9- Belki De

205 29 7
                                    

Size teşekkür eden ve elinde abartısız beş bölüm duran bir yazarınız var. Ama hepsini bu hafta sonu atacağım bugün değil.

"Yalın?"

Uzun bir sessizliği bölen Renk'in yumuşak sesi olmuştu. Hem karşılaştığım görüntü hem de sarhoş olmanın verdiği halsizlikle destek almak için duvara tutundum.

"Seni görmeye gelmi.."

Üzerime yürüyen Eren'e bakıp derin bir nefes aldım. "Ne görmesi kardeşim? Gece gece sapıttın mı? Siktir olup git şimdi."

Onu kolundan tutan Renk ters bir bakış atıp geri çekti Eren'i. "Saçmalamadan bir dur. Sen bir şey mi diyecektin?"

Sorusunu düşünememiştim. "Hayır."

Kafasını salladı. "Ona buranın yerini söylemedim dedin."

Eren yine salak salak konuşurken Renk sinirle soludu. "Söylemedim."

"Söylemedin." dedim yine hayal kırıklığıyla bakarken. Nefes alamıyordum. "Neden söylemedin?"

"Gerek duymadım."

Eren'e baktığımda keyifle gülüyordu. "Benim için endişeleniyordun düne kadar. Beni o hale getiren adamı bile bile yanında mı barındıyorsun?" kesinlikle sarhoşluğun verdiği etkiyle söylüyordum tüm bunları.

"Sana ne? Karışma bana. Git ve bir daha da gelme."

Gözlerim doluverdi. Daha fazla Eren'e küçük görünmemek için merdivenleri inip apartmandan çıktım. Yukarı baktığımdaysa küçücük balkonda o balkona uyum sağlayan küçücük Renk'i gördüm. Kıvırcık saçları rüzgarın etkisiyle sol tarafına doğru uçuşurken yanaklarından dökülen parlaklıkla ağladığını fark ettim. Gözlerini kaçırıp içeriye girdi ve perdeyi çekti.

***

Ertesi gün yine Ekim'in mekanına gittim. Bahar'la bir masaya oturmuş konuşuyorlardı. Beni gören Ekim yanlarına çağırdığı için ikisiyle selamlaşıp Ekim'in karşısına oturdum.

"İyi görünmüyorsun. Renk'le aranda bir şey geçmiş ama anlatmadı." dedi Bahar içten bir gülümsemeyle.

"Oldu bir şeyler. Artık bana güvenmiyor."

"O çok çabuk kırılan birisi Yalın. Ama tekrar kırılan kalbini onarmaksa... İşin zor."

"Ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordu Ekim.

"Bilmiyorum. Ama yeniden kazanacağım onu."

"Yardıma ihtiyacın olursa bize haber ver."

Bahar'a gülümseyip ayağa kalktım ve çantamı koluma taktım. "Nereye?"

"Gidip biraz beyin fırtınası yapayım. Siz takılın. Görüşürüz."

***

Aynı basamakları bu sefer hızlı bir şekilde çıkıp üçüncü kata ulaştım. İçimden dua ediyordum. 'N'olur Eren burada olmasın Allah'ım. N'olur...'

Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattım. Kısa sürede kapı açılıp bu sefer Renk'i gördüğümde gülümsemem yüzüme yayıldı. "Yalın?"

"Girebilir miyim?"

Kafasını sallayıp kenara çekildiği sırada hemen içeri dalıp etrafıma baktım. Odaları ayıran duvar yoktu. İki yer dışında. Hemen karşıma bir sürü fotoğraf makinasının ve şemsiyelerinin olduğu yer çıktı, küçük balkona çıkan kapının yanındaysa minik bir televizyon ve o televizyonu izlemek için iki tane koltuk vardı.

Hemen birine oturup yanıma Renk'in gelmesini bekledim. "Bir şey ikram etmeyecek misin?"

Yanıma otururken sesli bir nefes verdi. "Hayır."

Gülerek arkama yaslandım. "N'aber?"

"İyi."

"Bende."

Uzun bir sessizlik oldu. Ben de bu zaman içinde yüzünü inceledim. En ince detayına kadar. Bana doğru baktığındaysa kafamı çevirip yeri inceledim.

"Neden geldin?"

Sorusuyla kaldırdım başımı. İçimde ne varsa yavaş yavaş söyleyecektim. "Senden özür dilemek için."

"Neden?"

"Çünkü... Çünkü seni kırdım."

Güldü. Ama neşeyle değil sinirle. "Bunu fark etmen bile büyük bir başarı."

"Renk yapma. Sanki çok düşüncesiz bir adammışım gibi konuşma. O Eren'den daha anlayışlıyım."

"Sen özür dilemeye mi geldin yoksa Eren'le aranda fark bulmaya mı?"

Derin bir nefes aldım. "Fark bulmaya." tabii ki hayırdı. "Söylesene o Eren'e bana güvendiğinden çok mu güveniyorsun?"

"Sana inanamıyorum. Yalın gerçekten inanamıyorum."

"Renk küçücük bir yalan yüzünden bana güvenmeyecek misin?"

"Renk küçücük bir yalan yüzünden bana güvenmeyecek misin?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Yalın.."

Gözlerinin dolduğunu fark ettiğimde yüzünü ellerimin arasına alıp yanaklarını öpmeyi düşündüm. "Hadi birisinde telaştan yalan söyledin ama ikinci kez sordum. Ve üstüne üstlük sana güvendiğimi söyledim. Bunu bile bile neden yalan söyledin?"

"Bilmiyorum. Salaklık işte. Renk benden uzaklaşma. N'olur?"

"Eren bile senin çok kötü bir arkadaş olduğunu söylüyor."

Kaşlarımı havaya kaldırıp ağzımı şaşkınlıkla açtım. Ardından güldüm ve, "Sence umrumda mı? Peki ya senin neden umrunda?" tam bir şey diyeceği sırada kestim. "Söylesene ben iyi bir arkadaş değilsem o muymuş o sıfata uygun olan?"

"Belki de.."

Hayallerimi kırdı. İnanır mısınız kalbim defalarca ortadan ikiye ayrıldı. Boğazıma bir şey çıktı, yutkundum, geçmedi. Nefes almak istedim ama o şey engel oldu. Konuşmak istedim olmadı.

Bende ayağa kalkıp kapıya yöneldim ve ona doğru dönüp çıkmadan son kez gözlerine baktım.

Omuz silkip şunu söyledim;

"Belki de..."

Çizgisiz DefterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin