"Plajdayım!!!! Acil gel!!!!!!!!"
Bir kaç gün sonra Renk'ten gelen bu atarlı ve bir o kadar da ünlem işaretli bir mesajdan sonra, üzerime güzel bir şeyler giyip yola koyuldum. Kısa bir yolculuğun ardından arabamı park edip indiğimde, merdivenlerin başında oturan Renk'e doğru ilerledim.
Gülümseyerek yaklaşırken beni fark etti ve ayağa kalktı. Bir tuhaflık vardı.
"Renk? İyi misin?"
"Yalancı!..Sana güveniyorum dedim! Sana güvendim... Bana neden doğruyu söylemedin? İki kere sordum Yalın."
Ne dediğini idrak etmeye çalışıyordum ama bir türlü düzlüğe çıkamıyordum. "Renk sakince durup bana neyden bahsettiğini anlatır mısın?"
Kızgın gözlerle yüzüme baktı. "Eren... Seni o hale getiren Erenmiş. Niye söylemedin?"
O zaman aklım aydınlanırken dudaklarım bir şey demek üzere aralanmıştı ki ne diyeceğimi bilemediğim için vazgeçip geri kapattım.
"Tamam.. Bir şeyleri anlatmıyor olabilirsin.. Buraya girmeme bile izin vermiyor olabilirsin." diyerek eliyle atölyemi işaret etti. "Ama bana doğruları söyleyebilirdin. Sana güvendiğimi söylemiştim."
"Renk.. Bak ben... Ne desen haklısın ama öğrenince ne değişecekti?"
Durup öylece yüzüme baktı ve yutkundu. "Senin için küçük bir konu olabilir. Ama benim için ne biliyor musun? Sana ne kadar çok güvenebileceğimi gösteren büyük bir konu."
Kalbim acımıştı. Bu kadar mı güveniyordu bana? Uzun zaman sonra birisi bana yine güveniyor muydu? Üstelik ben bu fırsatı yakalamışken haberim olmadan yine ellerimin arasından kaçırmış mıydım? Ben ne yapmışım?
"Renk özür dilerim..."
Yaklaştım. Geri bir adım attı, yüzüme baktı. "Sana vurmak istiyorum."
Gülümsemek istedim ama durumumuz buna uygun değildi. Nasıl oluyordu da beni olup olmadık yerlerde güldürmeyi başarabiliyordu?
"Vur.." diye mırıldandım.
Kafasını iki yana sallayıp yanımdan geçip gidecekken kolundan tuttum ancak hızlıca kendini çekip yüzüme bile bakmadan uzaklaştı.
***
O kadar karmaşıktım ki. Ne elim bir şeyler çizmeye açılıyordu, ne beynim bir şeyler düşünüyordu, ne dilim bir tad alıyordu, ne de hislerim bir şeyler hissediyordu.
Nasıl oluyorda her seferinde yalnız kalmayı başarabiliyorum? Sanırım, tek yapabildiğim şey yine ve yine yalnız kalmak. Bunu o kadar güzel becerebiliyorum ki. Bazen çok acılı oluyor bu durum bazen de bilmeden. Acım bitsin diye yeni hayat kurmaya başladım ama her şey alt üst oldu. Saçmaladım.
Sıkıntılı bir nefes verip bornozumu çıkardım ve üzerime eşofmanlarımı geçirdim. Aynanın karşısına geçtiğimde yüzümdeki yaraların geçmesine sevinirken karnımdaki ve belimdeki yaraların önce morarıp, daha sonra değişik bir hal alması sinirimi bozuyordu.
Çalışma masama geçip elime eskiz defterimi alarak, çizmek için uğraştım. Zor da olsa bir şeyler karalamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çizgisiz Defter
FanfictionOkyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevda da boğulur.. Cemal Süreya Renk ve Yalın'ın hikâyesi. ----------------- BU HİKÂYE 28 Mayıs 2016 TARİHİNDE YAYIMLANMAYA BAŞLAMIŞTIR.