İyi okumalar...
Bu yıl yüksek okulumdaki 4. yılımdı.Bu yıl son sınıfa geçmiştim ve bugün okulun ilk günüydü.
Banyoya gittikten sonra kısa bir duş aldım ve okul formalarını üzerime geçirdim. Sıradan mavi bir lacoste ve altına krem rengi bir pantolon.
Daha fazla geç kalmak istemediğim için kahvaltı yapamadan okuldan çıktım. Dışarıda o meşhur sarı otobüsü beklerken kulaklığımı kulağıma geçirdim.
Nihayet geldiğinde de hızlıca otobüse binip cam kenarı bir koltuğa oturdum.Aslında evimiz okula çok uzak değildi fakat yine de yürüyerek gitmek istemiyordum.
Daha 4. şarkı bitmemişti ki okula vardık. Kulaklığımı çantama koyduktan sonra okulun önünde toplanan kalabalığın arasına karıştım.
Her iddiasına varım ki az sonra Mr. William yeni yılda başarılar diye başlayan uzun bir konuşma yapacak.
-
Tahmin ettiğim gibi kimsenin Mr. William'ı dinlemediği sıkıcı bir konuşmadan sonra herkes sınıflarına girdi.
Mrs. Carter sınıfa girer girmez,direk yoklama aldı ve ardından yaz tatilimizle ilgili sorular sormaya başladı.Kim el kaldırıp söz hakkı istiyorsa onunla konuşuyordu.Genelde hep ilk iki sıradakiler konuştuğu için kafamı sıraya yasladım.
Tuhaf bir şekilde bütün okullarda tekli sıralar olmasına rağmen bizim okulumuzda ikili sıralar vardı ve ben tek oturuyordum. Sınıfta bulunduğum konumu anlatmam gerekirse öğretmen masasının ön tarafında (cam kenarında) 3. sıradaydım.
Kafamı gömdüğüm ve tam uykuya dalmak üzere olduğum esnada içeriye öğretim görevlisi Mr. Barns ve tanımadığım bir çocuk girdi.
-"Evet çocuklar,size uzun bir yeni dönem konuşması yapmayacağım." dediğinde sınıfta gülüşmeler oldu.Bu sırada Mr. Barns'ın yanındaki çocuğa bakıyordum.
Benim gibi kumraldı.Kahverengi gözleri vardı ve benim aksime kaslıydı hem de çok belli olacak derecede.
Ona bakmayı kesip önüme dönerken göz göze geldik hızlıca gözlerimi kaçırıp defterimi karalamaya başladım.Ancak şu sözle dikkatim dağılmıştı:
-"Neden Luke'un yanına geçmiyorsun Edward?" dediği anda kaşlarımı çatmıştım.
3 yıldır kimseyle oturmuyordum.Nereden çıktı bu çocuk?Sınıfa göz gezdirdiğimde herkesin yanı dolu olduğu için olduğunu fark edince umutsuzca önüme döndüm ve çantamı yan sıramdan alarak çocuğun oturmasına izin verdim.Zaten oturduğu anda zil çalmıştı.
-"Ben Edward." dediğinde yanımdaki çocuğun konuştuğunu anladım ama cevap vermedim.Kimseyle konuşmak istemiyordum çünkü beni tanımalarını istemiyordum.Tanırlarsa benim için sorun olurdu.
-"Sanırım,konuşmayı bilmiyorsun.Ha?" deyip kendi kendine güldü.
-"Olsun,ben yine de tanıştığıma memnun oldum." deyip tekrar güldü.Sinirimi bozmaya başlamıştı bu çocuk.
-"Gidip diğerleriyle arkadaş olsana." deyip gözlerimi devirdim.
-"Vay canına,konuşabiliyorsun demek." dedikten sonra tekrar güldü.Habire gülüyordu zaten."Sana bir sır vereyim mi? Buradakiler bana yapmacık geldi nedense. Ve bir sır daha:Ben yapmacık insanlardan nefret ederim." dedi.
-"Belki ben de yapmacığımdır." deyip tek kaşımı kaldırdım.
-"Yapmacık olsaydın,göz göze geldiğimizde direk gözlerini kaçırmak yerine bana bakmaya devam ederdin." deyip arkasına yaslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Her Zaman Vardır
Teen Fiction18 yaşındaki Luke,özel bir durumu yüzünden çevresinden ve okulundan kendini tamamen soyutlamıştır.Onunla tanışmaya çalışan herkesi reddettiği için bir süre sonra çevresi de onu reddetmeye başlamaktadır. Fakat bu sene okullarına Fransa'dan yeni gelen...