"Kitap Bella! Belki kitapta yazıyordur." Dedi Kate ve ayağa kalktı. David de benim yerden kalkmama yardım etti.
"Kitabı Chris'in sürüsü aldı. Onları bulmadan kitabı bulamayız."
"Peki onları bulalım o zaman." Dedi David ve ellerini beline doğru koydu.
"Ama nerede olduklarını bilmiyoruz." Dedim ve Ed'e doğru baktım.
"Muhakkak geri geleceklerdir. Chris'i tek başlarına bulmaları imkansız. Onlar daha nerede olduklarını bile bilmiyorlar. Ama biz biliyoruz. Sana Ve David'e geldi Bella. Daha ben, biz varız." Dedi Ed.
"Onların mı gelmelerini bekleyeceğiz." Kate'e doğru baktım.
"Onları bekleyemeyiz Ed. Geleceklerinin bir garantisi yok." Dedim.
"Güvenin bana geri gelecekler çünkü çaresizler....çünkü alfaları yok!"
..."Sence onlar gelecekler mi?"
"Bilmiyorum ama Ed'in de dediği gibi geri gelmemeleri için bir sebep yok çünkü alfaları yok ve nerede olduklarını da bilmiyorlar." Dedi David ve kitaplarını eline aldı. Ben de aldıktan sonra birlikte biyoloji sınıfına doğru yürümeye başladık.
"Peki eğer olur da gelmezlerse o zaman ne olacak?"
"O zaman onları biz buluruz."
"Bunu nasıl yapacaksın?"
"Ormandan başka bir yerde olamazlar."
"David orman kocaman nerede bulmayı planlıyorsun?"
"Sence ormanda nerede bulunabilirler."
Biraz düşünmüştüm ama aklıma hiçbir yer gelmiyordu.
"Neresi?" Diye sordum en sonunda pes ederek.
"Bill'in evi."
Evet bu gerçekten çok mantıklıydı. Kafamı olumlu anlamda salladım. Sınıfa girdik. İkimizde sınıfın ortasında ayrıldık. David, Kate'in yanına gitmişti. Ben ise her zamanki oturduğum yere doğru ilerledim. Ama Tyler bugün yerinde yoktu. Anlaşılan okula gelmemişti. Yerime oturdum ve kitaplarımı açtım.
Ders çıkışında iki de bir koluma baktığım için dikkat çekmiş ve Bayan Will tarafından azarlanmıştım. Ama buna aldırmamıştım. Dolabıma doğru ilerledim. David ve Kate de peşimden geliyorlardı.
"Sanırım bu kadına dayanamayacağım. Bakışları benim midemi bulandırıyor! Aynı zamanda başımı döndürüyor." David'e doğru baktım.
"Niye iki de bir kolunun etrafına bakıyorsun Bella?"
"Gözüme takılıyor. İnceleyesim geliyor." Diye geçiştirmeye çalışsam da bunun çok saçma olduğunu en az onun kadar ben de biliyordum.
"Ayrıca Bayan Will niye sana kafayı bu kadar takmış durumda?" Diye sordum.
"Değil mi? Her derste David'e muhakkak bir şey yaptırıyor. Anlaşılan seni kafasına takmış." Dedi Kate de bana hak vererek.
"Bilmiyorum. Dersten ayrılmam için can atarmışcasına havası var."
"Aslında geçen sene geldiğinden beri David'e karşı böyle davranıyor."
"Belki de senden hoşlanıyordur." Dedi Kate sırıtarak. O sırada David'e doğru bakarak ben de sırıtmaya başlamıştım.
Kısa bir süre sonra David de dayanamayıp sırıtmaya başlamıştı.
Koridorun karşısından James ve Melissa'nın buraya doğru ilerlediğini gördüğümde hemen ciddi yüz ifademi takınmıştım.
Kate beni dürttü. Ona doğru baktım. James'i bana doğru gösterdi. Melissa ile birlikte iyice yanımıza gelmişlerdi.
"Selam çocuklar!" Dedi Melissa.
"Selam!"
"Selam!"
Ben ise yalnızca yapmacık bir şekilde gülerken el sallamıştım.Melissa, David'e doğru baktı.
"Naber?"
"İyidir senden?" Dedi kafasını ona doğru çevirerek.
"Benden de iyi.....şimdiki dersimiz aynı." Dedi Melissa heyecanlı bir şekilde.
"Öyle mi? Bizim ingilizce derslerimiz aynı mıydı?"
"Evet!" Dedi gülerek.
"Ben senin arkanda oturuyorum." Deyip David'in arkasına geçti.
"Evet kesinlikle senin arkamda oturuyorum."
David güldü. Kate ile birbirimize bakmıştık. James de bana bakıyordu ve çaktırmadan sırıtıyordu. O sırada koluma doğru baktım. Şükürler olsun ki bir şişlik yoktu.
"Tyler'ı gören var mı?"
James'e doğru yöneldim.
"James sizin ilk dersiniz aynıydı. Derste miydi?"
"Hayır! Derste değildi. Hatta bence o okulda değil." Dedi.
"Öğleden sonra olsa iyi olacak bugün antrenmanlar başlıyor." Dedi David.
"Ah tanrım! Eğer bu öğleden sonra yüzme antrenmanım olmasaydı seni izlemeye gelirdim." Dedi Melissa. Tamam ondan hoşlanıyordu. Bunu biliyordum ama şu anki konuşma tarzıyla bu başka bir şeye kaçıyordu.
Durun bi dakika!
"Bugün antrenman mı var Melissa?" Diye sordum sesimi yükselterek.
"Evet. Bugün çarşamba Bella. Biliyorsun çarşamba, perşembe ve cuma günleri öğleden sonra antrenman yapıyoruz."
Kate'e doğru baktım ve gözlerimi büyüttüm.
"Benim hemen koç ile görüşmem lazım." Diyerek koşmaya başladım. Aşağıya indim ve koçun odasının kapısını çaldım.
"Bayan Clair! İçeriye girebilir miyim efendim?"
"Gir!"
Bunu duymamla hemen içeriye girdim.
"Her şey yolunda mı Bella?"
"Aslında ben size bir şey söylemeliydim."
"Tabii gel otur!" Dedi önündeki sandalyeyi göstererek. Önündeki kitapları kapattı ve bana baktı.
"Efendim bugün öğleden sonra antrenman olduğunu tamamen unutmuşum....ben önümüzdeki 3 gün buna katılmasam olur mu?"
"Niçin? Bir sorun mu var?"
"Aslında var. Benim suya girmemem gerek. Daha doğrusu kolumu suya sokmamam gerekiyor."
"Niçin kolumda bir sorun mu var?"
"Bakın bunu size açıklayamam. Yalnızca doktorum tarafından bir aşı yaptırdım ve eğer kolumu suya sokarsam şişmesinden korkuyorum."
"Bir rahatsızlığın falan yok değil mi?"
"Hayır efendim. Şu 3 bana izin verin söz veriyorum geri kalmayacağım."
Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Pekala. Ama geri kalmayacaksın! Şu aşı iyice işledikten sonra hafta içi buraya gelip antrenman yapacaksın!"
"Şüpheniz olmasın efendim." Dedim ve ayağa kalktım. Teşekkür ederek odadan çıktım. Suya giremezdim çünkü kolumun şişmesinden korkuyordum.Hızlı adımlarla yukarıya çıktığımda zilin çoktan çalmış olduğunu fark etmiştim. Koridorda yürürken müzik odasının önünde duraklamıştım. Camdan içeriye doğru baktım. Tamamen boştu. İçeride kimse yoktu. Yavaş bir şekilde kapıyı açtım ve içeriye girdim.
Chris ile burada kavga etmiş ve ayrılmıştık. Ortadaki piyanonun etrafında tur attıktan sonra çalmak için piyanonun koltuğuna oturdum. Chris bu müzik aletini çalmayı çok seviyordu. Ben de az çok biliyordum. Küçükken bunun kursuna gitmiştim. Eskiden ben de iyiydim ama şimdi ancak bir tane parçayı çalmayı başarabilirdim. Hatta şimdi o bildiğim parçayı çalmaya karar vermiştim.Yavaş bir şekilde dokundum ve daha sonra notaların ellerimden akıp gitmesine izin verdim. Gözlerimi kapattım ve kendimi, çaldığım müziğin akışına bıraktım. Tanrım bunu çalmayıp, bu zevki yaşamayalı sanki uzun zaman olmuştu. Müziğin içine kendimi o kadar kaptırmıştım ki içeriye birinin girdiğini bile fark etmemiştim. Gözümü açar açmaz yarı korku yarı heyecan ile ayağa kalktım.
"Bu Chris'in en sevdiği parçaydı Bella." Dedi esmer kız ellerini önünde bağlayarak.
İşte onlar yine gelmişlerdi. Chris'in sürüsü.
"Onu özlediğini biliyorduk."
Gözlerimi kıstım ve onlara doğru yaklaşmaya başladım.
"Neden buradasınız?"
"Sana nedenini daha önce de açıklamıştık. Chris'in yerini söyle Bella. Aksi halde Hannah bir öncekinden daha kötüsünü yapar."
"Sizden korkmuyorum."
"Ah ama yerinde olsam korkardım." Dedi sarışın çocuk ve bana doğru yaklaşmaya başladı.
Ben de inadıma ona doğru yaklaşmıştım.
"Korkmuyorum."
"Bize yardım etmek zorundasın! Seni tanıyoruz! Her şeyini biliyoruz." Dedi.
"Sen bize Chris'i bulmamız da yardım et...." Dedi ve duraksayıp işaret parmağıyla dudağımın kenarını sildi ve bana gösterdi.
Tanrım bu kandı!!
"Biz de sana hastalığından kurtulmana yardım edelim." Dedi.
Elimle dudağımın kenarını sildim. Gerçekten de kan vardı. O anda şiddetli bir şekilde öksürmeye başlamıştım. Elimle ağzımı kapattım. Avcumu açtığımda ise elimin kan olduğunu fark ettim.
"Çok yazık olacak Bella. Halbuki daha çok gençsin.....dediğim gibi sen bize yardım et! Biz de sana yardım edelim!"Eliyle çenemi tutup başımı kaldırdı.
"Akşam ormana gel! Seni Bill'in evinde bekliyor olacağız. İstiyorsan arkadaşlarını da çağır, tabii hastalığını öğrenmelerini istiyorsan çağırmalısın!" Dedi ve çenemi bıraktı. Hepsi birden sırıtarak sınıftan çıktılar ve gittiler. Ben ise bir elimdeki kana, bir de şişen koluma bakıyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Arasında (3. Kitap)
Werewolf"Çok garip öyle değil mi?! Birini seviyorsun ve onu kaybediyorsun! Hiç olmayacak insanlardan şüpheleniyorsun! Kime güvenip güvenmeyeceğin konusunda kararsız kalıyorsun! Daha sonra bir şey öğreniyorsun, bir şey oluyor ve işte o zaman anlıyorsu...