Sabah Deniz’in yataginda, tek basima uyandim. Gece beni buraya getirmis olsa da, perdeleri kapamayi unutmustu. Ne garip, icimi isitmasi, beni yeni umutlarla uyandirmasi gereken gunesin bana tek animsattigi sey, cehennemden farksiz olacak bir gune daha baslamam gerektigiydi.
Istemsizce oflayarak uzerimdeki carsafi itip, banyoya gittim. Yine kendimi kaybederek uyudugum gecelerden biri oldugu yuzumden anlasiliyordu. Soguk suyu yuzume carptiktan sonra, Deniz’de biraktigim dis fircamla sigara kokusundan arinmaya calistim biraz da olsa.
Pelin’in hala uyuduguna emindim, sabah uyandiginda karninin ac olacagina da. Hem bir Melek klasigi olmustu artik ucumuzun de birlikte oturup, ictigi gecelerin sabahlarinda kahvalti hazirlamak.
Masaya son bardagi koymustum ki, Deniz boynunu tutarak balkondan iceri girdi. “Ya insan bir uyandirir Melek, boynum nasil tutulmus.”
“Yeni gordum salincakta oldugunu, beni yatirdiktan sonra icmeye devam mi ettin sen?” diye sordum Pelin’i uyandirmak icin odaya giderken.
Hic bir sey soylemeden masaya oturup, daha yeni fincana koydugum cayi goturdu dudaklarina. “Sicak, dikkat et” dememe kalmadan “Anani sikiyim nedir bu sabah sabah ya!” diye soylenerek masaya geri birakti fincani.
Gulerek Pelin’in odasina girdigimde, yatagin en uc kisminda, yataktaki butun yastiklari yere atip, oylece kivrilmis uyudugunu farkettim.
“Pelin, kalk hadi”
“Ya of” dedi kolunu basinin ustune koyarak.
“Ya hadi Pelin of biktim seni kaldirmaya calismaktan. Kalkar misin?” dedim sinirle. Hep ayni seydi, Pelin hanimefendileri asla kalkmaya tenezzul etmezler, onu kaldirmam uzerine de bana agzina gelen lafi sayardi.
Hic bir sey soylemeden uyumaya devam edince, n’aparsan yap diye soylenerek odadan cikip, Deniz’in karsisina oturdum. Gulerek “Cay sicak, dikkat et” dedim.
Gulmeme eslik edip, “Farkettim.” dedi elini dudagina goturup.
Deniz’le gulmekten Pelin’in uykulu haliyle masaya oturup, aglamaya baslayisini farketmemisiz bile. Hickirmasi uzerine sasirarak basimi cevirdigimde, elini alnina koymus, icini ceke ceke agliyordu.
“Noldu lan?” dedi Deniz birden karsimizdan kalkip, Pelin’in yaninda sandalye olmadigi icin diz cokerek.
Hic bir sey soylemeden, kollarini Deniz’in boynuna sarip, su siralar durmak bilmeyen gozyaslariyla tisortunu islatmaya basladi. Deniz bana bakip, gozlerini devirse de, bir eli Pelin’in ince belinde, digeri ise saclarini oksuyordu.
Orada durmamin bir anlami yoktu, yalniz olmalari gerekiyordu biliyordum, ve nedenini bilmesem de, Tolga’nin olmadigi yerlerde bir ciftin yaninda durmak beni rahatsiz eder olmustu. Sacmalikti benim Tolga’ya olan hislerim, daha dogrusu olmayan hislerim, cunku biz asla bir cift olmayacaktik. Dusuncelerimiz, davranislarimiz bile o kadar farkliydi ki. Birlikteyken cok guzel vakit geciriyorduk evet, cok guluyordum, cok seviyordum. Farkliliklarimiz bizi daha da eglenceli yapiyordu belki de. Onun begenmedigi sarkilari evinde bangir bangir acmama gulerek “yatagim yetmedi, bir de salonda beynimi sikmeye karar verdin galiba” diye dalga gecisi bile gulumsetiyordu beni. Yemek yerken onun istahli istahli, abartisiz on bes yil ac kalmis bir magara adami edasiyla onundeki makarnayi on bes saniye icinde yemesinin yaninda, benim yillardir yaptigim gibi yanimda biri varken onumdeki yemegi iteleyip kakalamam onun gulmesine neden oldugundan, o bile mutlu eder olmustu beni.
Fakat olmazdik biz, olamazdik. Cunku bir iliski icin inanmak gerekirdi, emek gerekirdi. Tolga’nin dunya sikinde degildi. Ne ben, ne de baska bir sey ugruna emek harcardi o, arkadasi olarak bana deger verse de, asla sevgilisi olmazdim. Sacma sapan bir barda resmen tuvalette sevistikten sonra, elimi bile tutmayarak arkadaslarinin yanina inmemizden anlamistim zaten bunu.
Fakat o anda, en yakin arkadaslarim, benim ne halde oldugumu gormeyerek, sacma sapan, ask adini verdikleri, resmen issizlikten cikan bir his uzerine birbirleriyle oluyoruz triplerine girerken, umrumda degildi Tolga’ya bir sey hissediyor muyum, hissetmiyor muyum, cikar miyiz, sevisir miyiz, olur muyuz, kalir miyiz.. Tek istedigim, salonda, sigara kulunun izini bir turlu cikarmayi beceremedigim bej rengi koltugun uzerine yatip, bacaklarimi ona uzatarak, kimsenin bilmedigi, kimsenin sevmedigi filmlerden birini izlemekti.
Tolga’ya, “kapiyi acsana, ben geldim” demek biraz fazlaydi, evet. Sevgilisi degildim, bir sey degildim sonucta. Dolayisiyla iceri girdigimde, duman alti olmus salonda, yari ciplak bir sekilde sigara icen abisine “rahatsiz ettim” diyen, mahcup bir sekilde baktim.
“Naber?” dedi kim oldugumu bilmese bile.
“Iyidir, senden?” dememin ardindan, hic bir sey soylemeden, elimi tutup, beni kendi odasina goturdu Tolga.
“Bir sey mi oldu?” dedi kapiyi kapattiktan sonra.
Yataginin uzerine biraktim kendimi. “Hayir, burada olmak istedi canim. O yuzden de geldim”
“Peki” dedikten sonra, benimkinin neredeyse iki kati olan vucudunu yanima birakip, yuzunu saclarima gomdu uyumak icin.
Boynumun opulmesinden huylanarak uyandigimda, Tolga’nin “hadi” diyen gozleriyle karsilastim birden. O an istemiyordum sevismek.. Sadece Tolga degil, kimseyle istemiyordum. Bunalmistim herkesten, her seyden.
Ama boylesine beni etkiliyen bir erkegin, bana kendimi unutturan dudaklari bir nefes uzagimdayken, kollarimi boynuna dolayip, dokunusuyla icimi urpertmesine izin vermekten baska sansim yoktu zaten. Sevismek degil, sevilmek istiyordum o an. Fakat ben Melektim, her zaman sevisilen kiz oldum. Bedenimi de, ruhumu harcadigim kolaylikla harcadim. Tolga istediklerimin tam tersiydi. Benimle deliler gibi sevisen, beni kimsenin etmedigi kadar tatmin eden, elinin bacagimi oksamasi ile beni heyecanlandiran bir erkekti. Fakat cirilciplak bedenimin her karisini ezberlerken, beni opusunden bile anlayabiliyordum sevilmedigimi..
Efe disinda seven oldugunu da dusunmuyordum zaten. Deniz ve Pelin en yakin arkadaslarimdi, fakat hepsi kendini kendi hayatlarina kaptirmisti. Sozde yanimdaydi ikisi de, sozde “her seyleriydim” ben onlarin.
Gunes batti, alacakaranlik yerini dusuncelerimden bile daha siyah olan bir gokyuzune birakti. Tolga’nin odasinin genis caminin hemen yaninda olan sokak lambasi, turuncu isigi ile los bir sekilde odanin icini aydinlatirken, hic bir sey soylemeden, bana sarili olan kolunu uzerimden itip, yatagin ucunda olan kiyafetlerimi giydim.
Hoscakal diyerek opmedim, gorusuruz bile demedim. Oturup onunla bir sigara da yakmadim. Eve gittim, ve elime gelen her seyi yedikten sonra, her birini tek tek kustum.
Sabah uyandigimda, emindim artik hic bir seyin eskisi gibi olmadigina. Cunku bu sefer, gercekten kendimi kaybetmistim ben. Tam anlamiyla bitmistim. Oncekiler gibi degildi bu, hissediyordum. Nefes alamiyordum resmen, duvarlar, ozenle sectigim tablolar, Pelin’le olan fotografimiz, en sevdigim kitaplarim, her sey ustume ustume geliyordu sanki odamdaki. Oldurmek istiyordu sanki beni herkes, her sey.
Korkudan midir, acidan mi bilmiyorum, carsafi kafama cekip gozlerimi yumdum sikica. Gecmeyecegini bilerek gecmesi icin agladim. Agladim, gecmedi. Uyudum, gecmedi.
O an anladim zaten ben de, ben en sevdigim adami kaybetmistim tek bir gecede. EN sevdigimi. Sadece arkadasim degil, askim olani kaybetmistim. Belki de o gun, ilk defa itiraf edebildim kendime Efe’nin benim her seyden once, hic unutmadigim, unutamadigim askim oldugunu. Askti bunun adi, baska bir sey degil.Isin aci kismi, baskalarinin kollarinda avunurken, aklima hep Efe ile gecirdigim tek bir gece gelirdi. Fakat Tolga ile sevisirken, tek bir bedende hayat bulurken, nefes alirken, aklimdan kimse gecmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chill
Teen FictionYetmiyordu bir yerden sonra.. Daha derinden kesmek istiyordum, daha fazla kusmak istiyordum. Arkamda biraktigim iki kisiyi umursamadan, onun yanina gitmek istiyordum. Anlamsiz sevismelerle, tanimadigim yataklarda yorgun bedenimden kacip giden ruhum...