"Acele et You! Yoksa geç kalacağız."
Genç kız aynada son bir kez kendisine baktı. Yeryüzüne düşen eşsiz kar tanelerine meydan okuyan bembeyaz teni, bu tene tezatlık oluşturmasına rağmen onda olağanüastü bir güzellik yaratan simsiyah saçları vardı. Sadece bu iki özelliğiyle bile 1-0 öndeyken ona bahşedilen buz mavisi gözler onu kazanan yapıyordu. Yumuşak hatlarla çevrili yüzüne çok yakışan minik burnu onun çocuksu görünmesine yol açıyordu. Ruj sürmemiş olmasına rağmen her daim pespembe olan dolgun dudaklarını şöyle bir yaladı. Boyu çok uzun değildi, çok kısa da değildi. Mankenleri kıskandıran bir fiziği olmamasına rağmen vücudu ölçülüydü, ne giyse yakışırdı.
Kıvırdığı saçlarını geriye doğru atıp üstüne tam oturmuş ve vücut hatlarını ortaya çıkaran siyah elbisesini aşağıya doğru çekiştirdi. Ayaklarını acıtan topuklulara göz attıktan sonra kapıdan çıktı.
"Emin misin Kelsey? Çünkü bu elbiseyle kendimi hiç güvende hissetmiyorum."
Kız kendini korumak istercesine kollarını vücuduna sardı.
"Gayet güzel görünüyorsun You. Ayrıca sana kimse bir şey yapamaz, Bradley ve Nick bütün gece yanımızda olacaklar."
"Asıl sorun da bu değil mi? Onlara ne kadar güveniyorsun? Ben onlarla bir gece geçirecek kadar güvenmiyorum çünkü."
Bu sözleri arkadaşını güldürmüştü.
"Hep böyle olmak zorunda mısın? Hadi ama! Nick çalıştığım yerde sevilen biri. Ona güvenim sonsuz. Hem ondan uzun süredir hoşlandığımı biliyorsun You, bana çıkma teklif etti ve bunu geri çeviremezdim."
Genç kız dudaklarını stresle ısırdı. İkna olmamış gibiydi.
"Peki arkadaşı Bradley?"
"Bradley Nick'in en yakın arkadaşıdır. Bu gece sen yalnız kalma diye sana eşlik edecek. Nick'in anlattığına göre çok eğlenceli bir çocukmuş. Hadi atla arabaya."
You, boyunu olduğundan uzun gösteren topukluların üzerinde zar zor arabaya doğru yürürken içindeki huzursuzluğu bastıramıyordu. Bu elbiseyi ve ayakkabıyı Kelsey'in isteği üzerine giymişti çünkü gidecekleri yere kot pantolon ve tişörtle girmek abes kaçardı. Daha önce hiç gitmediği bir mekanda, hiç tanışmadığı insanlarla sırf en yakın arkadaşının randevu gecesi iyi geçsin diye zaman geçirmek onun için can sıkıcıydı. Ama Kelsey onun için birçok fedakarlık yapmıştı. Ona hayır diyemezdi. Arabaya bindiğinde kendi kendini ikna etme çabalarına başlamıştı bile...
-
"Bay Stan, babanız sizi aşağıda bekliyor efendim."
Hizmetçinin sesini duyar duymaz irkilen genç adam kalemini masaya bırakıp simsiyah olan ellerini yıkamak için banyoya girdi. İşi bittiğinde isteksizce merdivenlerden aşağıya indi ve kendini psikolojik olarak yeni bir tartışmaya hazırladı.
Orta yaşlarını geçeli çok olmuş, gri saçlarında beyazın tonlarını ağırlayan, yılların getirdiği tecrübelerin yüzüne her bir çizgiyle kazındığı adama meydan okurcasına baktı.
"Beni çağırmışsın."
Ses tonu keskin, salonun boş havasında iz bırakacak kadar iğneleyiciydi.
Adam karşısında duran oğluna yaklaşıp elini omzuna koydu.
"Benimle gel Sebastian, biraz konuşalım."
Omzuna baskı yapıp onunla gelmesini sağladı ve beraber bahçeye çıktılar. Bahçeye adım atar atmaz genç adam duraksadı.
"Yine aynı şeyleri konuşacaksak hiç başlamayalım bile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSYCHO ▲ SEBASTIAN STAN
Фанфикdaha o anda, o barda, o kısacık sürede gördüğü adam, neden onu çekiyordu? neden her yerdeydi? neden onu seviyordu? cevabını bilip de bilmemezlikten geliyordu belki de, adam farklıydı, gizemliydi ve bazen... bambaşka biri olabiliyordu. YOU VE SEB'İN...