Uzun zamandan beri, ilk defa huzurlu uyandim. Yatagin diger tarafinin boslugu, canimi yakmak yerine gulumsetmisti beni. Kendi odamda, kendi dunyamda degildim belki evet, fakat Tolga’nin yatagi, kokusunun sindigi yastiklar, beni mutlu ediyordu. Uzerimdeki carsafi itip, ustumu giyinmek icin kalktigimda, Tolga elinde iki fincan kahveyle odaya girdi.
Tamamen ciplak olmam karsisinda gulumseyip, fincanlardan birini bana uzatti. “Kahve yaptim, kal biraz daha.”
Yeni uyanmis olmama aldiris etmeden, dudaklarimi dudaklarina bastirdim. Ardindan elindeki fincanlardan birini alip, yataga geri dondum. “Telefonum salonda mi?”
“Evet, Pelin ve Deniz aramis bir kac kez. Sonra bakarsin” dedi kolunu etrafima dolayarak.
Kahvemden bir yudum alip, bas ucundaki komidinin uzerinde duran sigaraya ve kulluge uzandim. Kullugu ortamiza koyduktan sonra, bir sigara yaktim.
“Dun gece icin ozur dilerim” dedim bir nefes cektikten sonra.
Hic bir sey soylemeden, yanagima bastirdi dudaklarini.
“Sana tek bir sey sorucagim, ve belki kliseligin amina koymus olacagim ama; neden ben? Bir insan neden beni sever?”
“Sevmeyi bilmedigi icin”
Onaylarcasina basini sallayip, bir sigara da o yakti.
“Nasildi mezuniyetin?” diye sordum konuyu degistirmek icin. Su anda oturup derin konusmalara dalacak, kendimi de, onu da anlamaya calisacak gucte degildim.
“Mezuniyet gibi iste” dedi omuzlarini silkerek. “Senin gecen nasildi?”
O anda farkettim. Bu Tolga’yla son gorusmem, son konusmamdi. Belliydi, dokunusundan, sarilisindan, konusmasindan. Ben ilk defa, Tolga’ya anlatmak istememistim. Ilk defa, beni mutlu edenin o olmasi icin cabalamamistim. Kolu omzuma sarili olsa da, ilk defa basimi gogsune yaslamamamdan rahatsiz olup, “anlat hadi” dememisti. Merak etmemisti, ilgilenmemisti hatta. Siklemiyordu beni, ve isin kotu kismi, ben de bir kez daha deneyemeyece kadar yorgundum. Bugun bu evden ciktiktan sonra, bir daha onun olmayacaktim.
Sigarami kulluge birakip, parmaklarimi karninin uzerinde gezdirdim. “Harikaydi”
Gecenin, onu optukten sonra basladigini kastetmemi anlamis olacak ki, kulluge biraktigimiz sigaralari sondurup, sehpanin uzerine koydu. Elinden fincanini alip, benimkiyle birlikte yere biraktim ben de. Kolunun yardimiyla uzerime birakti genis vucudunu, bacaklarimi beline sarmamla birlikte, dudaklarima bastirdi dudaklarini. Ardindan, kendimi geri cekip, yastiginin altindaki telefona uzandim.
“Bu sarkida sev beni, bu sarkida benim ol” dedim ilk defa onun yanindayken dinledigim, her saniyesinde onu bana hatirlatan sarkiyi acarak.
Gozlerime bakarak gulumsedi, ardindan ise bacagimdaki elini cekip, dudaklarimi oksadi parmaklariyla. Hic bir sey soylemeden, gozlerini kapatip, olu bedenimi hayata dondururcesine optu beni..
Dunyanin en huzurlu uykusundan, en huzunlu seklinde uyandim. Tolga’nin kolu, ciplak sirtimin uzerine sariliydi. Basimi cevirip, dokunurken bile heyecanlandigim suratina baktim. Parmaklarimi gezdirdim puruzlu suratinda, sakallarina oksarcasina dokundum. Yuzune incecik bir gulumseme yerlestirdi parmaklarimin dudaklarina degmesi uzerine. Son bir kez daha ciplak sirtina surdum elimi.. Carsafi uzerimden itip, nazikce yataktan kalktim. Uyumuyordu, gidecegimin de farkindaydi. Hic bir sey soylemedi, kipirdamadi. Uzerimi giyinip, odasindan ciktim sessizce. Salondaki cantami alip, son kez darmadaginik olan salona baktim, ve gozumden akan yasi elimin tersiyle silerek, asla mutluluk veremeyecek bir iliskiye, asla sevemeyecek bir adama hoscakal dedim.
Pelin’in yataginin uzerinde oturmus, kacincisi oldugunu bilmedigimiz cikolata paketini aciyordum.
“Bitti yani tamamen?” dedi cayindan bir yudum alarak.
Evet anlaminda basimi salladim. Bakislarimdan, davranislarimdan oylesine anlamisti ki gercekten bittigini, sorgulamadi bile. Neden diye sormadi, nasil diye israr etmedi. Onaylarcasina basini salladi o da, ve cantama uzanip, sigara paketini cikardi icinden.
“Benimle gelsene?” dedi bir sigara yakip.
“Nereye?”
“Babami gormeye gidiyoruz annemle, daha dogrusu ben babami gormeye gidiyorum, annem de ayrildigi kocasiyla senelik sevismesini yasamaya” dedi umursamayarak. “Hatta Isil Abla’ya da soyle, o da gelsin. Sensiz New York’un tadi cikmaz”
“Bilmiyorum, ya ne bileyim-“
Cumlemi yarida kesip, elimdeki cikolatayi cekti. “Ne yapacaksin Melek? Oturup Tolga ugruna mi uzuleceksin, artik gozun kapali taniyacagin sokaklarda sarhos halinle mi gezeceksin? Iki hafta kizim, hem sensiz Soho’da bile mutlu olamam ben. Annen zaten dunden razidir eminim, dunyanin en minnos yerlerine gideriz seninle, deli gibi alisveris yapariz, kor kutuk sarhos oluruz, gel iste”
Istemsizce gulumsedim, hakliydi cunku. Pelin’le, bos bir kutuda bile eglenebilirdik biz, ve New York’ta delicesine eglenicegimize emindim. “Tamam, konusurum annemle eve gidince”
Tiz sesiyle bir ciglik atti. Ardindan yataktan kalkip, deli gibi dans etmeye basladi “Going to the city bitchessss” diye bagirarak.
“Dur lan annem ne der bilmiyoruz daha” dedim bu haline gulerek.
Kosup, yanima oturdu. “Kizim Isil’dan bahsediyoruz, hayatinda Manhattan’a; harika kokteyllere, alisverise, ve isten yeni cikmis, o gece icin rahatlamak icin bir yol arayan erkeklere ne zaman hayir der?”
Mutlulugunu, heyecanini paylasmak istercesine gulumsedim. Annem’in hala benimle ayni yastaymis gibi davranmasinin, beni rahatsiz etmesine izin vermemeye calisarak.
Pelin’den daha cirtlak bir cigliga sahip olan biri varsa; annemdi.
Pelin’in planini soyler soylemez, “Tabii ki gidiyoruz Melek!” diye bagirmaya baslamisti bile.
“Dur anne bir sakin ol” dedim bu haline gulerken.
“Biletlere bakmaya baslayayim mi? Ne zaman gidiyoruz? Oradan Miami’ye-“
Kendine kaptirmasina daha fazla katlanamayarak, cumlesini yarida kestim. “Of anne bir dur ya, bir sakin ol. Pelin’le konusmam lazim once, ogrenirim ben ondan her seyi. Cok uzun kalmak istemiyorum ama ben”
Dudaklarini bukup, mutfaga giderken, “sacmalama Melek, bir-iki hafta icin gitmiyoruz heralde. Bir iki hafta alisveris icin bile yeterli degil” dedi.
Bu kadar heyecanlanmasina karsi yuzumde olusan gulumsemeye hakim olamadan, merdivenlere dogru yurudum.
“Yatiyor musun?”
“Yazicagim biraz, sabah kacta cikacaksin sen?” diye sordum, sabah uyandigimda annem yerine, Pelin ve Deniz’le olmak istedigimi belli etmemeye calisarak.
Elinde kahve fincaniyla salona dondu. “Erken gitmem lazim, kumaslarla ilgili bir sorun varmis. Sen uyandiginda gitmis olurum heralde ben, aksam yemege evde olursan gorusuruz”
“Pelin’le Deniz de bizde olur belki”
“Tamam canim, ona gore bir seyler ayarlariz. Soylersin Ayda Abla’na. Iyi geceler” diyerek gulumsedi.
“Sana da” diye mirildandim merdivenleri cikarken.
Odamda oturmus, yuzunu hic gormedigim, hic sarilmadigim, hic opmedigim karakterlerin, nefes almayan ruhlarin hikayelerini yazarken, saatin ikiye geldigini farketmemistim bile. Kucagimdaki bilgisayarin kapagini kapatip, yatagimin altina koydum. Uzun zamandan beri ilk defa, tek basima, kendi yatagimda yatacaktim. Sabah uyandigimda, Tolga’nin kolu bana sarili olmayacakti, birlikte oturup kahve icmeyecektik, hatta konusmayacaktik bile. Telefonuma uzanip, attigi son mesaja baktim. Uc gun once, “Nerede kaldin?” yazmisti bir saat gecikmem uzerine. Mesajlari da, numarasini da, bir kez bile dusunmeden sildim. Emindim, bitmisti. Ve uzun zamandan beri ilk defa, uzulmemistim bir erkegin hayatimdan tamamen cikmasina..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chill
Teen FictionYetmiyordu bir yerden sonra.. Daha derinden kesmek istiyordum, daha fazla kusmak istiyordum. Arkamda biraktigim iki kisiyi umursamadan, onun yanina gitmek istiyordum. Anlamsiz sevismelerle, tanimadigim yataklarda yorgun bedenimden kacip giden ruhum...