Chill 1.Bolum
Annemin topuklu ayakkabilarinin sesini duydugum anda tuvaletin sifonunu cekip, yerde duran tuvalet kagidi ile dudaklarima bulasmis kusmugu silerek yerden kalktim. Gozlerim ister istemez islanmis, makyajim akmisti. Soguk su ile yuzumu yikadiktan sonra, agzimdaki kusmuk kokusundan kurtulmak icin hizlica dislerimi fircalarken, annemin “Melek” diye seslenisini duyabiliyordum. Akan makyajimi parmaklarimla silip, banyodan ciktim.
“Gece geliceksin saniyordum” dedim kendini salondaki koltuga birakmis annemin yanina yuruyerek.
“Erken bitti toplanti, ne o sevinmedin mi annenle birlikte olacagina bu gece?”
Sevinmismiydim ki? Annemle olmaya ne zamandan beri seviniyordum?
Kendimi annemin karsisindaki, acik mavi, genis koltugun uzerine birakarak “Ee ne oldu, begendiler mi bari tasarimlarini?” diye sordum.
Her zamanki gibi, kendisinden konu acildigi icin gozleri parildayan annem “Bayildilar!” dedi bana gulumseyerek bakarken. Tabii ki bayilmislardi. Isil Hanimdi o; nasil bayilmazlardi ki? Isil Atasoy’un mukemmelligi karsisinda, bayilmamak mumkun muydu ki?
Saat daha on bucuktu, fakat burada oturup annemin harikaligini gormektense, odamda tek basima yapabilecegim cok daha guzel seyler vardi. Yanimda duran telefonumu alip, “yatiyorum ben” dedim.
“Daha erken guzelim?” diye once karsi ciksa da, bakisimin karsisinda “iyi geceler” diye gulumseyen anneme bakmadan odama yurudum.
Patlican moru ve su yesilinden olusan odam, mutlu oldugum nadir yerlerdendi. Dun geceden, uzerinde bir iki damla kan lekesi olan carsaflarimin uzerine biraktim kendimi. Kafami, kocaman yastiklarimin arasina gomup, ona kadar saymaya basladim. Yapmayacaktim, kesmeyecektim. Bu degildim ben, bunlari kendime yapmayacaktim.
Pes ederek “on” deyip, yatagimin basinda duran komidinimin icinden kalemtirastan cikarttigim jileti alip, sol koluma surdum nazikce. Hemen beliren kani gormek kadar huzur verici bir sey yoktu. Arkasindan attigim kesiklerden akan kan, hala yasadigimi hissettiren tek seydi bana. Yine yalan soylemistim kendime.. Defalarca kez “bu degilsin sen” demistim aynada gordugum kadina, fakat buydum iste. Kollari, kasiklari, bacaklari, karni binlerce kesik izi olan, her Cumartesi gecesi baska bir adamin kollarinda avunan, her yedigi seyi kusarak cevresindeki kizlar kadar mukemmel olmaya calisan biriydim ben. Asla mukemmel olamayacagini bilerek, kendini cezalandirmaktan korkmayan, amacsizca yasayan bir kadindim.
Bilegime gelen kanlarin, yavasca parmaklarimdan carsafa akmasina izledim. Hani insanlar, kumsallar icin, ormanlar icin huzur verici derlerdi ya, ne kadar yaniliyorlardi. Huzur verici tek manzara, buydu. Kolumdaki onlarca kesikten akan kanin, her damlasinda nefes alabilmekti.
Elimdeki jileti komidinimin uzerine birakip, hirkamin kolunu, kanimin bulasmasiyla kizarmis olan koluma bastirdim. Durdugundan emin olduktan sonra, uzerimdeki hirkayi kirliye atip, hala sizlayan kolumu yastigimin uzerine koyarak, “hayat” dedigim bu kabusu az da olsa unutmak isteyerek gozlerimi kapattim.
Sabah, kalin perdemin arasindan sizan gunes isiginin gozumu rahatsiz etmesiyle uyandim. Gozlerimi acmak istemiyordum, uyanmak, yataktan cikmak, bu hayati yasamak istemiyordum. Hani insanlar uyurken kabus gorurlerdi ya, sanki ben uyandigimda basliyordu kabus. Her seyi itmek istercesine sikica gozlerimi kapatip, yanimda duran yastigi kafama bastirsam da, basarili olamamistim. Yastigimin altinda duran telefonumun calmasiyla en sonunda uyanmak zorunda kalip, telefonu actim.
“Ne var ya sabahin korunde, ruyanda mi gordun naptin kizim” diyerek cevap verdim telefonu acar acmaz “Meeleeeek” diye bagiran Pelin’e.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chill
Teen FictionYetmiyordu bir yerden sonra.. Daha derinden kesmek istiyordum, daha fazla kusmak istiyordum. Arkamda biraktigim iki kisiyi umursamadan, onun yanina gitmek istiyordum. Anlamsiz sevismelerle, tanimadigim yataklarda yorgun bedenimden kacip giden ruhum...