Okul cikisinda, guvenligin onunde, elindeki telefona bakip, kendini duvara yaslamis olan Tolga’ya dogru yurudum gulumseyerek. Geldigimi farkedince, telefonunu cebine koyup,hizlica belimi kavradi.
“Nereye gidiyoruz bakalim? Prensesini memnun etmek zordur, haberin olsun” diyerek guldum.
“Senin bu megolamanligi ne yapacagiz ya biz?” diyerek gulmeme eslik etti. Birlikte, taksi bulabilmek icin yokusun asagisina dogru ilerledik; her zamanki gibi, okulun onunden gecen butun taksiler doluydu. En sonunda bos bir tanesine denk geldigimizde, once binmem icin kapiyi acip, ardindan yanima gecti.
“Iyi gunler, bebek lutfen. Etilere gidip, bebek yokusundan asagi inersiniz.”
Bana “ne yapalim, nerede yiyelim, nereye gidelim?” diye sormayan erkekler kadar rahatlatici bir sey olamazdi. Tolga’nin da bu kendine guvenen, yanimda kasmayan, dogruyu bildigini dusunup, beni tanidigina inanan hallerini seviyordum. Ilginc geliyordu bana daha dogrusu, kucukken redettigim o cocugun, simdi beni guldurmesi, klise lise flortlesmeleri yasatmasi..
Trafikte bunalip, yokus tamamen bitmeden taksiden inip yurumeye basladik. En sonunda gelebildigimizde, “yemek mi yemek istersin, bir seyler mi icelim?” diye sordu bana bakip.
“Acikmadim ben hic”
“Lucca’ya gidelim o zaman” dedi bana bakip, ben ise, sadece kendimi garantiye alip, herhangi bir sekilde icinde alkol olan bir seylerin oldugu bir yere gidip, “antidepresan kullaniyorum” demek zorunda kalmamak icin, bilegini kavrayip “starbucksa gitsek? Oluyorum su anda chai tea latte diye” dedim.
“Ay aman sana prenses muamelesi yapanda kabahat. Bi de kolay memnun edemezsin diyo, kizin tek istedigi iki kahve, ettigi laflara bak” derken, elini boynuma dolayip, elleriyle sacimi karistirdi.
Saka ile karisik, “napiyorsun oglum ya, ilkokulda miyiz sac karistiriyorsun” diye guldum.
En ust kata ciktik yalniz kalabilmek icin. Balkonda otururken, sandalyami tamamen Tolga’nin yanina cekip, bacaklarimi kucagina uzattim.
“Ne cok garip biliyor musun? Anasinifindan beri ayni okulda okuduk, onca zaman denk geldik, ortaokuldayken ayni siniftaydik resmen, ve su iki gunde oldugu kadar yakinlasmadik sanki hic”
“Cok cirkindin o zamanlar, yanina gelesim yoktu” dedi beni kizdirmak icin.
“Ay aman, gelme. Cok isteyen vardi” Dalga gectigimin farkinda olsa da, bacaklarimi kucagindan indirip, onume baktim. O ise tekrar kucagina uzatip, yuzume surdu elini.
“Artik burdayim, degil miyim?”
“Ne o, guzellestim mi bari?” dedim kikirdayarak.
“Cok guzellestin”
Neden bilmiyorum, ama utanmistim. Normalde butun bu ilgiye, iltifatlara alisik olan ben, basimi one egmistim hatta. Defalarca kez erkekler tarafindan cekici, seksi, hatta bastan cikarici oldugumu bile duymustum, ama bana “cok guzelsin” diyen olmamisti hic.. Genelde komplimantlari benim goguslerime, bacaklarima yaparlardi, yuzume ya da kisiligime degil.
“Ay amanda aman, utanir miymis. Bu halde gidiceksen sen isimiz var ya. Ben aliskin degilim koskoca Melek’in utanmasina” dedi gulerek.
“Senden mi utanicagim oglum ya?” dedim dalga gecmesine eslik ederek.
“Dogru, Cuma gunu pantolonuma kusmuk bulastiran kiz niye utansin ki?”
Kafamda her ne kadar hatirlamaya calissamda basaramadigim kisimlarindan biriydi o da gecenin. Sabah uyandigimda, Tolga’nin pantolonunda kusmuk oldugunu gormustum, ama kimin oldugunu farkedememistim. Tabii ki benimdi, cocuk kicimi toparlamakla ugrasmisti butun gun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chill
Teen FictionYetmiyordu bir yerden sonra.. Daha derinden kesmek istiyordum, daha fazla kusmak istiyordum. Arkamda biraktigim iki kisiyi umursamadan, onun yanina gitmek istiyordum. Anlamsiz sevismelerle, tanimadigim yataklarda yorgun bedenimden kacip giden ruhum...