BÖLÜM 3 / HASTANE

940 20 1
                                    

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

HASTAHANE

Ahmet Işık Devlet Hastahanesi'nde o gün ayrı bir koşuşturmaca, ayrı bir heyecanın mevcut olduğu insanların davranışlarından, tavırlarından belli oluyordu. Daha hayatlarının baharında gencecik üç lise öğrencisinin yaşama tutunabilmesi için, insanlar canını dişine katmış koşuşturmaktaydı. Sırasıyla erkek olan öğrenci ve düşen iki kız sedyelerle hastahaneden içeri girdi. Hepsi ameliyathaneye alınarak, hazırda bekleyen doktorlar gerekli müdahalelere hemen başladı. En son giren kızın, yapılan tetkikler sonucu,

durumu iyi olduğundan ameliyathaneden çıkarılarak yoğun bakım bölümüne alındı. Diğer çocuğun ve kızın ameliyathanede yaşam mücadeleleri devam etmekteydi. Doktorların biri girip biri ameliyathaneden çıkıyordu. Erol Komiser, heybetli görünüşü ve çarpıcı imajıyla koridorun başında belirdi.Ameliyathanenin önüne gelerek, çocuklarla ilgili son durumu öğrenmek için beklemeye başladı. Bekleme sırasında ameliyathaneden bir hemşire çıktı.

Erol Komiser, hemşirenin önünü keserek, "Çocukların durumu nasıl?" diye sordu.

Hemşire, Erol Komiser'e dönerek, "Bir kız çocuğunun durumu iyi, yoğun bakıma alındı. Diğer çocukların ise durumları ciddiyetini koruyor," dedi.

Hemşire, Erol Komiser'den müsaade isteyerek oradan ayrıldı. Koridorun başında bir adam sağına soluna bakınarak, bir şey ararmış gibi heyecanlı bir tavırla etrafa bakınmaktaydı. Daha sonra ameliyathane yazısını gördükten sonra hemen oraya; Erol Komiser'in yanına geldi. Erol Komiser önünü keserek, "İçeri giremezsiniz. Doktorlar içeride uğraşıyor. Kimseyi almıyorlar," dedi.

Adam bitkin ve perişan bir halde, "Ama içerideki benim kızım. Okulun camından düşmüş, beni polis merkezinden aradılar," dedi.

Erol Komiser, "Anlıyorum, sakin olun. Ben Erol Komiser, sizi aramalarını ben söyledim. Bizim yapabileceğimiz bir şey yok beklemekten başka. Lütfen oturun," dedi. Adam, "Nasıl oturayım? Biri bir bilgi versin Allah aşkına,'' dedi.

Erol Komiser, elindeki dosyayı çıkararak adama doğru döndü. Eliyle dosyayı işaret ederek, "Sizin kızınızın ismi neydi? Şu dosyadaki resimlerden hangisi sizin kızınız?" diye sordu.

Adam hemen dosyalardan kızını tanıdı. Heyecanlı bir ses tonuyla, "Kızımın ismi Azra, soyadı Kaya. İşte bu benim kızım. Bir şey biliyorsanız söyleyin lütfen,'' dedi Erol Komiser'e.

Erol Komiser, elindeki dosyayı kapatarak adamın koluna girdi. Adamı alt katta yoğun bakım bölümündeki 101 numaralı odanın önüne götürdü. Odanın şeffaf camından adama kızını gösterdi.

"Şimdi rahatladınız mı? Bakın orada kızınızın hiçbir şeyi yok, turp gibi ama diğer çocuklar onun kadar şanslı değil. O yüzden hiç üzülecek bir şey yok sizin için," diye adamı teselli etti Erol Komiser.

Adam da, "Şükürler olsun," dedi. Erol Komiser adamın omzuna dokunarak, "Siz burada kızınızın ayılmasını bekleyin. Birazdan kendine gelir. Ben diğer çocuklarla ilgilenmek zorundayım. Daha sonra yanınıza uğrarım," dedi. Daha sonra Erol Komiser, adamın yanından ayrılarak, ameliyathanenin olduğu kata gitti. Ameliyathanenin olduğu kata gelince yükselen ses ve çığlıklar onu kötü bir haber beklediğinin habercisiydi. Koridoru döndükten sonra ameliyathanenin kapısını görmüştü. Kapının önü ana baba gününe dönmüştü. Çocukların bütün akrabalarının, anne ve babalarının orada olduğunu düşünmekten alıkoyamıyordu kendini. Bu duruma alışkın olsa da, yine de içi cız etmekteydi. Ameliyathanenin kapısında dikilen insanlara biraz mesafeli durup, polis kimliğiyle bu kötü günde onları pek rahatsız etmek istemiyordu. Tam bu sırada ameliyathanenin kapısından, üstü beyaz örtüyle örtülmüş bir sedye çıktı. Bir kadın beyaz örtüyü kaldırarak, gördüğü manzara karşısında olduğu yere bayıldı. Yanındaki adam metanetli görünmeye çalışsa da, o da gördüğü manzara karşısında şok olmuştu. İçeriden çıkan erkek çocuk hayatını kaybetmiş, doktorların tüm müdahalesine rağmen hayata döndürülememişti. Doktor yere yığılan kadın ve adamın omzuna dokunarak, "Başınız sağ olsun," dedi.

Diğer aileler üzülseler de sedyeden çıkan kızları olmadığı için, biraz da olsa gözlerindeki umudun ışığı sönmemiş, pür dikkat, içeriden gelecek haberleri beklemekteydiler. Erkek çocuğun cesedi haykırış ve çığlıkların arasında morga doğru götürülürken, Erol Komiser koridorun başından Azra'nın babasının oraya doğru gizli bir şekilde baktığını gördü. Adam komiseri fark edince hemen geri çekildi. Erol

Komiser bir anlam veremedi. Erol Komiser, kendine kahve almak için, aşağıdaki kantine doğru gidiyordu. Merdivenlerden inerken, yanından çok hızlı bir şekilde geçen bayanın, Nevin Hanım olduğunu fark etti. Çok önemsemeyip merdivenlerden inmeye devam etti. Kantinden şekersiz bir kahve alarak, yukarıya, yine ameliyathanenin olduğu kata çıktı. Ameliyathanenin önündeki manzara pek değişmemişti, içerideki kızın ailesi hâlâ bir umut beklemekteydi. Sonra aklına Nevin Hanım geldi. Ama

o kalabalığın arasında onu göremedi. Daha sonra yoğun bakımın olduğu kata doğru gitti. 101 numaralı odanın önünde bir doktor, Nevin Hanım ve Azra'nın babası bir şeyler konuşmaktaydı. Tam Erol Komiser onların yanına geldiğinde, aralarındaki sohbeti keserek, doktor, "Tekrar geçmiş olsun," dedi ve onların yanından ayrıldı. Erol Komiser, doktoru iyice baştan aşağı bir süzdü. Sonra Nevin Hanım'a elini uzatarak, "Merhaba hocam nasılsınız?" diye sordu.

Nevin Hanım, "Teşekkürler. Çocuklarla ilgili bilgi almaya gelmiştim. Azra'nın babasıyla onun durumunu konuşuyorduk,'' diye cevap verdi.

Erol Komiser, "Anlıyorum. Azra gayet iyi. Ama diğer çocuklardan erkek olan Ayberk hayatını kaybetti," dedi.

Azra'nın babası üzülmüş bir tavır sergilemeye çalışsa da, çok da umursamadığı her halinden belliydi. Nevin Hanım'ın üzgün olduğu her halinden anlaşılıyordu. Erol Komiser'e dönerek, "Ben zaten okulda Ayberk'in ve Büşra'nın nabızlarının olmadığını, orada anlamıştım ama yine de içimde bir umut vardı. Belki yaşarlar diye düşünüp Allahıma dua ediyordum," dedi.

"Şimdi onların yanına gitmem lazım, müsaadeniz olursa,'' diye izin isteyerek Nevin Hanım oradan ayrılmak istedi.

Erol Komiser kafasıyla onay vererek, "Tabii ki müsaade sizin. Ben de sizinle geleyim,'' dedi.

Nevin Hanım, Azra'nın bulunduğu yoğun bakım odasının penceresine doğru dönerek, Azra'ya doğru baktı. Daha sonra kafasını çevirerek, Erol Komiserle birlikte ameliyathanenin olduğu kata gitti.

Ameliyathanenin önünde güvenlik görevlileriyle bir tartışma çıkmıştı. Güvenlik görevlisi kalabalık nedeniyle haklı olarak orayı boşaltmaya çalışırken, ameliyathanenin kapısı açıldı. Kapının açılmasıyla tartışma aniden kesildi. İçeriden ikinci çocuğun bulunduğu sedye arabası çıktı. Doktor onu da kurtaramadıklarını söylediği anda, hastahanenin koridorundaki çığlıklar iki katına çıkmıştı. Güvenlik görevlisi ortamı daha fazla germemek için hemen kenara çekildi. Nevin Hanım da haberi duyunca üzüntüden kafasını Erol Komiser'in omzuna yasladı. Erol Komiser ne yapacağını bilemedi. Çünkü tanışalı çok olmamış ve ilk görüştükleri andan bu yana birbirlerine de pek ısınamamışlardı. Yine de

bu durum bir erkek olarak az da olsa hoşuna gitmişti. Çocukların sınıf arkadaşları da koridoru doldurmuştu; hep birlikte ağlarken Nevin öğretmenlerini görünce yanına geldiler. Nevin Öğretmen de onları hastahanenin dışına çıkartarak, hepsini evlerine gönderdi. Erol Komiser de olay yeri incelemeden raporları almak ve detaylı bir araştırma yapmak için hastahaneden ayrılarak Emniyet'e geri döndü.

-x*

ŞİZOFREN SEVERSEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin