Kafası neredeyse kadının boynuna gömülmüş, yüzünü kaplayan saçlardaki kokuyu içine çekerek boğulduğu huzur az sonra ona seslenilmesi ile son bulacaktı. Oysa o kadar masum uyuyordu ki çocuk, gören uyandırmaya kıyamazdı. Yüzü her ne kadar kafasını kadının boynuna gömdüğü için pek görülmese de hafif tebessümü kolayca anlaşılıyordu. Çocuğun burnuna dolan koku onun uyku ilacı gibiydi aslında. Kadının boynunun girintisine sokulması da bu yüzdendi. Bazen istemsizce eli kadının yanaklarına veya saçlarına gider, onları okşardı. Saf sevgiydi onunkisi, karşılık beklemeden, huzura sarıldığı kollardı, vazgeçemediği. Ama vazgeçmek zorunda bırakıldığı...
"Sebastian."
İsmi bir ninni gibi kadının ağzından çıktığında hafifçe kıpırdadı küçük çocuk ama bu uyanmaya niyeti olduğu anlamına gelmiyordu. Kadın biraz doğruldu ve çocuğu inceledi. Yüzündeki masumluğun dünyanın pisliklerini öğrendikten sonra kaybolacağından korktu. Oysaki daha çok erkendi bu endişeler için, çocuk daha 3 yaşındaydı. Uzun parmaklarını sarımsı saçlarında gezdirdi çocuğun, ipek gibi yumuşaktı, çekemedi kadın ellerini.
Mavilerini hapseden göz kapakları kıpırdar gibi oldu çocuğun, kafasını oynattı, az önce sığındığı kokuyu aradı burnu. Bulamayınca hareketleri sıklaştı, göz kapakları aralandı. Onun uyumasını sağlayan ilaç gitmişti, karşısında ona sevgiyle bakan bir çift mavi göz vardı.
Küçüğün uyandığını görünce yüzüne gerçek bir gülümseme yayıldı kadının, öyle bir gülümsemeydi ki bembeyaz dişleri açığa çıktı. Daha uyanır uyanmaz karşısında gülümseyen kadını görünce tepki verdi çocuk, o da gülümsedi aynı şekilde.
"Günaydın bebeğim."
Uyku sersemliğini üstünden atamamış çocuk gülümsemeye devam etti, sessizliğini ettiği bir kelamla bozarak.
"Anne."
-
Deliksiz bir uyku. Belki de yıllardır uyumadığı kadar iyi uyumuştu adam, bir kez bile uyanmadan. Ve uyandırılmayı hiç istemiyormuşçasına sıkı sıkı bağlanmıştı uykusuna, uyku kaynağına.
Yumuşacık yatakta çok rahat olmasına rağmen karnında hissettiği baskı önce derin uykusundan uyandırdı kızı. Ne olduğunun, ne yaptığının farkına varmadan hareket etmek istedi. Ama sadece istedi.
Karnındaki baskı kıpırdamasına engel oluyordu. Gözlerini hissettiği yabancılıkla açtı genç kız hemen. Yabancı bir koku, yabancı bir his, yabancı bir yer... Önce nefes almasına engel olan şeye baktı. Kendi kolunun neredeyse iki katı olan bir kol karnının üstünden beline uzanmış, onu sıkı sıkı sarıyordu. Gözlerini neredeyse yerinden fırlatacakmış gibi açtı ve hemen kolun sahibine baktı. Yüzü kızın saçlarıyla kaplanmış, boynuna saklanmış adamı görmeye çalıştı, yapamadı. Huzursuzca yerinde kıpırdayıp hareket etmeye çalıştı ancak neredeyse 10 kilo olan kol buna izin vermedi, aksine kız hareket ettikçe daha çok sardı, daha çok sıktı. Genç kız yaşadığı şokla konuşamıyordu bile. Dün gece ne olduğunu hatırlamıyor, bu yatakta bir erkekle ne işi olduğunu bilmiyordu. Her ne kadar deli gibi çığlık atmak üzere olsa da onu biraz da olsun sakin tutan şey kıyafetlerinin üzerinde olmasıydı. Ona bir yastık gibi sarılmış adamın sıcak nefesi kızın boynunu gıdıklıyordu. Omzunu kaldırıp boynuna yaklaştırdı istemsizce. O sırada yanındaki adam hareket edip kafasını kızın boynuna iyice gömdü. O an kızın burnuna dolan o tanıdık koku onu afallatmıştı. Bu oda, bu yatak, yanında yatan bu adam...
Haftalardır duyduğu nane kokusu –ki onu sakız çiğnerken hiç görmemişti- belki de mentollü şeker kullanıyordu- ve tanıdık erkeksi koku yanındaki adamın kimliğini açıkladı. Kız adamı itekleyip delirmiş gibi çığlık atmak yerine neden bu pozisyonda olduğunu sorguladı adamdan kurtulamayışının yenilgisini kabul ederek. En son otelden hazırlanıp çıkacağı sırada kapıda bekleyen Sebastian'a rastlamıştı, ardından bir kulübe gitmişlerdi. Garson siparişleri istediğinde kız tekila söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSYCHO ▲ SEBASTIAN STAN
Fanfictiondaha o anda, o barda, o kısacık sürede gördüğü adam, neden onu çekiyordu? neden her yerdeydi? neden onu seviyordu? cevabını bilip de bilmemezlikten geliyordu belki de, adam farklıydı, gizemliydi ve bazen... bambaşka biri olabiliyordu. YOU VE SEB'İN...