BÖLÜM 1 / HAPİSHANE

2.4K 42 6
                                    

HAPİSHANE

Karanlık bir koridorun sonunda, demir parmaklıkların arasından süzülen gün ışığı, aslında hayallerin, umutların bir gün daha erteleneceğini göstermekteydi. O demir parmaklıkların arkasında, büyük bir odanın içinde, eski bir ranzanın üstünden gün batımını izlemekte olan Aybars uzaklara doğru derin düşüncelere dalmışken bir el onu omzundan silkeledi; hafif irkilerek elin olduğu tarafa doğru döndü. Kader arkadaşı ve tek sırdaşı olan Hüseyin ona bir çay uzattı ve "Hayrola abi daldın gittin yine uzaklara. Sana çay getirdim, belki çayın sıcaklığı seni buraya döndürür diye düşündüm. İki sene oldu bu lanet olası dört duvar arasına gireli, herkesin hayat hikâyesini dinlemekten bıktım," dedi.

Hüseyin, çayını Aybars abisine verdikten sonra, Aybars'ın baktığı yöne doğru kafasını çevirerek sözlerine kaldığı yerden devam etti.

"Sana da abi sen neden buraya düştün demekten bıkmadım. Tahliye günüm gelse de şuradan çıkmayacağım sen bana hayat hikâyeni anlatmazsan,'' dedi.

Aybars çayını yudumlarken, başını tekrar gün batımına doğru çevirdi; Hüseyin'in söylediklerini duymamazlıktan geldi.

Hüseyin tekrar Aybars abisine dönerek, "Abi senin gibi bir adam nasıl birini öldürür? Sen kimseyi incitmezsin; birkere bile buradan birine kırıcı bir laf söylemedin. Arada bir sinir krizlerine girsen de kimseye zararın yok. Anlayamıyorum mantığım almıyor. Otuz sene yemişin; ne yaptın da bu

kadar ceza aldın? Olamaz, biri sana iftira atmıştır. Sesin de çıkmıyor, başkasının suçunu mu üstleniyorsun anlamadım. Çok değişik bir insansın. Seni çözmek için alim bile olmak yetmez," dedi.

Tam bu sırada Aybars dışarı doğru bakarken ağzından bir kaç kelime döküldü: "Evlen anlarsın, evlen anlarsın..."

"Anlamadım abi, nasıl evleneyim anlarım? Şuradan bir çıkayım ilk işim evlenmek olacak. Sen merak etme,'' dedi gülerek.

Aybars birden hiddetlendi. Elindeki çay bardağını yere fırlattı.

"Hayır sakın evlenme, sakın, evlenmek yok, evlenmek yok!'' diye bağırmaya başladı.

Aybars sinir krizine girmişti. Hüseyin ne yapacağını şaşırdı. Abisini bu kadar sinirli, hırçın ilk defa görmüştü. O sakin adamdan eser kalmamıştı. Hüseyin bu durumdan korkmuştu.

"Tamam abi sen iste yeter ki, evlenmem, sakin ol lütfen beni korkutuyosun," dedi.

Aybars kendi kendine söylenmeye devam etti: "Evlenmek yok, evlenmek yok..."

Yan taraftaki ranzada oturan Zaki amca Hüseyin'e seslenerek,

"Rahat bırak delikanlıyı, kendine gelsin. Bırak ağlasın, içindekileri ilk önce gözyaşı olarak döksün. Sonra kelime olarak dökülür. İnsan ağlamadan, içini rahatlatmadan, vicdanını temizlemeden dili dolanır; bir şey anlatamaz. Boğazında düğümlenir. İnsanoğlu içinde tutamaz sırlarını, elbet bir gün o sırlar dökülür. Kimse sırlarıyla gitmez. Mutlaka bir bileni vardır.

Bir sırdaşı, konuştuğu, hiç kimse yoktur ki bilinmeden sırlarıyla bu dünyadan gitsin. Hiç kimse olmasa bile bilen Allah vardır. Bize anlatmasa yüce Yaradan'a mutlaka bir gün anlatacaktır. O yüzden zaman gelir, anlatır. Sabretmeyi bilmek lazım," dedi.

Hüseyin'in kafası biraz karışsa da, 'tamam' der gibi kafasını sallayarak, Aybars abisinin dizinin kenarına geldi. Aybars sinir krizini atlattıktan sonra ağlamaya başladı.

Hüseyin, "Ağla abi ağla, rahatlarsın. Ama abi böyle içine atarak nereye kadar gideceksin? Söyle, benimle paylaş derdini.Belki anlatmak, konuşmak iyi gelir. Senelerdir kimseye bir şey anlatmamışsın. Hiç ziyaretçin de gelmiyor. Hadi be abi seni çok seviyorum, çok iyiliğin dokundu bana, benim

ŞİZOFREN SEVERSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin