Platonik, gece boyunca uyumamıştı. Önceden yaptığı araştırmaları bir araya toplamış, sonra onları afişlere dökmüştü. Bilgisayarda hazırladığı bu şeyleri yazıcısından çıkartmış ve yaptığı eserleri gururla incelemişti.
Babası yoktu, hiç olmamıştı, bu yüzden annesinin tek yattığı odasına girmiş; uyuyup uyumadığından emin olmak istemişti. Hala annesinin masum oğluydu, arkadaşlarının masum dostuydu, kimse onun normalde içinde nasıl bir kötülüğün yattığını bilmiyorlardı. Böyle olmayı o seçmemişti, zaten böyle doğmuştu.
Annesinin alnına bir öpücük kondurmuş, odadan çıktıktan sonra içine afişleri yüklediği sırt çantasını yüklenip evden dışarı çıkmıştı. Okul evine çok da uzak sayılmazdı.
Aslında o gün en uçuk planını uyguluyordu. Bunları sadece dışarıya asmakla kalmayacaktı, hizmetliden çaldığı okulun girişinin anahtarı ile, girişteki koridorları da bunlarla dolduracaktı. Uyanık kalmasına ve bu kadar uğraşmasına değecek bir plan olduğunu düşünüyordu.
Her birini asarken düşünüyordu, bu zamana kadar bir sürü plan yapmış ve uygulamıştı. Her seferinde bu seferkinin gerçekleşeceğinden emin bir şekilde hareket etmişti ve hiçbiri de başarılı olmamıştı. Yaptığı her şey sadece o ikisini yakınlaştırmaya yol açmıştı.
Üstünde Hoseok'un adının yazdığı afişe bir yumruk atmış ve kendi kendine hırlayarak konuşmuştu. "Onun yeri, benim yanım. Benim. Anladın mı? Bunu sen de göreceksin."
Bu söz konusu geçen şeylerle Hoseok'un sinirlenip kendisinden Taehyung'u uzaklaştırmasını umuyordu, Jimin ve Yoongi ikilisi için ise hem eğlence olsun diye hem de sadece sevdiği çocukla sevgilisine yapıldığına dikkat çekilmesin diye, iki tarafa saldırmayı tercih etmişti.
Eğer bundan sonra da hala birlikte olacaklarsa, geriye yapılacak tek bir şey kalıyordu.
Hoseok'u öldürmek.
-----------------------------------------------------------
Daegu Lisesi'nde her zamanki gibi sıradan bir sabahtı, öğrenciler sabahın köründen akşamın karanlığına kadar, işine gidip gelen insanlar gibi okullarına geliyorlardı. Sırtlarında ağır çantaları ile ayaklarını sınıflarına doğru sürüyorlardı, ama günün sıradanlığının bozacak bir olay yaşanmıştı.
Okulun her tarafı, banklar, ağaçların gövdeleri, duvarlar, koridorlar, panolar.. Dört bir yanı ifşalarla doluydu. Gerek öğretmenler, gerekse öğrenciler için utanç verici olan bu duruma kimse engel olmuyordu. Bir bakan bir daha bakamıyordu.
Bu ifşaların hedefi olan kişiler için durum daha kötüydü, okula daha gelmemişlerdi. Dörtlü birlikte kapıdan içeri girdiğinde, üzerilerine yönelen ve daha sonra kaçan bakışlara anlam veremeyecek şekilde yürümeye devam etmişlerdi. Aynı anda, esmer olan kendi sevgilisini, sarışın olan da kendi sevgilisini dürtmüş ve okulun iki lideri ateş saçan gözlerle bir tane afişi söküp buruşturmuş, yere fırlatmışlardı.
Hoseok bağırdı. "Ne bakıyorsunuz? İşinize bakın be!" Taehyung elini omzuna koyup sakinleşmesini sağlamaya çalışmıştı, ama Hoseok beklenmedik bir hareketle omzunu silkmiş ve elini ondan kurtarmıştı. Bir tanesini daha söküp okumaya başladı.
"Zengin çocuğu diye bildiğiniz Jung Hoseok'un aslında evlatlık olduğunu biliyor muydunuz?"
Onu fırlattıktan sonra başka bir tanesini eline aldı.
"Jung Hoseok'un babası sarhoş pisliğin tekiydi. Onun böyle olmadığını nereden bilebiliriz?"
"Kısa yoldan okulun first leydisi olmak istiyorsanız, Kim Taehyung gibi liderin altına yatın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Holding on To You (VHope Fanfiction)
FanficTaehyung günlüğünün dışı simsiyah, içi bembeyazdı... Taehyung'un günlüğünün dışı sert, içi yumuşacıktı... Ona ilk görüşte kalbini yerle bir eden kişiyi hatırlatıyordu. Ona ilk görüşte aklının her köşesini kaplayan kişiyi hatırlatıyordu. Derin bir ne...