Oha yeni bölüm attım.
Bir kaç saniye kendime gelmeye çalışırken omzumu dürten Renk'e kısa bir bakış attım. "M-merhaba." diyebildim sadece.
Kadın ise gülümseyerek ayağa kalktı. "Hoşgeldin oğlum."
Bakışlarımı yüzündeki kırışıklıklarda gezdirdim. Renk'in yönlendirmesiyle karşısına oturduk ikimizde. Renk yardımcı olmasaydı kalakalacaktım öylece. Terleyen avuç içlerimi dizlerime sildim. Konuşmak istemiyordum. Bu yüzden onlar bir şey sormadıkça tek kelime etmeyecektim. Onlar aralarında muhabbet ederken kadının Renk'i nasıl bulduğunu merak ettim.
"Siz nasıl tanıştınız?" diye sordum kendimi tutamayarak.
"Stüdyoma geldi işte hayatım." dedi Renk.
"Hayır, Menekşe hanım(!) nerden bulmuş seni?"
Kadın tedirgin gözlerle bana baktı. "Vesikalık fotoğraf çektirmem gerekiyordu ve şans eseri stüdyonun sokağından geçiyordum." dediğinde kaşlarımı havaya kaldırıp kafamı salladım.
İlerleyen dakikalarda yemeğimizi yiyip muhabbet ettik. Çokça onlar konuştu. Ben pek dahil olmak istemedim. Kadın Renk'e annem(!) olduğunu söylememişti.
Gitme zamanı gelince kapıya kadar geldik. Kadın ceketini giyip eline çantasını alarak Renk'e sarıldı. Sonra bana döndü. Sarılmak ne kadar istemesemde kadının kollarını etrafına dolamasıyla burnuma dolan kokuyla yutkundum. Olmamalıydı. Belki de aynı çamaşır deterjanını ve vücut losyonunu kullanabilirdi. Tesadüf denen şey var ne de olsa...
Kadın evden çıkınca koltuğa oturup başımı ellerimin arasına aldım. Renk'te yanıma oturup elini belime koydu. "Yalın? İyi misin?"
Kafamı iki yana salladım. "O kadın.."
"Menekşe teyze mi?"
"Hı-hı.." sesli bir nefes alıp ona baktım. "Hani geçenlerde sana dedim ya. Bi kadın var bana annem olduğunu söyledi diye. O kadın bu kadın."
Gözlerini kırpıştırıp kaşlarını çattı. "Ciddi misin?" diye soru önce. Sonra ağzı açık bir şekilde bakakaldı. "B-ben.. Özür dilerim. Yani bilseydim.."
"Nereden bilecektin? Boşver. Zaten annem olduğu belli bile değil."
"Öğrenmek istemiyor musun?"
"Hayır."
"Ama öğrenmen gerek."
"İstemiyorum."
Kollarını boynuma dolayıp beni kendine çekince kafamı göğsüne yaslayıp ellerimi beline doladım. "Düşünmek istemiyorum. Sadece ömrümün sonuna kadar sana sarılmaya ihtiyacım var."
"Sarıl o zaman."
Ellerimi sıkılaştırıp boynundan öptüm. O da derin bir nefes alıp saçlarımı okşamaya devam etti.
***
Gece hıçkırık sesleriyle gözlerimi araladığımda Renk'in ağladığını fark ettim. Hızla gece lambasını açıp çırpınan kollarını tutmaya çalıştım. "Renk. Renk uyan!"
"Abii! Abi gitme.."
Önüne gelen saçlarını ittirip sarstım onu hafifçe. Gözlerini açıp kaldı bir süre. "Canım.. Bak burdayım ben. Geçti. Gel."
Onu kendime çekip yüzündeki göz yaşlarını sildim. Alnından öpüp saçlarını okşarken iç çekişleri içimin sızlamasına neden oldu. "Elimi tut." dediğindeyse hemen elini tutup onu öptüm. Ara sıra çıkan hıçkırıkları ve iç çekişlerini duydukça sırtını okşamaya başladım. Saçlarının arasına minik öpücük kondurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çizgisiz Defter
FanfictionOkyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevda da boğulur.. Cemal Süreya Renk ve Yalın'ın hikâyesi. ----------------- BU HİKÂYE 28 Mayıs 2016 TARİHİNDE YAYIMLANMAYA BAŞLAMIŞTIR.