Eve doğru koşuyordum. Uzun bir koşudan sonra nihayet geldiğimde duraksadım. Gerçekten oradalardı. Evin ışıkları yanıyordu.
Kapıya doğru yaklaştım. Tam kapıyı çalacağım sırada sarışın çocuk kapıyı çoktan açmıştı. Koca mavi gözlerini belirterek konuşmuştu.
"Demek geldin Bella. İlerleyen dakikalarla gelmeyeceğini düşünmüştük."
"Bu cümle her ne kadar tuhaf bir cümle olsa da....geldim işte!" Dedim.
"İçeriye gel! Konuşmamız gereken şeyler var ne de olsa." Dedi ve kapıyı iyice aralayıp içeriye girmem için eliyle işaret yaptı.
Yavaş adımlarla içeriye girdim. O gün gördüğüm herkes şimdi buradaydı. Ellerinde birer kadeh ile öylece beni süzüyorlardı.
Sarışın çocuk iyice yaklaştı ve elindeki kadehi bana doğru uzattı.
"İç bunu! Solgun görünüyorsun."
"Ben içki kullanmıyorum." Dedim gözlerinin içine doğru bakarak.
"Evet ben de zaten seni denedim. Chris bize içki içmediğini söylemişti." Dedi sırıtarak.Kısa süren sessizlikten sonra sarışın çocuk boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Benim adım Jim. Bu Brenda, Jack, Amy, Mark, Kevin ve Hanna." Dedi sırasıyla parmaklarıyla teker teker hepsini göstererek.
Hanna, bana pençelerini geçiren kızdı. Bana tuhaf bir şekilde bakıyordu. Hemen kafamı çevirdim.
"Neden oturmuyorsun Bella?" Diye sordu Kevin, eliyle beyaz deri koltukları göstererek.
Yavaş bir şekilde yürüyerek dediği yere oturdum. Onlarda benimle birlikte koltuklara oturdular.
"Ben direkt konuya geçelim derim." Dedi Hannah gözlerini benden ayırmadan.
"Bugün bana hastalığımı ve nasıl kurtulacağımı bildiğinizi söylemiştiniz." Dedim ellerimi dizime koyarak.
"Evet biliyoruz." Dedi Amy.
"Bundan nasıl kurtulacağım? Bugün hastaneye gittim. Akciğer filmi çektirdim ve mikrobun çoktan yayılmış olduğunu gördüm. Doktor bana her gün tüketmem karşılığında dört tane farklı ilaç verdi."
"İlaçları unut. Buna gerek kalmayacak!"
"Nasıl yapacaksınız?"
"Mikrobun nasıl bulaştığı hakkında fikrin yok öyle değil mi Bella?" Dedi Jack parmaklarıyla oynayarak.
Ona doğru baktım. O sırada yanımdan bir pençe sesi duymamla oraya doğru dönmem bir olmuştu. Hannah pençelerini çıkarmış bana doğru döndürmüştü. Tırnaklarının ucundan sıvı ve köpüklü bir şey akıyor gibiydi.
Omuzlarını silkti daha sonra sırıttı.
"Sen..." Dedim.
"Mikrobu vücuduma sen soktun."
"Başka türlü bize Chris'in yerini söylemezdin." Dedi Hanna dudağını yalayarak.
"Eğer mikroptan nasıl kurtulacağımı söylerseniz size Chris'in yerini söylerim."
"Hayır!" Diye bağırdı Mark.
"Eğer sen bize Chris'in yerini söylersen seni kurtarırız."
"Güzel öyleyse bu konuşma burada bitmiştir." Dedim ve ayağa kalktım. Jim sert bir şekilde kolumdan tuttu.
"Dur! Eğer anlaşma yapmazsak bu seni kötü yönde etkiler Bella. Biz Chris'i her halde bulacağız ama senin kurtulman milyonda bir. Bence bunu bir daha düşünmelisin!!" Dedi sert bir şekilde.
"Madem Chris'i her halde bulacaksanız neden bana ihtiyacınız var?"
"Çünkü bunu daha fazla uzatmak istemiyoruz da ondan!" Dedi bu arada gözleri renk değiştirmeye başlamıştı bile.
"Söyleceğim ama ne olursa olsun beni bu mikroptan kurtaracaksınız."
Kafasını olumlu anlamda salladı.
...
"Chris ile nasıl tanıştınız?"
"İlk panik atağımı geçirdiğimde beni hastaneye götürmüştü. Orada tanıştık." Dedim ve kahvemden bir yudum alıp manzaraya doğru döndüm.
"Seni bize o kadar çok anlatırdı ki....belki de seni, senden çok tanıyoruzdur."
Güldüm.
"Keşke yanımda olsaydı. Şu anda bunun için her şeyimi verirdim."
"Bella!...Hanna'nın böyle bir şey yapacağını bilmiyordum. Yemin ederim ki..."
"Önemi yok! Zaten beni kurtaracaksınız."
"Ah...e-evet. Kurtaracağız." Dedi. Ona doğru baktım.
"Aslında sen diğerlerinin aksine iyi birisin Amy."
"Aslında hepimiz iyiyizdir. Sadece Hanna biraz aksidir. Bu yüzden...bir de Chris olmadığı için....saldırgan olduğumuz zamanlar için senden özür dilerim. Sürü adına....kendim adına."
"Dediğim gibi. Siz iyisiniz."
"Chris'i özlüyor musun?"
Kahveyi masanın üzerine doğru bıraktım. Kafamı önüme eğdim.
"Evet çok özlüyorum."
"Eminim ki o da seni özlüyordur."
"Şu an ne yaptığını bilsem ya da en azından hayatta olduğunu...başka bir şey istemem."
"Bella sen geleceği görebiliyorsun."
"Ama kendi kendime yapamıyorum. Bunu denedim...gerçekten denedim ama olmuyor. Göremiyorum. Olan bana oluyor.
"Anlıyorum."
"Bunu bi ara arkadaşlarına anlatırsan çok sevinirim."
Gülümsedi.
"Pekala hadi artık söyle! Chris nerede?"
Gelen sesle arkama doğru baktım. Bu Hanna idi. Oturduğum yerden ayağa kalktım ve içeriye girdim. Hepsi dizilmiş beni bekliyorlardı.
"Hepinizin Chris'in halasından haberi vardır herhalde?"
Biraz düşündükten sonra kafalarını salladılar.
"Güzel çünkü Chris onun yanında."
"Nasıl yani? Chris San Diego da mı?" Diye sordu Kevin.
Kafamı salladım.
"O beni cezalandırmak için kendi canını sattı çocuklar. Sırf beni cezalandırmak için....ve bunu başardı da. O sizi terk etmedi. O hepimizi terk etti. Kendini ölüme terk etti. Enjektör ile onu zehirlediler. Biz....yani Ed onu halasının yanına gönderdi ama şimdi ona ne olduğunu bilmiyoruz."Hepsi aynı anda kafalarını önlerine eğdi.
"Sadece şunu bilmenizi istiyorum. Ne olursa olsun...size Chris'i bulmak için yardım edeceğim. Bunun için yemin ediyorum." Deyince hepsi birlikte kafalarını kaldırıp bana baktılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Arasında (3. Kitap)
Werewolf"Çok garip öyle değil mi?! Birini seviyorsun ve onu kaybediyorsun! Hiç olmayacak insanlardan şüpheleniyorsun! Kime güvenip güvenmeyeceğin konusunda kararsız kalıyorsun! Daha sonra bir şey öğreniyorsun, bir şey oluyor ve işte o zaman anlıyorsu...