye ona bakmıştı.
"Evet... Yanımda."
Tam olarak uyanık olmadığından adamın sesi You'ya boğuk gelse de dakikalar geçtikçe sesi netleşmeye başladı. Hatta uyuşan ayaklarını bile hissetmeye başlamıştı You. Uyanıyordu. Zaten tam olarak uyumuyordu ancak bu sefer beyni vücudunun kontrolünü tekrardan ele geçiriyordu.
"Yardımların için minnettarım."
Sebastian son cümlesini söyledikten sonra sessizliğe büründü, karşı tarafın da cevabını aldıktan sonra telefonu kapattı ve cebine sıkıştırdı. Kafasını tekrardan kıza çevirdi. Gözlerini hafif kırpıştırmaya başlamıştı. Bedeni hareketleniyordu. Uyanacağını anladığında dudaklarını ince bir çizgi haline getirdi genç adam. Kıza diktiği mavilerini tekrardan yola çevirdi. Aylardan sonra burnuna gelen hasret kaldığı koku onu biraz olsun sakinleştiriyordu. Yanı başında duran beden onu biraz olsun sakinleştiriyordu. Onsuz yapamayacağını iki aydır kaldığı merkezde çok iyi anlamıştı. Ona deliymiş gibi davranılmıştı, bu Sebastian'ı daha çok delirtmişti. Şimdi ise, istediği insanla, özgürlüğün tadını çıkarıyordu. Ne olursa olsun bir daha oraya dönmeyecekti. You'suz, yanında yavaş yavaş uyanmaya başlayan kızsız, hiçbir yere gitmeyecekti. Ama ona kızgındı, yine de onu affedememişti.
Şehir dışına uzanan orman yolundan sağa saptı genç adam. Stabilize bir yola girdiğinde araba iki yana sarsıldı. Bu, uyanmakta olan You'yu iyice hareketlendirmişti. Sonunda gözlerini araladı genç kız. Nerede olduğunu anlamaya çalışırcasına ön pencereden dışarı baktı ilk. Gördüğü tek şey arabanın farlarının aydınlattığı bozuk yoldu. Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi, karanlıkta uzayıp gidiyordu. Yavaşça kafasını sola çevirdi, tanıdık çehreye baktı. Adam, onu görmezden geliyor gibi, yüzüne donuk bir ifade yerleştirmiş, bir robot gibi arabayı sürüyordu. Sessizdi You, sessizce adamı incelemeye devam etti. Geçen iki ayın acısını çıkarır gibi, doya doya baktı uzak kalması gereken surata. Unutmuş olduğunu düşündüğü yüz hatlarını yeniden inceledi. Yanılıyordu, adamın yüzünün tek bir ayrıntısını bile hiç unutmamıştı. Dudaklarının kıvrımına kadar, onu ezbere biliyordu. Uzun inceleyişi onu içten içe dürten merakı ile son buldu. Soğuktan kurumuş dudaklarını oynattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSYCHO ▲ SEBASTIAN STAN
Fanfictiondaha o anda, o barda, o kısacık sürede gördüğü adam, neden onu çekiyordu? neden her yerdeydi? neden onu seviyordu? cevabını bilip de bilmemezlikten geliyordu belki de, adam farklıydı, gizemliydi ve bazen... bambaşka biri olabiliyordu. YOU VE SEB'İN...