▲4▲

4.3K 330 840
                                    

Hayali şeyler gerçek olsundu onun için. Kitap karakterleri mesela. Veya film karakterleri, dizi karakterleri...

Kitaplar, diziler, filmler... Hepsi birer sığınaktı onun için, gerçekliğin kalın duvarlarını yıkım toplarıyla kıran, farklı bir dünyanın ardına kadar açılmış kapılarıydı.

Sevdiği kadın için her şeyi göze alan bir adam, tutkuyla beslenen aşklar, imkansızlıklara rağmen birbirinden uzak duramayan aşıklar...Hepsi gerçek olsundu.

Ve sadece kitaplardaki değil, dizi ve filmlerdeki karakterler de gerçek olsundu.

Dünyayı kurtarmak için birçok varlıkla savaştıktan sonra saçı bir gram bozulmayan süper kahramanlar, nefretin aşka dönüştüğü hikayeler, unutulmaz aşklar yaşayan karakterler...

Gerçekler acıydı, gerçek insanlar farklıydı, kimse aşkı için bu kadar savaşmazdı, kimse fedakarlık yapmazdı, onu zor durumdan kurtaran süper kahramanlar sadece çizgi romanlardaydı. Aşk, sadece kitaplarda gerçekti.

Bir kitabın son sayfasını da okuduktan sonra kitabı kütüphanesine koyarken derin bir acı hissederdi You. Üç cocukla ortada bırakılmış kadın gibi, asiti kaçmış kola, erimiş çikolata, sayfalarca yazdıktan sonra kaydedilmeyen hikaye, hoşlandığı çocuğun gay olduğunu öğrenen kız, yeni iPhone 6'sını klozete düşürmüş biri gibi.

İlk dakikalarda boşlukta hissederdi kendini, amaçsız, ne yapacağını bilmeyen. Sonraki dakikalarda kitabın sonunu defalarca düşünür, alternatif sonlar yazardı beyninden. Ve sonra hepsi bitince, gerçeğin bir tokat gibi yüzüne vurduğu o an olduğu yerde kalırdı.

Bazen bir şizofren olduğunu düşünürdü. Bu kadar hayal kurarsam yakında hayalle gerçeği karıştıracağım derdi sürekli kendine. Ama gençti, önünde uzun yıllar vardı, kanının hararetli olduğu bu dönemlerde bırak da hayatın tadını çıkarsındı. İnsan hayal kurmaktan ölmezdi ya.

Annesini küçük yaşta kaybetmişti You. Araba kazasında. O zaman daha iki yaşında olduğundan hatırlamıyordu, tanımıyordu annesini. Ama boşluğunu hep hissetmişti, hissediyordu. Babası yabancı bir kadınla yeniden evlenmek istediğini söylediğinde 14 yaşındaydı You. Yabancı kadının paragöz biri olduğu kanısına varmış, okulunu başka bir şehirde yatılı olarak okumuştu. O zamandan beri babasıyla hiç görüşmemişti. Üniversitede iyi bir bölüm kazandığından beri kendi geçimini kendi sağlardı. 21 yaşında, kendi ayaklarının üzerinde duran bir genç kız. Uzaktan eğitim sistemini kullanıp eğitimine devam ederken özel bir şirkette sekreterlik yapıyordu. Maaşı onu geçindirebilecek kadar iyiydi.

You bu kadar deli dolu bir kızken dün yaşadığı şeyleri yaşayacağı aklının ucundan bile geçmezdi. Karşısında kitaplardan fırlamış bir erkek duruyordu, üstelik dün gece bir süper kahraman gibi kurtarmıştı onu. Çocuksu düşüncelerinden dolayı kendine kızdı You. Onlar kitaplarda olurdu, filmlerde, dizilerde olurdu. Sebastian adındaki bu genç adam ona bir iyilik yapmıştı o kadar. Her şeyin özeti buydu.

Ona yapılan bu iyilik serüveni karşısındaki genç adamın son sözüyle keskin bir viraja girdi.

"Sanırım bir süre gidemeyeceksin."

Düşünmedi You, düşünemedi, bu gülümsemenin nedenini, bu sözün ne anlamada geldiğini düşünemeyecek kadar şaşkındı.

"Ne demek istiyorsun?"

Ses tonunu bir korkak gibi değil de 'Ne diyorsun sen be?!' dermiş gibi çıkarmak istemişti. Ama sadece istemişti. Bu tonun meydan okumayla uzaktan yakından ilgisi bile yoktu.

"You, eve gidemezsin çünkü-"

"You mu?" Karşısındaki adama adını söylediğini hatırlamıyordu genç kız. Adı adamın dudaklarından dökülünce irkildi, bir adım geriye gidip gözlerini kıstı. "Adımı nereden biliyorsun?"

PSYCHO ▲ SEBASTIAN STANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin