Jin günlerdir içinde düşünerek geçirdiği günlerden sonra yumuşacık yataktan, sadece kendisinin içinde olduğu evin içini dolduran zil sesiyle sıçradı. Her ne zaman böyle olursa olsun kapıdan içeri bir anda Namjoon'un gülümseyerek içeri girip ona sarılmasını ve her şeyin geçtiğini söylemesini bekliyordu, her zaman yanında olacağına dair söz vermesini istiyordu.
İki saniyeliğine yatakta oturur pozisyona geçip, üzerine bol gelen dağılmış olan tişörtünü düzeltmişti. Ayağa kalkınca da belinden düşecek gibi görünen bol eşofmanını biraz daha yukarı çekti. Günlerdir boğazından adam akıllı yemek geçmiyordu, hâlbuki önceden oldukça iştahlıydı; resmen iki aşkı vardı. Namjoon ve yemek yemek.
Üstündekiler önceden ona tam gelirdi, şimdi ise içinde kayboluyordu.
Evet, her çalan zil sesinde kapıya doğru beklentiyle koşuyordu ama artık yavaş yavaş umudunu yitirmeye başlamıştı. O gelmiyorsa bile onunla ilgili bir haber gelmeliydi.Düşünmekten yorulmuştu.
Israrla çalan kapıyı açmak için ağır adımlarla merdivenlerden aşağı indi ve kapının önüne geldiğinde delikten dışarıya baktı. Namjoon'un manevi kardeşi, kardeşinin sevgilisi Hoseok kapının önünde dikilmiş bekliyordu.
Araştırıp Namjoon hakkında haber getireceğine ve kendisine yardım edeceğine söz veren çocuğu görünce içinde batmakta olan umut gemisi yeniden yüzmeye başlamıştı. Heyecanla kapıyı açtı."Hoş geldin, içeri geçmez miydin?"
"Hayır, hemen hazırlanıp gelmelisin hyung. Sana giderken yolda ne olup bittiğini anlatırım."
Seokjin meraklı bir surat ifadesiyle hala kapıda durmakta olan çocuğa bakıyordu. Tek istediği sadece emin olmaktı.
"Namjoon hyung ile ilgili."
Beklediği sözleri duyan Seokjin hemen yukarı çıkıp olası bir duruma karşı özenle kenara koyup hazırladığı kıyafetlerini giydi. Her gün onu yeniden gördüğünde karşısına her zamanki gibi onun söylediği şekilde güzel bir halde çıkmak istiyordu.
Namjoon ona her şeyin yakıştığını söylerdi, ama bu umurunda değildi.
Beyaz, önünde siyah şekilleri olan, üzerine hafif bol gelen tişörtü giydi; siyah pantolonunu giydikten sonra üstüne siyah ceketini giydi, ne olursa olsun Namjoon ona dışarı çıkarken hep ceketini almasını söylerdi. "Hasta olmanı ya da sana bir şey olmasını istemiyorum." derdi. Gördüğünde kızmasını istemiyordu, bu yüzden ne olursa olsun üstüne geçirmişti ceketini, hava çok da soğuk olmamasına rağmen.Aceleyle merdivenlerden aşağı inip kendini Hoseok'un yanına attı, arabaya binip ilerlemeye başladıklarında Hoseok artık konuşması gerektiğini hissetmişti.
"Aslında ilk seninle konuştuğumda yeriyle ilgili bir tahminim vardı ama emin olmadan seni heyecanlandırmak istememiştim. Onu buldum. Şimdi yanına gidiyoruz."
Seokjin arabanın camından ağaçlık yolun manzarasını izlerken sesini çıkartmadan gülümsemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Holding on To You (VHope Fanfiction)
FanfictionTaehyung günlüğünün dışı simsiyah, içi bembeyazdı... Taehyung'un günlüğünün dışı sert, içi yumuşacıktı... Ona ilk görüşte kalbini yerle bir eden kişiyi hatırlatıyordu. Ona ilk görüşte aklının her köşesini kaplayan kişiyi hatırlatıyordu. Derin bir ne...