Makyaj masamin onunde oturmus, telefonumun calmasini, zilin calmasini, mesaj gelmesini, en ufak bir seyi bekliyordum. Sadece gitmemek, degerli oldugumu hissetmek icin, kendimi harcamam gerekmedigini gormek icin sadece birinin beni umursamasini istiyordum.
Calmadi, gelmedi.. Derin bir nefes alip, yatagin uzerinde duran siyah deri ceketimi alip, asagi indim. Salonun genis camindan annemin bahcede oturdugunu gorebiliyordum. Ciktigimi haber vermek icin yanina gittim.
“Bir yere mi gidiyorsun?” dedi ictigi slim sigaranin dumanini uflerken.
“Pelin’le yemege gidiyorum, onda kalirim aksam.”
“Iyi eglenceler” derken yuzume bile bakmamisti, masanin uzerinde duran saraptan bir yudum daha almisti sadece, gozlerini havuzun parlak isigina dikerek.
En les barlar daima daha iyiydi, hem daha kafa insanlar olurdu, hem daha guzel muzikler calarken, hem de tanidigim herkesi gormek zorunda kalmazdim. Tek basina bara gelen kiz klisesini yapisima gulerek iceri girip, bos bar sandalyelerinden birine oturdum.
“Kac yasindasin sen?” diye sordu karsimda yirmi-yirmi bes yaslarinda gozuken barmen.
“On sekiz, cidden kimlik mi cikarttiracaksin simdi bana got kadar cantadan?” diyerek guldum.
Yuzune degisik bir gulumseme yerlestirip, basini saga sola salladi. “Ne icersin?”
“Ellilik bir bira” dedikten sonra, sigarami yaktim.
Sag yanimda kimse oturmuyordu, sol yanimda ise otuz bes yaslarinda bir adam oturuyordu. Konusacak kimseyi bulamayinca, ben de birami gulumseyerek uzatan barmenle konusmaya basladim.
“Adin ne senin?” dedim onumdeki fistiktan bir tane alarak.
“Sarp”
“Melek ben de, memnun oldum” dedim ismimi sormamasina aldiris etmeden biramdan bir yudum alarak.
“Ne oldu? Sevgilinden mi ayrildin, annenle mi kavga ettin?” dedi alay edercesine.
Hic bir sey soylemeden, basimi salladim iki yana, yuzumdeki herkesin bu gereksiz yargilamalarina, her “genc kizin” ayni problemleri yasadigini dusunen kaliplasmis dusuncelerine karsi olusan alayci gulumsemem ile.
Basimi kaldirip, etrafa bakinmamla Tolga’yi gormem bir oldu. Yaninda iki erkek vardi, bir de kiz. Tolga kolunu kizin omzuna atmisti, kiz ise parmaklarini yavasca Tolga’nin elinin ustunde gezdiriyordu.
Bakmamaya calissam da, gozlerimi alamamistim. Daha iki gece once, benimle sevisirken, benim olurken, kendini bana birakirken; benim gozlerime bakan gozleri, tamamen yabanci bir sekilde bakmisti bana. Aliskin degildim buna, en azindan Tolga soz konusu oldugunda.
Samimiyetine inanmistim ben onun, sevgilim olmayacak olsa da, arkadasligina alismistim. Beni gordugunde, basini ceviren kisiligine, dengesizligine degil. Sarp’a cevirdim tekrar kendimi, zaten beni izliyordu.
“Yedi tekila istiyorum ben.”
“Yavas gitsen biraz, sarhoslugunla ugrasacak bir en yakin arkadas goremiyorum yaninda” dedi.
“Yedi tekila” diye tekrarladim. “Limon’u biraz kalin keser misin?”
Ard arda atmamdan dolayi mi, ac karnina icmemden dolayi mi bilmiyorum, fakat carpmisti. En son bardagi tekrar masaya koydugumda, basimi kaldirmak bile istemiyordum.
Omzuma dokunulmasini hissetmem uzerine, basimin donmesine aldiris etmeden arkami dondum.
“Melek” dedi Tolga, sanki beni tanimiyormuscasina.
Hic bir sey soylemeden, gozlerimi gozlerinden ayirmayarak sigaramdan bir nefes daha cektim. Kulu dokmek icin elimi masaya uzattigimda, parmaklarimin arasindan kaydi sigaram. Sarp’in oflamasi uzerine, alip, sondurdugune emindim.
Tolga nazikce koluma dokundu; “Yalnizsin”
Sesimdeki alayci tondan rahatsiz bile olmayarak, “Hadi ya, farkedememistim ben” dedim.
“Ve sarhossun”
Onaylarcasina basimi salladim, ardindan da kollarimi boynuna doladim. Basimi gogsune bastirdim usulca, bir kez daha birinin kollarindayken guvende hissetmemin, sadece birinin kollarindayken guvende hissetmemin bana yasattigi iskenceyi dusunerek.
“Eve gotur beni” diye mirildandim sesimdeki bitkinlik ile.
Kolumu omzuna atip, belimden kavramaya calisti ayaga kalkar kalkmaz yalpalamam uzerine. Arkadaslarinin oldugu masaya dogru ilerledik.
“Eski bir arkadasim, cok sarhos. Ben evine goturuyorum kalmasin bu halde abi” dedigini duydum. Kiminle konustuguna bakmaya halim yoktu. “Bebegim ararim ben seni sabaha”
Ayakta duramayacagimi bilsemde kollarindan kurtulmaya calistim, dengemi kaybedip, bir kez daha yalpaladim.
“Tamam Melek dur” dedi tekrar beni kavrayip, disari cikarken.
Uc kat olan merdivenleri iki saatte indikten sonra, taksi bulabilmek icin yavasca yurumeye basladik. Hava iyi gelmisti, fakat midem ayni sekilde degildi. “Tolga, midem cok fena” dedim bir apartmanin duvarina yaslanip.
Kusacagimi anlamasi uzerine saclarimi tutup, belimi tuttu egilmeme yardimci olmak icin. Ictigim tekilalari da, biranin yarisini da cikardiktan sonra elimin arkasiyla agzimi sildim.
“Iyi misin?”
Evet anlaminda basimi salladim. Bu sefer beni kavramak yerine temiz olan elimi tutup, karsimizdaki tekele dogru cekistirdi. Suyu uzatip, islak peceteyle elimi sildi. Adamin “Kolay gelsin kardesim” demesi uzerine hic bir sey soylemeden, tekrar elimi tutup sakince yurumeye basladi.
Ilk defa Tolga’nin elini tutuyordum, fakat biliyordum ayakta durmam icin olmasa bile, hala kafamin guzel olmasi yuzunden tutuyordu elimi. Normal bir el tutusmasi degildi. Parmaklari, parmaklarimin arasindaki bosluklari doldurmamisti bile. Avucumu kavramisti sanki sadece, kaybolmamami istercesine cekistirmesine yardimci olmak icin. Gecen taksiyi durdurtuktan sonra, yanima oturdu.
Beni eve goturmek yerine, ona gittigimizi anlamam uzerine yuzume yerlesen gulumseme, yatagina yatirip, carsafi uzerime ortmesi uzerine gitmisti.
“Nereye gidiyorsun?” diye mirildandim.
“Uykum yok, kahve icecegim” dedi sert ses tonuyla. Sinirliydi, farketmistim.
Koluna uzandim iki elimle; “gitme”
Hic bir sey soylemedi. Kolunu cekti nazikce, ve arkasini donup odadan gitti. Bir sure oylece yattiktan sonra, yataginin basindaki komidinin uzerinde duran, en son geldigimde beni birakmis oldugum bardaktaki suyu ictim. Derin bir nefes alip, basimin donmemesi icin sakince kalktim yataktan.
Yuzumu yikayip, iyice kendime geldikten sonra, uclarina kusmuk bulasmis saclarimi bilegimdeki tokayla toplayip, agzimi calkaladim kusmuk kokusundan biraz da olsa arinabilmek icin. Tolga’ya bakmak icin mutfaga gittigimde yoktu. Masanin uzerinde kime ait oldugunu bilmedigim bardagi alip, dolaptan icine kola koydum. Balkona ciktigimda, salincaga oturmus, simsiyah gece kadar karanlik olan dusuncelerinde kendini kaybetmiscesine sigarasini iciyordu.
“Uyuyamadim” diye mirildandim, salincak yerine sandalyelerden birini cekip, otururken.
Onaylarcasina basini salladi, bir sey soylemek yerine, icine tonlarca seker koydugu kahvesinden bir yudum daha aldi.
“Yanindaki kimdi?” demem uzerine bakislarini bana cevirdi. Sigarasini kulluge birakti, kahveden islak olan dudaklarini yaladi istemsizce.
“Irem” dedi sinirli bakislarini ustumden cekmeyerek.
“Cikiyor musunuz?”
Omuzlarini silkti, kahvesinden bir yudum, sigarasindan bir nefes daha aldi. Arkasina yaslandi usulca, gozlerini, benim yerime, siyahin en koyu tonu olan gokyuzune dikti. Tek bir yildiz bile yoktu, ay gozukmuyor, ses duyulmuyordu. Kiprasmasi uzerine bir sey soyleyecegini dusunerek oturdugum yerde diklestim, fakat ne bana bakti, ne de agzini acti. Sustum ben de, onun gibi. Kendimi kaybettim bir kez daha, en gereksiz yerde, en guvenilmeyecek evde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chill
Teen FictionYetmiyordu bir yerden sonra.. Daha derinden kesmek istiyordum, daha fazla kusmak istiyordum. Arkamda biraktigim iki kisiyi umursamadan, onun yanina gitmek istiyordum. Anlamsiz sevismelerle, tanimadigim yataklarda yorgun bedenimden kacip giden ruhum...