Az önce o kadar büyük bir hata yaptım ki... Wattpad tarihinde bir ilktir kxlsşfşsş. Üç bölüm sonrasını yayımlamışım ve bunu saatler sonra fark ettim. Okuyanlar büyük spoiler yedi. Sorry.
Apartmanın önündeki iki tane terk edilmiş sandalyeye oturduğumuzdan bu yana bir dakika geçmişti. "Anlatacak mısın artık?"
Kafamı sallayıp titrek bir nefes aldım. "Hayatıma girdiğinde asla olacaklardan haberim yoktu." dedim ve durdum. Heyecanlıydım. "Nerden olacaktı ki zaten? Gelişine yaşamıyor muyuz? Çok sevdik birbirimizi. Yani en azından ben. Ama biliyor musun hiç hissettirmedi bana. Her istediğini yapıyordum, onu canımdan çok seviyordum. Sonra bir gün.. Babamla tanıştırdım onu. Ha adı Nergis bu arada. İşte o gün başladı her şey. Hiçbir şeyden haberim yok hala. Nergis'in tuhaf hareketleri başladı. Ne zaman soru sorsam, buluşmak istesem kaçıyordu. Başta bir problemi vardır, aileseldir dedim. Ama bir gün akşam yanına gittim. Ağlıyordu. Neler olduğunu sordum her zamanki gibi cevap vermedi. Giderken ne dedi biliyor musun? Beni çok sev dedi. Bencilce sadece beni çok sev dedi. Giderken onu takip ettim. Babamla gördüm onu. Babamın evinde. Beni aldatmış. Ama en kötüsü de ne biliyor musun? Aldattığı kişi babamdı. O an o kadar aciz hissettim ki. Sonra da ölüm haberini aldım. Ben hayatımda başkasına bir daha aynı şeyleri hissetmem dedim ama sen çıktın karşıma. Ve ben o hissettiklerimin daha fazlasını hissettim sende. Hayatımı buldum. Kendimi buldum. İşte tüm senden kaçmalarımın sebebi tıpkı senin gibi korkmamdı. Babamdan. Aynı şeyleri yaşamaktan korkmamdı. Şimdi istersen kaç, istersen kal benimle. Ama eğer gidersen sanma ki sana olan aşkım bitecek."
Başımı sonunda yerden kaldırdığımda bana gözü yaşlı bakan bir Renk'le karşılaştım. Yardım istermişçesine bakıyordum suratına. "Neden sorduğumda anlatmadın hiçbir şeyi?"
"Çok sevdim çünkü. Senin kırılmanı gücenmeni istemedim."
"Şimdi ne değişti?"
Gülümsedim burukça. "O zaman anlatsaydım başlamadan bitecekti. Ama şimdi seni kazanmışken tekrar kaybedemezdim."
"Ben.. Ne desem bilemiyorum. Özür dilerim."
Elini tuttum.
"İlk kez, birine yaralarımı böyle yakından gösterdim. Renk.. Benimle misin? Yoksa gidecek misin?"
***
İşte buydu. Tüm her şey bu kadar basitti. Ama kime göre neye göre? Mesela bana göre söyleyeceğim her şey o kadar zordu ki. Kendimi ifade edemem sancısı vardı. Ama şimdi.. Omuzlarımdan koca bir yük kalktı. Beni yanlış anlar diye düşündüm, ama o o kadar anlayışlıydı ki. Yeniden aşık oldum ona.
Ona tüm yanlış anlaşılmaları anlattım. Başta itiraz etti, doğal olarak, ama sonra Yalın etkisiyle bana karşı koyamadı. Seviyorum onu.
Renk karşımda fotoğraf makinasıyla bana poz verdirmeye çalışırken derin bir nefes aldım. "Ya ne gerek var ki?" diye yakındım sabahtan beri kaçıncı kez olduğunu bilmeden.
"Çemkirme. Güzel olursa internet siteme koyacağım."
Oflayarak ellerimi cebime koydum. Bana bakıp dil çıkardı. Tıpkı küçük yaramaz bir kız çocuğu edasıyla.
Onun bu haline küçük bir kahkaha attım.
Bir kaç kez flaş suratıma patladıktan sonra makinasını boynuna asıp koltuğa attı kendini. Bende yanına oturup kolumu omzuna doladım.
Fotoğrafıma bakıp iç çekti ve kapattı. "Ee? Koymayacak mısın?"
Bana doğru döndü ve ve kafasını iki yana salladı. "Asla koymam."
"O neden?"
"Ben bu kadar yakışıklı çıkacağını tahmin etmiyordum. Şimdi bir de onu koyupta sana bakan insanlarla uğraşamam."
Boynundan öpüp çekilecekken kokusunu özlediğim için bir müddet öylece kaldım. Huylanıp kıkırdadı.
"Gıdıklanıyorum." dedi bir kez daha kıkırdarken.
"Biliyorum." kokusunu sesli bir şekilde içime çekip bir kez daha öptükten sonra ellerini yanaklarıma koydu.
"Nida'yla görüşmeni yasaklıyorum."
İkaz eden bir anne misali gibi işaret parmağını bana doğru sallayıp burnuma dokundu. Beni böylesine sevmesi çok hoşuma gidiyordu.
"Tamam anne."
Gözlerini kısıp dil çıkardığında yüzüne baktım. Zaten o güzelliğe bakıp ısırmamak elden değildi. "Yaa!" huysuzlandığında ısırdığım yanağını öptüm.
"Şımardın mı sen?" Gözleriyle tavana bakıp omuz silkti. Ayağa kalkıp onu kucağıma aldığımda ayaklarını sallayıp küçük bir kahkaha attı. "Oda var mı burda?"
"Soldaki ilk kapı."
Dediği yere girdiğimde, tek kişilik bir yatak karşıladı beni. Renk'i yavaşça yatırıp kenara kaydığında oluşan boşluğa uzandım ben de. Yanımda oluşuna iç çektim. Mutluydum.
Elini avucumun arasına alıp bileklerinden başlayan omzuna kadar süren bir öpücük bıraktım. Sonra elini yüzüme yaklaştırıp avuç içini öptüm. "Seni çok seviyorum." dedim onu kendime çekerken. Boynuma yasladığı başını kaldırıp gözlerime baktı.
"Bende seni çok seviyorum. Ve her zaman yanındayım."
Tam sözleri üzerine dudaklarına kapanacakken eliyle ağzımı örttü. "I-ıh. Yasak sana bu gece iyi geceler öpücüğü."
"O niye?" dedim yüzüm ister istemez düşerken.
"Bana gelen fotoğraflar gerçekti ne de olsa. Baya yakınmışsınız! O yüzden yasak."
Gözlerimi devirip "Off, of Renk." dediğimde kıkırdadı bense gözlerimi kapattım sinirle.
O da bir süre sonra uyuya kaldı üzerimde. Tam uykuya dalacakken cebimde titreyen telefonumla gözlerimi açtım. Renk'in nefesi düzene girmişti, bu da uyumuş olduğunun bir göstergesiydi. Yavaşça telefonumu cebimden çıkarıp yüzümün önüne tuttum. Renk mırıldandığı için belindeki elimle belini sıvazladım.
"Yalın'cığım iyi misin? Merak ettim seni. Bana gelsene."
Gözlerimi şöyle bir devirdim. Bu kız illallah ettirmişti artık. Baştan anlamıştım zaten onun ne mal olduğunu. Onun yüzünden Renk'le aramızdaki ipler gevşemişti. Ona iyiyim ya da gelmeyeceğim diye cevap verecektim ama Renk onunla konuşmamı yasaklamıştı. Bende bir şey yazmayıp komodine bıraktım.
Kılıbıklıksa bu yaptığım hareket, evet kılıbığım! Ama Renk'in kılıbığıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çizgisiz Defter
FanfictionOkyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevda da boğulur.. Cemal Süreya Renk ve Yalın'ın hikâyesi. ----------------- BU HİKÂYE 28 Mayıs 2016 TARİHİNDE YAYIMLANMAYA BAŞLAMIŞTIR.