Nasılda içime sinmeyen bir bölüm.
İki Gün Sonra;
Okula geldiğimde kahvemi alıp binaya ilerlerken içimden akşam dinlediğim dilime dolanan müziği söylüyordumki karşıma çıkan Nida'yla göz göze geldiğimizde gözlerini devirerek yanıma yaklaştı.
"Geçmiş olsun."
"Senin nerden..?"
"Duydum işte bir yerlerden."
"Sağol."
Yanından geçip gittim. Maşallah, hemen yayılmış haber. Hey Allah'ım. Sınıfa girince bunu özlediğimi fark ettim. İstemeden de olsa öğretmenliğe alışmıştım galiba. Keyifli bir yolculuk...
Öğrenciler yaptıklarına devam ederken masama geçip telefonumu elime aldım. Herhangi şey olmadığından kilitleyip masaya koyduktan sonra arkama yaslandım.
"Hocam notları iki haftadır girmediniz. Yarımızın notları yok." diye sınıftan bir ses yükselince aklıma geldi unuttuğum.
"Haa! Doğru."
Bilgisayarı açıp notları girmeye başladım bende.
***
Eve giderken radyodan güzel bir müzik açıp keyifli bir yolculuğa adım atmıştım ki telefonumun sesi buna en başından engel oldu. Arayan Renk'ti. Olsun be. Engel olacaksa o olsun.
"Aşkım?" diyerek açtım telefonu. Bu kelimeyi sevdiğini biliyordum.
"Yalın.. Çabuk gelmen lazım."
Sesi telaşlı ve korkulu geliyordu. Kaşlarımı çattım. "Ne? N'oldu? Nerdesin?"
"Bizim evin ordaki iskele var ya. Ordayım. Çabuk gel."
Telefonu kapatınca gaza biraz daha yüklendim ve kırmızı ışıkta geçtim.
"Hadi lan hadi!" kornaya uzun süre basıp elimi salladım önümdeki adama.
Sonunda siteye vardığımda yine kornaya bastım ve görevli kapıyı hemen açtı. Arabamı park edip göle giden yola girdim ve koşmaya başladım. İskeleye inen merdivenleri indim.
"Renk?! Nerdesin?"
Tam o anda iskelede ve ağaçlardaki bütün ışıklar açılıp görüş alanımı aydınlattığında şaşkınca etrafıma bakındım. Karşımda alkışlayan Renk, Ekim ve Bahar'ı görünce az önceki telaşımın yerini büyük bir şaşkınlık aldı. Her yerde balonlar ve mumlar vardı.
Üçünden de iyi ki doğdun şarkısı yükselirken bugünün tarihi geldi aklıma.
Tabii ya! Bugün benim doğum günümdü.
"Mutlu yıllar sevgilim." diyerek kollarımı boynuma doladı Renk. Bende çok geçmeden ellerimi beline koydum.
"Unutmuşum."
"Ben sana demedim mi?" diye güldü Ekim.
"Korkuttun beni. Alacağın olsun!"
Renk'se kıkırdayarak yanağımdan öpüp geri çekildi ve beni elimden tutarak iskelenin ucundaki dört kişilik masaya oturttu. O da yanıma, Bahar ve Ekim'de karşımıza yerleştiğinde yemeklerimizi yemeye başladık. Bunlar Ekim'in eserleriydi belli.
"Hayatım Bahar veterinerini büyüttü." dedi Renk ağzını peçeteyle silerken.
"Öyle mi? Tebrik ederim Bahar. Benim kedime de bi bakarsın. Aşı zamanı gelmiştir." dediğimdeyse gülerek kafasını salladı.
"Abi ben peki? Kardeşin elli kişilik bir grup ayarladı."
Diyerek göz kırptığında sırıttım. "Vaay. İyiymiş."
Arkadaşlarımın ve sevgilimin mutlu olması beni mutlu ediyordu ister istemez. "Ya bi şey söyleceğim." diye cıvıldadı Renk. Önüne düşen saçını geriye atıp kafamı sallayarak gülümsedim.
"Söyle."
"Böyle hep beraber dördümüz bir gün kampa mı gitsek?"
"Olur valla. Çok güzel olur hemde." diye yanıtladı Bahar.
Bende onaylayınca Renk'in keyfi daha da arttı. İlerleyen saatlerde pasta kesip hediyelerini verdiler. Bahar özel tasarım bir eskiz defteri, Ekim'se bir saat almıştı. Renk hediyesinin evde olduğunu söyleyince diğerleriyle vedalaşıp onun evine gittik. Işıkları açıp ceketini ve ayakkabılarını çıkarınca bende aynısını yaptım.
Elimi tutup beni koltuğa oturttu. "Sen bekle ben geliyorum."
Kafamı sallayıp yukarı çıkışını izledim. Gözden kaybolunca da gülümseyerek kafamı geri yasladım. Ne güzel bir gündü böyle. Az sonra yanıma geri geldiğinde elindeki kutuyu bana uzatıp yanımdaki yerine yerleşti. Kutunun kapağını açtığımda beni bir albüm karşıladı.
Gülümseyerek Renk'e kısa bir bakış atıp albümü elime, kutuyu da sehpaya koydum. Albümün kapağını açtığımda ilk sayfada Renk'le benim ilk fotoğrafımız vardı. Sonra onun beni çektiği, benim onu çektiğim, Bahar ve Ekimle dördümüzün, bir sürü fotoğraflar yani... O kadar hoş bir şeydi ki bu. Bütün anılarımız bu albümdeydi.
Ama diğer sayfalar boştu. "Buraları gelecek fotoğraflarımızla dolduracağız. Aile fotoğraflarımızla."
"Seni yerim." Yanağını öpüp ısırdım. "Bu benim için o kadar anlamlı bir hediye ki. Teşekkür ederim."
Dudaklarını dudaklarıma bastırınca albümü kenara koyarak elimi yanağına çıkardım. Alt dudağını emerken küçük bir inleme döküldü dudakları arasından. Bu beni başka dünyalara sürüklerken bacaklarını tutup kendisini kucağıma çektiğim sırada kollarını boynuma doladı. Geri çekildim ve yüzüme değen buklesini kulağının arkasına iliştirdim.
"Sen nasıl bir şeysin?" diye sorunca şımarık bir tavırla kıkırdadı ve çenesini omzuma yaslayarak kulağıma doğru fısıldadı.
"Sana aşık bir kız olarak bil yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çizgisiz Defter
FanficOkyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevda da boğulur.. Cemal Süreya Renk ve Yalın'ın hikâyesi. ----------------- BU HİKÂYE 28 Mayıs 2016 TARİHİNDE YAYIMLANMAYA BAŞLAMIŞTIR.