Şerifin odadan çıkmasıyla dördümüz
birlikte ayağa kalkmıştık. Tyler hemen şerife doğru koştu. Arkasından da Bay ve Bayan Martin koşuyorlardı.
"Bir şey bulabildiniz mi?"
"Bütün yetkililere haber verildi Bay Martin."
"Biraz acele edin! Bulun kardeşimi!" Diye bağırdı Tyler şerife doğru.
Hemen onun omuzlarından tutup geriye doğru çektim. Onu kendime doğru döndürdüm.
"Tyler eğer sakin olmazsak...bu daha da zor olacak. Tamam mı? Sadece biraz sakinleş!" Dedim. Kafasını salladı.
Bay ve Bayan Martin'e doğru baktım. Onlarda perişan haldelerdi.
"Hadi dışarı çıkalım. Hem biraz hava almış oluruz." Dedim ve Tyler'ın elini tutup kapıya doğru yürüdüm. Banklardan birine oturduk. Havanın soğuk olmasına rağmen üşümüyordum. Aslında hiçbir şey hissetmiyordum.
"Ne zaman kayboldu?"
"Dün" dedi ve burnunu çekti.
"Nasıl oldu bu?"
"Okul çıkışında onu parka götürmüştüm. Gözümü birkaç saniye ayırdığım anda....."
Sözünü tamamlamamıştı. Dizinin üzerindeki elini tuttum.
"Her şey düzelecek Tyler. Onu bulacağız."
"Umarım! Çünkü kafayı yemek üzereyim!"
Bana doğru baktı. Gözleri kanlanmış, ve etrafında morluklar oluşmuştu.
"Bu....bunun nasıl bir şey olduğunu biliyor musun Bella? Bu vicdan azabına dayanamıyorum."
Karşıma doğru baktım.
"İnan bana! Bunun nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyorum. Bunu uzun zamandır çekiyorum Tyler."
"Bella! E-eğer ona bir şey olursa ben dayanamam!"
"David'e ve Ed'e haber verdim. Onu bulacaklar."
"Nasıl yapacaklar?"
"Kokusundan!"
"Kokusunu biliyorlar mı ki?"
Kafamı olumlu anlamda salladım.
"Biliyorlar."
...
-David
"Burada küçük bir kız aradığımıza inanamıyorum." Dedim elimdeki tişörtü koklayarak.
"Neden? Daha önce de ormanda birçok şey aradığımızı hatırlıyorum."
"Ama bu küçük bir kız tamam mı? Orman da ne işi olabilir!"
"Bence işinin ne olduğunu düşünmeyi bırakıp, onu kimin kaçırıp ormana getirebileceğini düşünmeliyiz."
"Düşmanları falan olamaz öyle değil mi?" Diye sordum ve ellerimle toprağa dokundum. Ardından Ed'e doğru baktım.
"Sanmıyorum. Onlar saygın bir aile...ne? Ne oldu? Bir şey mi buldun?" Diye sordu bana doğru yaklaşarak.
Parmağımı ona doğru gösterdim.
"Kan!"
"Sence kimin kanı bu?" Diye sordum. Parmağımı tuttu ve burnuna doğru yaklaştırıp iyice kokladı.
"Bu çok garip!"
"Ne oldu?"
"Bu kanın kokusu yok!.....devam etmeliyiz David. İçimden bir ses ileride bir şey bulacağımızı söylüyor."
"Ne gibi bir şey?"
"Sadece yürü!" Dedi. Dediğini yaptım ve yürümeye devam ettim.Burnuma iğrenç bir kokunun gelmesiyle yüzümü buruşturmam bir olmuştu.
"Tanrım bu koku da ne?"
Ed de koklamaya başladı ardından elleriyle burnunu tuttu.
"Ah kahretsin! David!" Dedi ve kolumdan çekiştirerek beni ağacın gövdesine dayadı. Vücudum uyuşmaya başlamıştı.
"Neler oluyor?"
Eliyle ağzımı kapattı.
"Kapat şu çeneni!" Dedi fısıltıyla. Eli hala ağzımı kapatmakla meşguldü. Gözlerinin rengi değişmişti.
"Eğil ve kulakları kapat!" Diye bağırmasıyla neye uğradığımı şaşırmış bir şekilde yere düştüm o sırada o sesi duydum.Kulaklarımı sağır edecek hatta vücudumu patlatacak derecede olan sesi....kükreme sesini..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Arasında (3. Kitap)
Werewolf"Çok garip öyle değil mi?! Birini seviyorsun ve onu kaybediyorsun! Hiç olmayacak insanlardan şüpheleniyorsun! Kime güvenip güvenmeyeceğin konusunda kararsız kalıyorsun! Daha sonra bir şey öğreniyorsun, bir şey oluyor ve işte o zaman anlıyorsu...